Yok yok…

Başlık yanlış değil. Aslında kadın cinayetleri gündemde. Bu ülkede erkekler kadınlar tarafından mı öldürülüyor?

Mağdur olan kadınlar.

E o zaman niye bu başlık?

Dediğinizi varsayarak konuya girelim.

Ama bir şartım var.

Başlığa çok takılmadan kendimizden, ailemizden ve çevrenizden yola çıkarak düşünelim. 

Hemen her gün kadın cinayetleri yaşanıyor. Bunların büyük bir bölümü boşanmış ya da boşanma aşamasında olan ya da evli çiftler arasında cereyan etti.  

Her cinayet haberi toplumu biraz daha ürpertiyor. Çünkü her cinayetin ardından bir dram çıkıyor. Geriye anasız babasız çocuklar, gözü yaşlı aileler kalıyor.

Kadınlar hunharca katlediliyor.

Çoğu anne…

Aile birliğimiz tehdit altında…

Peki neden?

Cinayet yolunu seçen erkekler için söylüyorum; Kadınları koruyup kollayan, ona yar olan, eş olan bir erkek nasıl ve neden bir katile dönüşür. Erkek kadını neden öldürmek ister. Nasıl hayat arkadaşına, çocuğunun annesine kıyar?     

Bu korkunç sonu nasıl eşine ve kendisine yaşatır?   

Bunu anlamamız mümkün değil sanırım. Ama sebepleri irdeleyebiliriz.

Tabi ki bu sebepleri irdelerken cinayetleri en ağır dille kınayarak devam edelim. Çünkü cinayet asla ve asla meşru bir çözüm yolu değildir. Zaten yazımızın an teması da budur. 

Temelden sonuca doğru ilerleyebilirsek belki sağlıklı hatta mantıklı sonuçlara ulaşabiliriz.  

Çünkü cezalar ne kadar ağır olursa olsun cinayetler son bulmuyor. Hatta artıyor.

O halde başka bir çözüm bulmalıyız.

Bir kere psikopat tipleri ayırıyorum. Bu yazı onları zaten kapsamıyor. 

Dikkat kesilmemiz gereken, çok iyi çift olup, birlikte mutluluğa evet dedikten sonra korkunç sonu yaşayan çiftlerle ilgili.

Bu çiftler toplumun en temel taşı olan aileyi oluşturuyor. Aile yapısı çatırdadıkça toplumsal dengeler de sarsılmaya başladı. Dağılmış, paramparça olmuş ama sırf cinayetle bitmediği için kamuoyuna yansımamış o kadar çok aile dramı var ki…

O kadar çok ayrılmış çift var ki…

İstatistikler korkunç…

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, 2018 yılında 553 bin 202 kişi evlenirken 142 bin 448 kişi boşanma kararı aldı.   

Yıllara göre evlenme ve boşanma sayıları ise şöyle:

2010 yılında evlenen kişilerin sayısı 582 bin 715. Boşananların sayısı ise 118 bin 568.

2000 yılında, yani bundan yaklaşık 20 yıl önce evlenen kişilerin sayısı 461 bin 417 iken, boşanan kişi sayısı 34 bin 862 olarak kayıtlara geçmiş.

Günümüzle karşılaştırdığımızda nüfusun artmasına bağlı olarak son 20 yılda evlenen kişi sayısı çok az artmış. Ancak boşanan sayısında çok ciddi bir fark var. Evlenen ayısı artmadığı gibi boşanma yolunu seçenlerin sayısındaki büyük artış niye? Bu çok düşündürücü bir rakam.

Gelelim kanlı istatistiklere…

2015-2018 yılları arasında toplam bin 559 kadın öldürüldü. 2019 yılının ağustos ayına kadar 221 kadın katledildi.
Detaylara bakalım…

2015 yılında 309’u silahlı toplam 414 kadın, 2016 yılında 317’si silahlı toplam 367 kadın, 2017 yılında 371’i silahlı toplam 387 kadın, 2018 yılında ise 341’i silahlı toplam 391 kadın cinayet sonucu hayatını kaybetti.

Cinayetler en çok İstanbul, Ankara ve İzmir’de işlendi.
Manisa ilk 10 il arasında değil. Ancak rakamlar kahredici.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun verilerine göre 2019 yılının ilk 11 ayında (Ocak-Kasım) Manisa'da 10 kadın cinayete kurban gitti.
Cinayetlerin ardından oluşan kamuoyu sayesinde mahkemelerden ağır cezalar çıktı. Hatta bu mahkeme süreçleri çok hızlı bir şekilde sonuçlandırıldı.
Ama olmadı. Cinayetler devam etti.
Caydırıcı bir çözüm olmadı.
Galiba biz sonuca odaklandık. Hata yapıyoruz. Cinayet öncesinde yaşanan süreci atlıyoruz.
Ve bence gelinen noktada sırf erkekleri birer suç makinesi gibi görmek soruna hiçbir katkı sunmuyor. Hatta bu bakış açısına en çok erkekler üzülüyor. Ben şahsen her cinayet haberleri sonrası kendimden utanıyorum. Erkek olduğum için kendimi suçlu hissediyorum.  
Ama bunun çözüm olmadığını biliyorum.  
Sebeplere odaklanalım…
Sürecin baş sorumlusuna, yani sisteme…
Eşleri birbirine düşman eden sebepleri bizzat sistem besliyor. Önce sistemi sorgulamamız gerekiyor. Çünkü ne kadar çaresiz olunursa olunsun cinayetin çözüm olmadığı bir yol var. Bu yolun kapandığını düşündüren ve korkunç sona sürükleyen sebepler üzerinde çalışılırsa cinayetler önlenir.   
“Sistem” ifadesini biraz açalım.
Sistem dediğimiz olgunun içinde sosyal hayatımızı düzenleyen kanunlar, toplumsal işleyiş ve müeyyideler ile ekonomik ve kültürel gerçekler var.
Yukarıda verdiğim istatistiklere göre boşanan insan sayısı son 20 yılda ciddi oranda artmış. Bir kere bu daha fazla sorun demek. Yani evlilik müessesine bağlılık azaldığı gibi çiftler arasındaki sorunlar cinayetle sonuçlanabilecek noktaya gelmiş.
Boşanmaların önüne geçmek, yuvaların dağılmasını önlemek birinci hedef olmalı.
Kanunlar; boşanma aşamasındaki çiftlerin sorunlarına caydırıcı çözüm getiremiyor. Birçok kadın koruma kararı aldırtamadığı için cinayete kurban gitmiş. Bazıları koruma kararına rağmen ölümden kaçamamış.
Çiftleri çatıştıran sebepler artıkça artmış…
Nafaka sorunu özellikle boşanmış birçok çifti birbirine daha da düşman ediyor. Birçok erkek ömür boyu bağlanan nafaka nedeniyle hacizlerle karşı karşıya kalmış, hapse düşmüş.
Mutluluk kavramının muhteviyatı değişti… 
Ekonomik sebepler, tüketim modasıyla birlikte tavan yapmış. 30 TL’lik bir saatle 300 TL’lik bir saatin aynı zamanı gösterdiği unutulmuş. Ayağını yorganına göre uzatmak şöyle dursun, AVM’lere gitmek, 1 yerine 3 almak adeta olmazsa olmazımız olmuş.
Alışverişle mutlu olmaya çalışan çiftlere dönüşmüşüz.
Ya televizyonlar…
Şiddet bir numaralı reyting argümanı olmuş. Her gece dizi dizi göz yaşı, kan revan görüntülerle topluma adeta cinayet yöntemleri detaylarıyla gösteriliyor. 
İhanetler sıradanlaştı.
Çalışma hayatı ve ekonomik sebepler özellikle çalışan kadınlarımızı da bir sarmala doğru sürükledi. Anne mi olsun, ev kadını mı yoksa çalışan bir iş kadını mı?
Erkeklerin durumu da farklı değil. Evin reisi mi, çamaşır, bulaşık, temizlik işlerine yapan veya buna evirilmeye mahkum bir farklı model mi?
Yüz binlerce çift mutlu bir şekilde evlilik hayatını sürdürüyor. Karşılıklı anlayış, sevgi saygı ve hoşgörüyü benimseyenlerin evliliği devam ediyor.
Ama bu süreci atlatamayan çiftler maalesef önce anlaşamamaya sonra çatışmaya başlıyor. Ve sistemin ürettiği, beslediği sebepler korkunç bir tabloya dönüştürüyor.
Yaşanan cinayetlerin öncesine bakmak, sebepleri sorgulamak bize bir şey kaybettirmez. Buna odaklanalım. Bu sebepler sorgulamak kadın cinayetlerini meşru kılmaz. Hiçbir cinayeti haklı göstermez.
Bilakis en büyük tepki budur.