Otobüsün kalkmasına bir kaç dakika vardı. Genç kadın ağlıyordu. Belli ki bir süredir konuştuğu adamdan ayrılmak istemiyordu. Kadın ağlarken adam bir şeyler söylüyor ama kadının gözyaşları her geçen dakika biraz daha artıyordu. Kadının elinde iki tane küçük çanta vardı. Galiba gidecek olan kendisiydi. Adamın yüzünde oldukça üzgün ve düşünceli bir ifade hakimdi.
Otobüsün kalkış saati gelmişti. Kadın adama birden sıkıca sarıldı. Yanaklarından öptü son kez. Ve o an genç adamın da gözlerinden yaşlar süzüldü. Ben olan biteni anlamaya çalışırken kadın elindeki çantalarla bulunduğum otobüse yöneldi.
İstanbul Esenler Otogarı kalabalıktı. Otobüs doluydu. Yolcuların meraklı bakışları arasında arkamdaki koltukta yaşlı teyzenin yanına oturdu genç kadın. Ağlıyordu... Öyle içli içli ağlıyordu ki yaşlı teyze dayanamadı, genç kadını teselli etmeye başladı. Otobüsün kalkmasına artık çok kısa bir süre kalmıştı.
Dışarıda bekleyen genç adam otobüse arkasını dönüp ağlamaya başladı. Ben bir yandan adamın bu çaresiz halini izlerken istemeden de olsa arka tarafımda yaşlı teyzeye derdini anlatmaya başlayan kadının söylediklerine kulak kabartmıştım. Ağlamaktan konuşamıyordu. Söylediklerini zor anlıyordum. 1 yıl önce evlenmişler. Bugün ayrılmaya karar vermişler. Ama hala birbirlerini seviyorlar. Belki maddi. Belki ailevi sorunlar. O an gördüklerimle duyduklarımdan sonuç çıkarmaya çalışıyorum. Adam dışarıda kadın otobüste ağlıyordu. Ağlıyorlarsa hala bir şeyler vardı karşılıklı. Hala bu evliliği kurtarma şansları var diye düşünürken gözüm genç adamda... Rol yapmıyor gerçekten ağlıyordu. Çünkü çok az erkek gözyaşlarını dışarıya akıtır. Artık gözyaşlarını saklayamaz duruma gelmişse içinde bir kırıntı vardır. Ve o kırıntı dev bir adıma dönüşebilir. Dönüşmeliydi...
Benim için sıradan bir yolculuk adeta gerilime dönüşmüştü. Kaptan şoför yerini alıp otobüsü harekete geçirince kadının ağlama sesi tekrar duyulmaya başladı. Kısık sesle ağlamaya çalışsa da olmuyordu. O ağladıkça otobüsün içini kaplayan hüzün daha da büyüyordu. Otobüs geriye doğru gidiyor genç adam otobüse bakamıyordu. Başı önde eli gözlerinde… Otobüs manevrasını tamamlayıp ileriye doğru hamle yaptığında artık ayrılık başlamıştı. Aradaki mesafe otobüs ilerledikçe büyüyecek, dağlar denizler girecekti bu gencecik iki sevenin arasına. Hala bir umut var mı diye gözüm genç adamdaydı. Onu ağlatacak kadar hüzünlendiren o şey belki bu kez ayaklarını harekete geçirirdi. Keşke gelse şu ağlayan ve hepimizi ağlayan genç kadını elinden tutup indirse otobüsten diye dua ediyordum istem dışı. Keşke hayat arkadaşını bırakmasa şu otobüste…
Bir mucize gerçekleşir miydi?
Artık saniyeler vardı. Başını kaldırıp otobüse bakmaya başladı genç adam. Gözyaşlarını sildi ve otobüse doğru koşmaya başladı. Otobüs henüz çok yavaş, kapısı açıktı. Genç adam içeriye girip o an hıçkıra hıçkıra ağlayan eşinin yanına geldi. Elini uzatıp “hadi inelim” dedi. Kadının gözyaşları akarken, gözlerinde umuda dönüşen ifadeyi kelimelerle anlatmak çok zor…  
Kadın bir an evvel karar vermeliydi. Otobüs ağır ağır devam ediyordu çıkışa. Ve eşinin elini tuttu. Birlikte otobüsten indiler. Birbirlerine sarılıp İstanbul'un kalabalığına karışıp gittiler. Belki de yıkılmak üzere olan bir yuvayı yeniden onarıp yapacaklar. Belki bu kez her şey daha güzel olacak…
Geçtiğimiz Perşembe günü İstanbul Esenler Otogarında şahit olduğum bu olay mutlu sonla bitti. Keşke bütün hikayeler böyle bitse...
Keşke ayrılık olmasa…