Manisa'da  özellikle son 2 yılda merkez, Akhisar, Selendi ve Kırkağaç'ta meydana gelen depremler hepimizi tedirgin ediyor. 
Son depremlerde Kırkağaç'ta, Akhisar'da birçok bina hasar gördü. Sadece son 1 ayda 2 bini aşkın deprem meydana geldi.
Her gün durmadan sallanıyoruz.
Ama pek korkmuşa da benzemiyoruz.
Manisa'nın neredeyse tamamı risk altında. Şehrin her yanı fay hatlarıyla sarılı. 
Maşallah Manisa'nın toprakları kadar fay hatları da bereketli. Durmadan deprem üretiyor.
Bir sosyal medya fenomeni Manisa'daki deprem ile ilgili şöyle esprili bir paylaşım yapmıştı;
"Manisa sende ne enerji varmış mübarek bitmek bilmiyor. İtiraf edin faylara sondaj yapıp Mesir Macunu mu döktünüz?" 
Tabi işin esprisi bir yana son 15-20 günde 2 binden fazla sallanmak ve o psikolojiyle yaşamak kolay değil. Benim evin tavanında asılı olan avize Kandilli gibi... Bir de 6. kattayım. En ufak bir sarsıntıda avizenin sallandığını görüyorum. Sallanma hızına göre aşağı yukarı depremin büyüklüğünü bile ölçer oldum. Bazen de sallandığımızı zannedip avizeye bakıyorum. Bildiğim tek şey sürekli sallandığımız veya sallandığımızı sandığımız! 
Enteresan olan sürekli sallandığımız halde hala kentsel dönüşüm ve imar planı ile ilgili çok net, çok somut adımlar atmıyor olmamız. Çok mu cesaretliyiz, çok mu korkusuz...
Hem vatandaşlar açıdan hem de yönetenler açısından prosedür normal bir süreçte devam ediyor.  
Sanki Manisa'nın Allah'a özel anlaşması var. Sanki burada büyük deprem olmayacak garantisi var. Sanki daha çok zamanımız var! 
Halbuki uyarı üstüne uyarı alıyoruz. 
Şöyle soralım; Manisa'da meydana gelen 5.2'lik deprem Elazığ'daki gibi 6.8 büyüklüğünde olsaydı spnuç ne olurdu acaba?
7.2 falan demiyorum bakın 6.8!.. 
Allah korusun 6.8 büyüklüğünde bir depremle merkezin sallandığını varsayın. 
Felaket tellallığı değil bu sıradan bir soru.
Ben söyleyeyim; Manisa'da deprem yönetmeliğinin çıktığı 2000 yılından önce yapılmış bütün binalar ama bütün binalar risk altında. Çok azının garantisi var. Hatta 2000 yılından sonra yapılan binalarda da eğer zemin etüdü doğru düzgün yapılmamışsa, bina zemin ilişkisi doğru kurulmamışsa onlar da risk altında! 
Yani deprem değil bina öldürür tehlikesiyle koca bir şehir karşı karşıya.
Allah uyarı üstüne uyarı veriyor. Ama prosedür hızlanmıyor bile.
Ne imar planı ne de kentsel dönüşümle ilgili bir panik görmüyorum ben.
Elazığ depreminde evi yıkılan bir vatandaşın feryadı şöyleydi. Vatandaş Kendisini eleştiriyordu. İlginç olan da buydu zaten.
Diyor ki: "Param olduğu halde şu evi yenilemedim veya yıkıp yenisini yaptırabilirdim, yaptırmadım. Şimdi o biriktirdiğim parayı ne yapacağım? Beni para korumadı. Hata yaptım. Ama iş işten geçti." 
Şimdi Şehzadeler ve Yunusemre ilçelerinde kentsel dönüşümle ilgili çalışmalar yapıldı. Daha görüşme aşamasında kavga dövüş başladı. İtiraz üstüne itiraz.
Elbette bu tarz planlamalar yapılırken %100 herkesin memnun olması mümkün değil. Ve mutlaka kayıp yaşayan vatandaşlarımız olacaktır. 
Ama işin diğer tarafında koca bir AMA var... 
Risk çok çok büyük. 
Oturduğunuz riskli 3+1 yerine sağlam bir  2+1'i mi tercih edersiniz, ölümü mü? 
Nasıl olacak? 
40-50 yıllık binalarda oturmaya devam mı edeceğiz?
Ya siyaset?
Ben bildim bileli imar planı yapılacak. Ama bir türlü yapılmadı. Bunun Manisa ayağı var. Ankara ayağı var. Vatandaşların itiraz süreci var. Var da var.
Siyasetçilerin birbirleriyle uzlaşamaması var.
Bu memlekette solcu sağcı oldu, sağcı solcu. Partiler birleşti ittifaklar yapıldı sonra bozuldu, sonra tekrar yapıldı.  Seçim üstüne seçimi yapıldı. Ama bir türlü imar planı yapılamadı. 
Artık imar planı ile ilgili yapılan görüşmeleri, toplantıları gördükçe şaşırıyorum. 
Söyler misiniz? 
Biz daha kaç toplantı yapacağız?
Son depremlerde gördük ki bu şehrin bir numaralı problemi imar planı ve kentsel dönüşümdür. Artık herkesin işi gücü bırakıp bu işe yoğunlaşması elzemdir.
Yoksa vallahi billahi bu şehrin 6-7 büyüklüğünde bir depreme dayanacak gücü yok...