2001 yılının ağustosuydu. Sıcak bir günde içinde tıraş malzemesi, giysi ve birkaç paket sigara bulunan çantamla evden ayrılıp düştüm yollara. Başlamak bitirmenin yarısıydı ne de olsa. Askerliğim Burdur'a çıkmıştı. Sıkıntılı bir yolculuğun ardından Burdur merkeze girmiştik. İnzibatlar, otobüsten inen ve asker olduğu her halinden özellikle de çantasından anlaşılan gençleri alıp arkası açık arabaya bindiriyordu. 
Beni sardı bir panik. 
Sözde çok merak ettiğim Burdur'u gezip, biraz takılacak, biraz kafa dağıtacaktım. 
O an aklıma bir fikir geldi. İnzibatlar çantası olan gençleri sorguluyordu. Elimdeki çantadan kurtulursam belki inzibatlardan da kurtulabilirdim. Tek isteğim birkaç saat daha sivil takılmaktı.  Yanımdaki amcaya biraz da çekinerek durumu izah ettim. O da sağ olsun halden anladı.
Otobüsten rahat tavırlarla indim. Çantam amcadaydı. İnzibatlar çantayı göremeyince sorgulama gereği bile duymadılar. Garajın diğer yüzüne döndüğümüzde amcaya teşekkür ederek çantamı alıp Burdur'u dolaşmaya başladım
Burdur'a ilk kez gitmiştim. Rastgele dolaşıyordum ama gözüm de pek bir şey görmüyordu. Gazeteciliğin tam da en keyifli döneminde askerlik gelmiş çatmıştı. Hayaller, hedefler bir süre ertelenecekti. Vatan görevi daha fazla beklemezdi. 
Aklımda deli sorular. Zaman hızla ilerliyordu. Galiba kışlaya gitmeden bu askerlik bir türlü başlamayacak ve bu düşünceler de aklımı kemirmekten vazgeçmeyecekti.
Kışlanın yolunu tuttum.
Girişte benden önce gelen askerlerin oluşturduğu sıraya girdim. Sonra bir ses;
"Elinizdeki çantaları olduğunuz yere bırakıp mıntıka temizliğine başlayın."
Daha sivil giysiler üzerimde ve kışlaya girmeden askerlik böylece başlamıştı benim için.
Bulunduğumuz yer genellikle kısa dönemlerin veya bedelli askerlik yapanların yoğunlukta olduğu bir kışlaydı. 
Hiç şüphesiz orada en çok kalacak olan bizdik. Adımız Mehmetçik.   
Bedelli askerlik yapanlara ise Mehmet Bey esprisi yapılıyordu. 
Askerde yapılan bazı espriler çok can sıkıcıydı. Önümüzde koskoca bir 18 ay vardı. Durumumuz sadece 1 ay askerlik yapan bedelliler ve 6 ay askerlik yapan kısa dönemlere kıyasla tam bir umutsuz vaka idi. 
O zaman bedelli askerden 18 kat, kısa dönem askerden ise neredeyse 3 kat fazla askerlik yapmak durumundaydık. 
18 ay nasıl bitecek? 
Bu düşünceyi bertaraf eden mekanizma yavaş yavaş biraz da mecburiyetten devreye girmeye başladı.
Sabır... 
Sabır duygusu güçlendikçe 18 ay da yavaş yavaş akıp gitmeye başladı. Önce acemi birliği bitti ardından Edirne'de usta birliği dönemiyle askerliğim bazen güzel, bazen sıkıcı, bazen keyifli, bazen bitmeyecek gibi devam etti gitti. 
Hayatımda bir daha asla yaşama ihtimalim olmayan bir deneyim süreci geçirdim. Silah kullandım. Bölüğün atış takımına seçilince kendime çok şaşırmıştım. Her denetimde 200 metrede nokta atışı yaptım. Hayatında hiçbir şekilde silah kullanmamış birisi olarak askerde bir anda keskin nişancı olmuştum. 
Bu eğitimi hiç almamış olsaydım, olsaydık, olsaydılar iyi mi olurdu kötü mü?
Aynı anda 5 bin asker bir komutanın karşısında nefessiz bekliyor. Dim dik… Hani derler ya asker gibi. Aynen öyle. Ve hep bir ağızdan komutanın verdiği komuta verilen 5 bin kişilik tek ses;
Sooollll… (Sağol)
Bu inanılmaz bir duyguydu. 
Sabah "Koğuş kalk" sesi ile uyanmaktan, tam teçhizat "yaylalar yaylalar" türküsü eşliğinde koşmalara kadar, askerlik hayatımda en derin izleri bırakan süreç oldu. 
Bir bardak çayın ne kadar kıymetli olduğunu anlatan bir hayat kampı. Gerisini siz hesaplayın. 
İyi ki yaşadım bu süreci. Hiçbir şey kaybetmedim aksine çok güzel kazanımlarım oldu. Her şeyden önemlisi şan ve şerefle dolu bir hikayem oldu. Anılarım oldu. Memleketin dört bir yanından gelen asker arkadaşlarım oldu. 
İnsanın bir asker arkadaşı olmasın mı?
18 aylık askerliğim bir bayram günü bittiğinde kışladan çıkarken beni en çok etkileyen o espri gelmişti aklıma. 
Mehmetçik mi, Mehmet Bey mi? 
Galiba ben 18 aylık vatani görevini vukuatsız tamamlamış bir Mehmetçiktim. 2003 yılının şubat ayıydı. Edirne’nin Keşan ilçesinden bindim otobüse, bayram günü akşama doğru Manisa'daki evime vardım. 
18 ay gerçekten uzun bir süreydi, kısaltıldı, 1 yıla düşürüldü. Ki mantıklı olanı da buydu. Hatta belki biraz daha kısalabilir. Profesyonel orduya geçiş de son derece gerekli ve kaçınılmaz. 
Ama bir de "Vatani görev" diye bir şey var. Bir gerçek...Vatan denince askerliği çıkart geriye ne kalır? Şartlar ne olursa olsun belli ir süre her genç vatani görevini yapmalı ve o duyguyu yaşamalı. 
Asker ocağında tabancacılık oynanmıyor. Askerliğini yapmayan bir genç vatan sevgisini iliklerine kadar nasıl hissedecek?
Bedelli uygulaması Mehmetçiklerin sayısını azaltır. O zaman herkes Mehmet Bey olacaksa Mehmetçik kim olacak güzel kardeşim? 
Bu ülkenin Mehmet Beylere değil Mehmetçiklere ihtiyacı var.
Bedellinin bedeli bu kadar ucuz olmamalı.
Devlet bedellinin parasına tenezzül etmesin. Bu vatanın gençleri de bir zahmet ömrünün birkaç ayını devlete feda etsin!
Bu vatan için, bu topraklar için vallahi billahi değer.