Ülke olarak son zamanlarda topyekun psikolojimiz bozuldu. Haberleri izleyemez olduk. Her geçen gün sinirlerimizi zıplatacak olaylarla karşılaşıyoruz.
Kadın cinayetleri, özellikle boşanan ya da boşanmak isteyen karısını öldüren koca cinayetlerinin önüne geçilemiyor.
Ne zamandır bu konu hakkında yazmayı düşünüyordum ki Manisa’da da bir kadın cinayeti yaşandı. Güzelyurt Mahallesinde yaşanan olayda eşyalarını almak için eve gelen koca, 20 yıllık karısını boğarak öldürdü. Birisi mezara, birisi hapse girdi. Arkada gözü yaşlı iki çocuk kaldı.
Erkekler, evlendikleri kadından boşanmak istemiyorlar. Eğer karısı boşanmak isterse de şiddet, tehdit ve sonrası cinayete kadar gidebiliyor.
Bunun çok sebebi vardır. Mesela çok bağlanmak, haddinden fazla sahiplenmek bunların başında geliyor. Erkek fazla sahiplenince kadını, onun kendisinden ayrılmasını, kendinden sonra başkasıyla birlikte olabilmesini kabullenmek istemiyor. Hal böyle olunca da, Ferdi babamızın meşhur şarkısında geçen “ya benimsin ya toprağın” sorunsalı ortaya çıkıyor. Erkek istiyor ki, kadın sadece kendisinin olsun. Şayet kendisinin olmayacaksa da gerekiyorsa ölsün.
Psikolojik açıdan da sosyolojik açıdan da bu sağlıklı bir durum değil. Normal olanı, bir erkeğin kendisiyle yaşamak istemeyen kadından medeni bir şekilde ayrılması. Tabi burada tartışılması gereken bir husus daha var: Adalet sistemimiz.
Mesela bir kadın erkekle evlendi, birkaç ay sonra da ayrıldı. Şayet maaşlı bir işi yoksa ve başkasıyla evlenmezse ömür boyu erkekten nafaka alıyor. Bu durum da erkeğin ayrılmak istememe sebeplerinden birisi olabilir. Ama günümüzde çoğu kadının çalıştığını hesaba katarsak bu sebeple ayrılmak isteyenlerin oranının yüksek olduğunu sanmıyorum.
Asıl meselenin, yukarıda yazdığım gibi erkeklerin kadınları fazlaca sahiplenmesinden kaynaklandığını düşünüyorum. Geçenlerde bir evlilik programında izlemiş ve şaşırmıştım. Erkek, evden kaçan ve 4 aydır görüşemediği karısını arıyordu. Karısı telefonla programa bağlandı. Kadın, başka bir erkeğe kaçtığını ve 4 aydır onunla yaşadığını söylüyordu. Erkek buna rağmen, “Lütfen, eve dön seni bekliyorum” şeklinde ifadelerle karısını çağırıyordu. Kadın senden ümidini kesmiş, ayrılmış hatta başka birisiyle bile yaşamaya başlamış. Hala bu neyin çağrısı?
Kadın cinayetleri konusuna dönecek olursak. Bu konuda erkeklerin takkelerini önlerine koyup düşünmesi lazım. Bu kadın neden benimle yaşamak istemiyor? Şiddetin, tehdidin ve cinayetin çözüm olmadığını, bir anlık hatanın hem eşinin hayatına mal olabileceğini hem de kendisinin yıllarca demir parmaklıklarda hapsolmasına sebep olacağını tekrar düşünmesi lazım.
Tabi ki kadına şiddet ve cinayet cezalarının daha caydırıcı hale getirilmesi de elzem oldu.
Kavganın, şiddetin, cinayetlerin, tecavüzlerin olmadığı daha güzel bir dünyada yaşamak ümidiyle sevgili okur.
Sağlıcakla kalın….