Geçtiğimiz hafta sonu Dikili'de bir beachte günübirlik zaman geçireyim istedim. Biliyorsunuz bu tarz beachlerde giriş ücretli.
Bunu baştan söyledikleri için zaten oraya gittiğinizde bu ücrete razısınız. Bunda bir sorun yok.
Yani kararı siz veriyorsunuz. Herhangi bir zorlama veya mecburiyet yok.
Fakat İçeriye girdikten sonra asıl mesele başlıyor.
Mesela bir küçük su 60 TL.
Bir kutu kola 140 TL.
Bir soğuk limonata 140 TL.
Bir pizza 500 küsür TL.
Bir ızgara çeşidi 600 küsür TL.
Bir hamburger 500 TL.
Sıradan bir içecek 130 TL.
Yani Karnınızı doyurmanız Eğer 3 kişiyseniz rahatlıkla bin 500 -2 bin TL'nin üzerine çıkar.

Bu arada giriş ücretini söyleyeyim... Hafta sonuna özel 800 TL. Ve bu kişi başı.
Örneğin çok sıradan bir beachten bahsediyorum, 3 kişi giderseniz eğer 2 bin 400 TL giriş ücreti. Yeme içme derken 5 bin lirayı gözden çıkartmanız lazım.
3 kişilik bir ailenin günübirlik yaptığı tatilin bedeli yakıt parası hariç en az 5 bin lira.

Ancak aynı paraya Yunan adalarında 2 gün doya doya yemek içmek mümkün.
Ben gitmedim.
Bunu gidenler anlatıyor.

Üstelik menüler de oldukça doyurucuymuş.
Yunan adalarında gerçekten fiyatlar çok uygun mu gerçekten çok avantajlı mı şahsen gitmediğim için net bir şey söylemiyorum. Ancak Türkiye'de fiyatların ucuz veya pahalı olmaktan ziyade kontrolden çıktığını çok rahatlıkla söyleyebilirim.
Yani herkes kafasına göre, mevkiye göre fiyat belirlemiş ve vatandaştan istiyor bunu.
Yunan adaları ile Türkiye'deki tatil beldeleri arasındaki en önemli fark fiyatlar değil aslında.
Ne midir?
Kontrolsüzlük ve başıboşluk.
Bizde bir fiyat birlikteliği yok. Herkes kafasına göre fiyat belirliyor ve işin en kötü yani herkes kafasına göre zam yapıyor.
Ya denetleyen yok ya da denetleyenleri takan yok.
Şimdi mesele tatil yapmak falan da değil. Ülkemiz yangın yerine dönmüş hiçbirimizin keyfi yok. Zaten benim bu yazıyı kaleme alış amacım da bu değil.
Benim anlayamadığım ve çözemediğim piyasadaki başı boşluk.
Her işin her malın bir bedeli vardır. Bizde her bir işin, her malın farklı bedelleri ortaya çıkıyor.
Mesela geçtiğimiz günlerde bir elektrik işi için elektrik işi yapan bir kişiden fiyat aldım. Tam 20 bin TL talep etti.
Çok pahalı olduğunu söylediğimde "herkes böyle istiyor" dedi.

Ben tepki gösterince hemen 15 bin TL'ye düştü.
Aynı iş için başka birinden daha fiyat istedim.
"6 bin TL'ye yaparım" dedi.
Aslında yarım günlük bir iş ama 2 tane yevmiye istedi. En azından diğerine göre üçte bir fiyat.
Bu ne demek biliyor musunuz?
Tuttuğunu koparmak.
Kim kimi kazıklarsa! Kim kime dum duma...
Ve şimdi geldiğimiz nokta şu...
Tatil beldeleri geçmiş yıllara kıyasla adete bomboş. Kazıkladığımız turistler hatta en yaşlıları bile artık gelmek istemiyor. Yerli turistin gözü açıldı Yunan adalarına kaçıyor, başka yerlere gidiyor.
Çeşme Bodrum Kuşadası gibi önemli tatil merkezlerinde Sular akmıyor günlük hizmetler aksıyor. Yani en iddialı olduğumuz turizm alanında bile çok kötü günler bizi bekliyor.
Kendi ayağımıza sıktık ve geçen hafta sonu bir kez daha gördüm ki sıkmaya devam ediyoruz.
Hükümetin bu kontrolsüzlüğe bir son vermesi lazım. Aksi halde zaten en büyük faturayı AK Parti hükümeti ödeyecek.