Türkiye’de artık her sabah yeni bir absürtlükle uyanıyoruz. Hangi skandalı, hangi ekonomik krizi, hangi toplumsal çöküşü konuşmamız gerekiyorsa, onun üstüne devasa bir sis perdesi çekiliyor ve yerine akıl almaz konular gündeme taşınıyor. Vedat Milör’e İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait Kent Lokantası'nda yemek yediği ve bunu sosyal medyada paylaşarak "örtülü reklam" yaptığı iddiasıyla, Ticaret Bakanlığı tarafından soruşturma açılıyor.
İmamoğlu'nun 35 yıllık diplomasına soruşturma açılıyor. Televizyon dizilerine "milli güvenlik" meselesi gibi yaklaşılıyor. LGBT bireyler ve hak savunucuları hedefe konuluyor, hatta “LGBT ile Mücadele Yılı” ilan ediliyor. "Toplum ahlakı" bahanesiyle TikTok fenomenlerinden dizilere kadar her şey soruşturuluyor ama halkın açlık sınırında yaşaması kimsenin umurunda değil.
Bir düşünün; insanlar ucuz et, ucuz ekmek kuyruğunda bekliyor, çocuklarına süt alamıyor ama Vedat Milör’ün 40 liraya dört çeşit yemek sunduğu için övdüğü Kent Lokantası paylaşımı iktidarın meselesi oluyor. Dizilerde “geleneklerimize uygun olmayan” sahneler olduğu iddiasıyla RTÜK ve savcılıklar harekete geçiyor ama ülke genelinde insanlar barınamıyor, kira fiyatları asgari ücreti sollamış durumda. LGBT bireyleri tehdit gibi gösterip "LGBT ile Mücadele Yılı" ilan edenler yoksullukla, hayat pahalılığıyla mücadele etmeyi akıllarına bile getirmiyor.
Bütün bunlar olurken, bu ülkenin sıradan vatandaşları dünyanın en yüksek gıda enflasyonu ile mücadele ediyor. Evet, dünyanın! %70’lere ulaşan gıda enflasyonu, mutfakları yangın yerine çevirmiş durumda. Afrika'daki kriz bölgelerinden bile yüksek enflasyonumuz var. Market raflarındaki etiketler neredeyse saatlik değişirken insanlar ucuz et, ekmek kuyruğunda bekliyor. Aileleri tarafından desteklenemeyen bu ülkenin emeklilerinden ay sonunu getirebilmek için karton toplamak zorunda kalanlar var. Utanılacak maaşlarla hayatta kalmaya çalışan milyonlarca emekli var ama onların sesi duyulmazken iktidarın gündemi dizi sahneleri, sosyal medya fenomenleri, Kent Lokantası'ndaki yemek fiyatları ve Ekrem İmamoğlu!
Asgari ücret açlık sınırının altında ezildi. Gençler umudunu yitirdi, göç yollarına düştü. Filmlerde izlediğimiz Meksika’dan ABD’ye kaçan göçmenlerin yerinde artık biz varız. Evet, tam 60 bin Türk genci, hayatını tehlikeye atarak ABD’ye kaçak yollarla geçmeye çalıştı. Çöllerden yürüyerek, kartellere para vererek, toplama kamplarında tutularak… Umutsuzluğun, tükenmişliğin resmidir bu. Gençlerin bir ülkeye dair en büyük güveni, onun geleceğidir. Ama gençlerimiz artık burada gelecek görmüyor. Eğitimli yada eğitimsiz fark etmiyor, herkes bir çıkış arıyor. Ve işin en acısı, iktidar adeta paralel bir evrende yaşıyor. Gerçeklikten kopmuş bir halde, "ya bizim hayal dünyamıza gel ya da delirtirim seni" diyor. Halkın yaşadığı felaketle ilgilenmiyor, onun yerine gündemi akıl almaz konularla manipüle ediyor. Enflasyonu düşüremiyor ama "ahlaki çöküşü" engellediğini iddia ediyor.
Yoksulluğu bitiremiyor ama sosyal medya paylaşımlarını sansürlüyor. İnsanların ev kiralarını ödeyemediğini, et alamadığını, geleceğini yurtdışında aradığını bilmezden geliyor.
Yani koyun can derdinde, kasap et derdinde…
Halk açlıkla, işsizlikle, barınma kriziyle boğuşuyor ama iktidarın gündemi TikTok videoları, televizyon dizileri, LGBT bireyleri ve Vedat Milör’ün yemek yorumu ve en çok da Ekrem İmamoğlu!
Bu düzen sürdürülebilir mi? Elbette hayır.
Çünkü gerçek eninde sonunda kendini dayatır. Halk boş sofralarına, sönen umutlarına, kaybolan geleceğine baktığında bu sahte gündemlerin hiçbir önemi kalmaz. Günü kurtarma operasyonlarıyla belki biraz daha vakit kazanılır, ama bir ülke yoksulluk içinde yaşarken, sonsuza kadar sahte korkularla yönetilemez.
Bu iktidarın hayal dünyasında daha ne kadar yaşamaya zorlanacağız? Hepimizi akıl fikir yoksunu mu sanıyorlar veya bir güzel delirelim mi istiyorlar?
Bu sebeple artık kulağımızı gerçeklikle bağını koparanlara değil, gerçek sorunları çözenlere yöneltmek zorundayız.
Ve eninde sonunda bu kopukluk sandıkta, sokakta, hayatın içinde kendini gösterecek. Çünkü gerçeklerle yüzleşmeden kaçış yoktur.