Şarlatanlığın İktidarı başlıklı yazıma gelen bir yorumu dert edindim ve yazmaya karar verdim. Yapılan yorum noktası, virgülü, imlasıyla aynen şöyle; "Kırk yıllık teröristler vaz geçtiler bölücülükten de siz vaz geçmediniz din,dindar düşmanlığından. Bırakta kapımızın önünü biz süpürelim siz gidin kendi kapınızın önünü süpürün …" Yorumu yapan da Ak Partili bir arkadaşımız Zafer İkinci.
Zafer Bey’in yorumu, Türkiye’de son 23 yılda yaratılan siyasi psikolojinin en net yansıması. Çünkü artık ülkede eleştirmek, yanlışları dile getirmek, yüzleşme çağrısı yapmak "bölücülük" ile eş anlamlı hale getirildi. Hatta daha ileri gidip, "PKK bile vazgeçti bölücülükten, sen hâlâ vazgeçmedin" diyebilecek noktaya ulaşıldı. Bu nasıl bir mantık?
Benim yazımda bahsettiğim isimler belli:
Yanmaz kefen satanlar, Peygamber’in terliği diye insanları dolandıranlar, lüks içinde sefahat süren sahtekârlar, şatafat içinde yaşayan şarlatanlar, halkı birbirine düşman eden sözde din adamları… Bunları eleştiriyoruz ama Zafer Bey çıkıp diyor ki, "Onlar bizden, karışmayın!"
İşte tam da burada Türkiye’nin en büyük ulusal sorunlarından biri ortaya çıkıyor:
Bu ülkede, 23 yıldır iktidarda olan kesim, kendini yenilmez, dokunulmaz ve hesap vermek zorunda olmayan bir güç olarak görüyor.
Ve bu ego, beraberinde pervasızlığı, kin duygusunu ve herkesi düşman görme alışkanlığını getiriyor.
Zafer Bey’le Manisa’da yıllarca aynı çevrede yaşadık. Hatta hatırladığım kadarıyla Rahmetli Bülent Koşmaz başkanlığında birlikte Ticaret Odası Meclis Üyeliği yaptık. Sayısız ortak dostumuz, tanışıklığımız, aynı şehirde geçmiş yıllarımız var. Ama şimdi, tüm bu geçmişin, ortak yaşamın, aynı kentin, aynı toprağın hiçbir önemi yok. Çünkü Zafer Bey’in gözünde bu şarlatanları eleştiren biri, teröristlerden bile daha kötü!
Bunu nasıl ve hangi duygu dünyasıyla söylüyor?
Çünkü Zafer Bey, bu iktidarın sağladığı psikolojik düzenin içinde.
Bu düzenin temel motivasyonu; biz ve onlar, iyi ve kötü, vatansever ve hain, Reis’in yanında olanlar ve ona karşı olanlar ayrımıdır.
Bu ayrım, bir kutuplaşma stratejisinin en ilkel, en vahşi biçimidir ve maalesef 23 yıldır işliyor.
Peki, bu noktaya nasıl gelindi?
Nasıl oldu da, yıllardır aynı şehirde, aynı masalarda oturmuş, sayısız ortak tanıdığımız olan insanlar, birbirine böylesine nefretle bakar hale geldi?
Bunun bir sebebi var: Öfke siyaseti.
İktidarın yarattığı ego ve yenilmezlik yanılgısı, kendini Erdoğan’a adayan kitlelerin aklını ve vicdanını köreltti.
Bunlar öyle bir hale geldiler ki;
Bu ülkeyi biz yönetiyoruz, eleştiremezsiniz!
Bu ülkenin dini, ahlakı, geleceği bizim kontrolümüzde, karışamazsınız!
Bizden olanlara laf söyletmeyiz!
Sizleri sevmiyoruz ve sesinizi de çıkarmanıza izin vermeyiz!
İşte Türkiye’nin temel sorunu bu. Tüm devleti, toplumu, yargıyı, medyayı ellerinde tuttukları için, kimse onlara "Dur!" diyemez sanıyorlar. Kimse karşı çıkamaz, itiraz edemez, sorgulayamaz sanıyorlar. Çünkü 23 yıl boyunca her genel seçimde kazandılar, her itirazı susturdular, her karşı sesi bastırdılar. Ve bu, onları kibir içinde kaybolan bir kitleye dönüştürdü.
Bugün Zafer Bey bana "Bırak biz süpürelim" diyor.
Ama işte tam da bu yüzden Türkiye bu halde.
Çünkü 23 yıldır "siz süpürün" dedik ve ülke çöp içinde kaldı!
Bu şarlatanlar, bu sahtekârlar, bu din simsarlığı yapanlar büyüdü, semirdi, devlet içinde devlet oldu. Fetullah Gülen ile ilgili de çok uyardık. Bizzat ben etrafımdaki Ak Partililere bu cemaatin çok tehlikeli olduklarını defalarca söyledim. Aldığım cevap "biz aynı secdeye baş koyuyoruz" olmuştu.
Ve şimdi de bizi, diğer benzerlerinin pisliklerine göz yummaya çağırıyorlar.
Benim Zafer Bey’e bir hatırlatmam var:
Evet, devlet sizin.
Evet, iktidar sizin.
Evet, siz bu ülkenin sahibi gibi davranıyorsunuz.
Ama evlatlarımız birlikte yaşayacak.
Aynı kentte, aynı ülkede, aynı sokaklarda yürüyecekler.
Tabii eğer siz, yaşanacak bir ülke bırakırsanız.
Yenilmez olduğunuzu sanıyorsunuz.
Ama hiçbir iktidar, hiçbir güç, hiçbir baskı sonsuza kadar sürmez.
Tarih, en kibirli iktidarları bile yıktı.
O yüzden Zafer Bey,
Öfkenizi, kininizi, nefreti büyütmeyin.
Çünkü yarın geldiğinde, bu ülkeyi birlikte yaşanabilir kılacak olan şey, kin değil; adalet ve vicdan olacak.