Dün akşam ve bu sabah basına yansıyan bir haberin detayları, gazeteciliğin geldiği noktayı göstermesi açısından önemli ve manidar.
Halk TV malumunuz CHP'nin resmi olmayan resmi kanalı! Aslında her siyasi partinin basın kuruluşu ya da kuruluşları var. İktidar partisi AK Parti'ye de yakın medya kanalları var. Hatta diğer partilerin de var.
İlginç olan ya da beni ilgilendiren tarafı herkesin kendisini tarafsız gazeteci gibi göstermesi. Kimse lafa gelince mangalda kül bırakmıyor. Kendi kitlelerini mutlu etmek için var olmuşlar. Adeta bunun için dünyaya gelmiş ve gazetesi olmuşlar gibi…
Bizim mevzu Halk TV’deki istifalar.
Olaylar zincirinin ilk halkası oldukça tuhaf. Rasim Ozan Kütahyalı, Halk TV’nin youtube kanalına konuk ediliyor. Halk TV ve Rasim Ozan Kütahyalı’yı bir araya getiren sebep sadece izlenme, tıklanma ifadeleriyle açıklanamaz herhalde. İktidar partisine ya da dönemin en güçlüsüne yakın olmaktan başka bir maharetini gören var mı Kütahyalı’nın yıllardır. Ben çok şaşırdım. Kütahyalı’nın Halk TV’de ne işi var? Halk TV gibi taraflı bir yayın kuruluşu, görüş açısından tam karşısındaki Kütahyalı’ya neden mikrofon uzatır?
Şaşırmakla birlikte emin olduğum bir şey var; CHP iktidara gelirse Halk TV’de sık sık görebiliriz Kütahyalı’yı! Bu kaçınılmaz bir sondur. İnanılmaz bir ikna kabiliyetiyle bu dönüşü başaracaktır ROK abimiz.
Mevzuya şaşıran sadece ben değilmişim. Rasim Ozan Kütahyalı röportajı sonrası gelen tepkiler Halk TV'de istifaları da beraberinde getirdi.
Serpil Yılmaz, Şule Aydın, Murat Ağırel, Timur Soykan, Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan da kanaldan ayrıldı.
Ayrılırken de bir üniversite hocası edasında gazetecilik dersi vermeleri pek inandırıcı değildi. Kelimeleri süslemek yetmiyor, ne kadar ilkeli olunduğu fazlasıyla ortadayken hele…
Her yanı garipliklerle dolu bir süreç.
ROK neden Halk TV’de? ROK’u gören muhalif kahraman gazeteciler sözde ilkeli bir duruş sergileyip istifa ediyorlar. Ama hemen ardından Sözcü TV ile temasa geçiliyor. Belki de istifa etmeden başlamıştır görüşmeler.
İşin en absürt yanı ise kanalın sahibine bile söz hakkı verilmemesi. Adamcağız derdini kendi kanalında anlatamıyor, anlattırmıyor tarafsız, ilkeli gazetecilerimiz!
Adam ROK’tan haberinin olmadığını bile izah edemiyor sahibi olduğu kanalda! Mecburen sosyal medya hesabından açıklamada bulunuyor. Cafer Mahiroğlu’nun sözlerini malum gazetecilerin “gazetecilik anlayışını” ölçmek bakımından dikkatle okuyun:
"Kamuoyuna duyuru
Dün akşam, Youtube kanalımızda yayınlanan bir röportaj nedeniyle sosyal medyada bir grup Halk TV programcısı tarafından bana ve kanala yönelik bir kampanya başlatıldı.
Kampanyanın gerekçesine özne olan Rasim Ozan Kütahyalı’nın ne benimle, ne de kanalın yayın çizgisiyle uzaktan yakından ilişkisi yoktur ve olamaz. Bu tamamen bir yol kazasıdır.
Ayrıca televizyon kanalı ve internet sitesinden farklı bir yönetime sahip olan Youtube platformumuz için o röportajın yapıldığından bilgim yoktu. Olsaydı onay vermezdim.
Bir iş insanı olarak her şeyimi riske atarak bu işe girdiğimde, amacım onlarca gazeteciye sözünü söyleyebileceği demokratik bir platform sağlamaktı.
Fakat söz hakkının kutsallığına olan inancım konusunda hayal kırıklığı yaşıyorum. Sürecin nasıl geliştiğini, o röportajın nasıl yayınladığını izleyicilerimize anlatmak için Kayda Geçsin ekibinden söz hakkı talep ettiğimde, bu talebim reddedildi.
Cevap hakkımı kullanmakta ısrar edince, program yapmamayı tercih ettiklerini ilettiler. Oysa cevap hakkı kutsaldır ve hiçbir demokrat bunu reddetmez.
Söz hakkını reddetmenin ne vicdanlarda ne Halk TV kültüründe yeri vardır.
Bu tutumu söz hakkının kutsallığına inanan tüm demokratlar, paydaşlar ve izleyicilerimizin vicdanına bırakıyorum."
Kanalında mağdur olmak ne tuhaf…
Halkın gazetecileri, bırakın sıradan vatandaşları, kendileri gibi düşünmeyen hiçbir kişiye hatta canlıya bile söz ve yaşam hakkı tanımıyor.
Ama lafa gelince onlardan tarafsızı yok!
Yılmaz Özdil’den gelen yorum olan bitenin en net özeti:
“Partiden maaşa bağlanan, belediyelerden para alan sözde muhalif tiplerin, birbirlerine etik gazetecilik dersi vermesi, bir yandan gülünç, bir yandan hazin.”