Kahramanmaraş depreminin ardından bir görüntü beni çok etkilemişti. Bir çarşının önceki görüntüsüyle yıkıldıktan sonraki görüntüsü yan yana konup paylaşılmış. Tarifsiz bir acı… Bazı sitelerin ışıl ışıl dış cepheli hali ve sonrasında yerle bir olmuş görüntüleri hepimizi derinden etkiledi.

Bu paylaşımlar öyle çarpıcı ki ister istemez kendi oturduğumuz evler, lüks sitelerin olası bir depremde ne hale geleceği gözümüzde canlandı. Allah muhafaza…

İnsan ürküyor…

Çünkü ölüm korkusu insanoğlunun çare bulamadığı bir şey hatta tek şey.

Her ölümün bir nedeni var. Ölüme çare bulamayan insanoğlu nedenlerini azaltmaya çalışmıştır yüzyıllardır.    

Deprem de en çok ölüme neden olan felaketlerden biri... Özellikle son yüzyılda depremler nedeniyle yüzbinlerce belki milyonlarca insan öldü. Bu sayıyı en aza indirmek için ülkemizde de özellikle 1999 depreminin ardından defalarca yönetmelikler çıkarıldı. En son 2018 yılında yapılan düzenlemeyle kolon kalınlıklarından demir oranına tüm detaylar güncellendi.

Radye temel dediğimiz tamamı demirle kaplanmış çok güçlü sistemler artık en küçük ev ve binalarda bile uygulanıyor.      

Bunları neden mi yazdım?

Bundan 40-50 yıl önce yapılan yapılarla özellikle 2018 yılından sonra yapılan inşaatlar arasında adeta uçurum oluştu. O yıllarda yapılmış 8 katlı bire binaya konan demirle bugün sadece 3 katlı bir bina inşa edebilirsiniz. Ya da bugün 3 katlı bir binaya kullanılması mecbur olan demir miktarıyla bundan 30 yıl önce 3 adet 3 katlı bina yapılabiliyordu.  

Oran bu…

Önce durumun vahametini yazayım istedim.

Şimdi gelelim asıl meseleye…

Mehmet Akif Ersoy Lisesi yaklaşık 40 yıl önce inşa edilmiş. İlk kez 1986-1987 eğitim öğretim yılında kullanılmaya başlanmış. O dönemde yürürlükte olan yönetmelik çerçevesinde nasıl yapıldığını ne kadar demir kullanıldığını ne yoğunlukta beton kullanıldığını bir düşünün. Ve bir de binanın yıpranma payı var. Bugüne kadar 10 binlerce öğrencinin mezun olduğu bir lise. Bu yıl yapılan kontrollerde lise binasının hızla boşaltılıp yıkılması gerektiği yönünde bir rapor hazırlandı.

Yani bina çürük! Milli Eğitim Müdürlüğü de alelacele soruna çare bulmak için alternatif okulların durumuna bakıp bir karara varmış. Öğrencilerin geçici bir süreyle daha güvenli bir yerde eğitim görmeleri amacıyla ilk etapta Toki 2 okulunda eğitimlerine devam etmeleri, okulda sabah ve öğlen olmak üzere iki aşamalı bir eğitim sistemine geçici olarak geçiş yapılması planlanmış.

Vay sen misinin bu kararlı alan!  

Toki Anaokulu-İlkokulu-Ortaokulu Okul Aile Birliği hemen bir açıklama gönderdi basın kuruluşlarına. Açıklamada; “Anaokul ve ilkokul düzeyindeki küçük yaştaki çocuklarımızın lise öğrencileriyle aynı okulda eğitim görmeleri çocuklarımızın gelişimini olumsuz etkileyecektir.” denilmiş. Açıklamanın devamında; “Çocuklarımızın geleceği düşünülmeden alınmış bu kararın yanlışlığını her platformda dile getirmemiz gerekmektedir. Sesimiz ne kadar gür çıkarsa bu haksız kararın o kadar kısa sürede değiştirilmesini sağlayabiliriz.” ifadelerini hayretle okudum.  

Ya Mehmet Akif Ersoy Lisesinde yıkılmak üzere olan bir binada okuyan evlatlarımızın durumu? Ya bina yıkılırsa? O zaman hangi gelecekten bahsedeceğiz?      

Bu açıklamanın devamında eylem yapılacak yer ve saat verilmişti. Daha sonra Milli Eğitim Müdürlüğü geri adım attığı için eylemden vazgeçildiği bildirildi.

Ne büyük başarı!

Bir yanda yıkılmak üzere olan bir okuldan acilen çıkarılması gereken yüzlerce evladımız diğer yanda “Yok gelmesinler, çocuklarımızın geleceği olumsuz etkilenir” diye gelen cevap.

Ne acı bir durum.

Oysa depremin ne zaman hangi dakika, hangi saniyede olacağını kimse bilmiyor. Her an olabilir. Valiliğin “yıkılacak” dediği, “boşaltın” dediği bir okulu, tahliye olacağı okulun velileri istemediği için boşaltamıyor Milli Eğitim Müdürlüğü… 

Milli Eğitim Müdürlüğü’nün veya bakanlığın bugüne kadar soruna neden çare bulmadığı ayrı bir tartışma konusu. Ve okul aile birliği meselenin bu yönünü eleştirse ve dese ki; “Mademki çocuklarımızın hayati tehlikesi söz konusu, can güvenliği söz konusu. Buyursun gelsinler. Onlar da bizim evladımız” lafım olmazdı.

Manisa Valiliği açısından meselenin bu noktaya gelmesi çok büyük bir muamma. Tam bir ihmaller zinciri. Ama asıl acı olan böyle hayati bir mevzuda taşınacağı okulun aldığı tavır.

Halbuki olması gereken şuankinin tam tersine Mehmet Akif Ersoylu öğrencilere kucak açmaları, Milli Eğitim Müdürlüğü’ne en azından engel olmamalarıydı.

Milli Eğitim Müdürlüğü soruna çare ararken Kız Meslek Lisesi ve Sosyal Bilimler Lisesi de gündeme gelmiş. Hatta Osmancalı’ya bile öğrencilerin taşınması düşünülmüş.   

Neticede Mehmet Akif Ersoy Anadolu Lisesi’nin 40 yıllık “çürük” raporu verilmiş binasında an itibarıyla 974 öğrenci okuyor. Onlarca öğretmen var. Ve hepsinin can güvenliği tehlikede!

Bu okulda bırakın ders görmeyi bahçesine bile insanların girmesi tehlikeli sayılmalı.

Herkes kendine gelsin! Herkes üstüne düşen fedakarlığı yapmalı. Bu işin şakası yok!  

El birliğiyle çocuklarımızı hemen, şimdi güvenli bir okula alalım. Aksi halde Allah muhafaza bu vicdan azabı hepimizi yakar!