Murat Yalçın yazdı Gazetecinin en büyük dostu kalemidir. Kalem derken artık klavyeyi kastettiğimi anlamışsınızdır. Malum teknoloji ilerliyor. Elle yazmayı unutmuşuz, geçen gün fark ettim. Hızlı bir şekilde not almam gerekiyordu, parmaklarım yoruldu. Ka

Murat Yalçın yazdı

Gazetecinin en büyük dostu kalemidir. Kalem derken artık klavyeyi kastettiğimi anlamışsınızdır. Malum teknoloji ilerliyor. Elle yazmayı unutmuşuz, geçen gün fark ettim. Hızlı bir şekilde not almam gerekiyordu, parmaklarım yoruldu. Kalemi tutamaz oldum.

Yazmıyoruz artık, basıyoruz. Tak tak tak… Klavye ile bütünleşmişiz. Neyseki klavye yazmamıza engel değil. Hatta itiraf edeyim; yazıp sonra da beğenmediğimiz cümleyi silmek artık eskisinden daha kolay. Yeni nesil “ne saçmalıyor” diye düşünüyordur. Haklı… Eskiden daktilo vardı. Yanlış yazınca ya o kelimenin üzerine iki üç kez rastgele harflere basarak okunmamasını sağlardık ya da kağıdı çıkarıp yenisini takardık. Çok zordu, meşakkatliydi yazı yazmak.

Ama yazmak her halukarda güzel. Yazarak dertleşmek diye bir şey bu. İşte şimdi bunu yapıyorum ben. Ama aklımda o fotoğraf. Gazeteciliğin en güzel yanı belki de bu. Dertleşmek istedim. O masumane bakışların çaresizliğini şöyle uzun uzun anlatmak istedim. Sonra düşündüm de yok yok… Anlatmakla olmaz, anlatılacak gibi değil çünkü. Bakmak lazım, fark etmek lazım.

Fotoğrafı çoğunuz görmüşsünüzdür. Kısa süre önce Gazze’de bir hastanede çekilmiş. Yan yana çaresiz bir şekilde olan biteni anlamaya çalışan dört çocuk. Oturmuş bekliyorlar. İçlerinden biri durumun farkında, ağlıyor. Belki de canı yanıyor. Diğerleri şaşkın! Çok küçükler, çok masumlar. Belli ki düşen bombaların sesi onları bir hayli ürkütmüş. Şanslılar, hala hayattalar. Ama çocuk bu nereden bilsin?

Bilemez ki…

Bilemez ki o an için şanslı olduğunu ama aslında çok şansız olduğunu. Yaşarsa, yaşabilirse anlayacak. Anlayacak düşmanın ne kadar korkak,

korktukça öldüren, öldürdükçe daha da korkan bir mahlukat olduğunu…

Neredeyse 70 sene oldu. Her seferinde bir bahane bulup saldırdılar uçaklarla. Son katliamları başlayalı yaklaşık 20 gün oldu.

Ölen çocuk sayısı 200’e yaklaştı, belki de geçti. Daha körpeydi onlar.

Korkakça öldürüyorlar. Ödleri kopuyor, uzaktan fırlatıyorlar bombaları, havadan… Çocukları, kadınları öldürüyorlar. Çatışmaya girdikleri an, o çok korktukları kaderi yaşayacaklarını biliyorlar. Filistinli kahramanlar bu kez her zamankinden fazlasını gebertti çünkü.

Gebereceklerini bildikleri için öldürüyorlar. Maalesef çocukları da…

Beni kahreden de bu ya!

Hiçbir şey yapamıyorum. Fotoğrafa bakıyorum. Yan yana çaresiz bir şekilde olan biteni anlamaya çalışan dört çocuk. Ve bu fotoğrafa bakan milyonlarca Müslüman!

Ve ben…