Bayram seyran derken gezdiğim her yerde seçim sonuçları ile ilgili geri dönüşümleri gözlemledim. İnanın neredeyse konuştuğum herkesin gündeminde siyaset vardı. CHP'nin Manisa Büyükşehirle birlikte 14 ilçeyi kazanması hiç kimsenin beklemediği bir sonuç.

Şimdi herkes buna kafa yoruyor, yorumluyor. Nasıl oldu, neden oldu?

Bunu bir önceki yazımda "koyun" ifadesi üzerinden anlatmıştım.

O yazının linki burada... Dilerseniz okuyabilirsiniz...

TIKLA- HER SEÇİMDE SÖYLENEN AMA BU KEZ DUYMADIĞIMIZ O KELİME; KOYUN...

Ancak asıl iş bundan sonra başlıyor.

Çünkü CHP'li belediye başkanlarından beklenti çok büyük. Vaatler, verilen sözler ve daha birçok konuda ve alanda yeni belediye başkanlarının ne yapacağını merak ediyor vatandaş.

Sadece merak olsa iyi... Asıl stres yapacak olan bence beklentiler.

Başkanların verdikleri sözleri tutması, 5 yıl başarılı bir süreç geçirmeleri ve vatandaşın beklentilerini karşılamaları için öncelikle yapacakları en önemli şey çok iyi bir ekip kurmak. Aslında meselenin en sorunlu tarafı da bu.

Belediyelerde başkanlar beyin takımlarını oluşturmaya başladı ancak CHP Genel Merkezi bu konuda oldukça hassas.

Bu ekiplerin rastgele kurulmasını istemiyorlar. Hatta başkanlara bir uyarı yazısı bile gönderildi. Bize danışmadan üst düzey değişiklikler yapılmasın şeklinde...

Her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır. Mutlaka başkanlar da bu doğrultuda seçimlerini yapıyor.

Ancak bunun geçmişte çok çarpıcı örnekleri var.

Rahmetli Adil Aygül'ün iki dönemlik başkanlık sürecinde kendisinden çok çevresindeki isimler eleştiri almıştı.

Bülent Kar'ın bir dönemle sınırlı kalan belediye başkanlında özellikle sağındaki ve sondaki insanların sıkça eleştirdiğine şahit olmuştuk.

Cengiz Ergün, bir dönem belediye başkanlığı ardından 2 dönem de büyükşehir belediye başkanlığı görevini yürüttü. Ergün'ün 15 yıl önceki kadrosundan şimdi eser yok. Belki beyin takımı defalarca değişti.

Benzer bir durum Yunusemre Belediye Başkanı Mehmet Çerçi için de geçerli. Çerçi, ilk seçildiğinde en önemli isimleri birkaç yıl içinde değiştirdi.

Mehmet Çerçi için en yaygın övgü çok proje üretmesi çok çalışmasıydı. Ancak en yaygın eleştiri de ekibinin çok sorunlu olmasıydı.

Bu konuda belki de en istikrarlı isim Ömer Faruk Çelik oldu. Genelde parti içinden isimlerle yola çıktı ve çok az eklemelerle iki dönemi tamamladı.

Bazı isimler belediye başkanlarının başına adeta bela oldu.

Çünkü belediye başkanları her kafadan bir sesin çıktığı, herkesin bir şeyler istediği ortamda kontrolü kaybedebilir. Bunun birçok örneği var. Bazı belediye başkanlarının ilaçlarla ayakta durduğuna şahit oldum.

Şimdi CHP'li belediye başkanlarını bekleyen en önemli tehlikede bu zaten.

Seçimleri büyük bir başarı ile kazanan başkanlara toplumun her kesiminden destek olması, ekiplerine de insan çeşitliliği olarak yansıyor.

Mesela merkezdeki Semih Balaban ve Gülşah Durbay'ın çevresinde neredeyse her kesimden, her görüşten insan profili görüyorum. Bazen bu çeşitlilik belediye başkanlarının seçimleri kazanmasında olumlu bir etken ancak seçim sonrası bazı sıkıntılara sebep olabilir.

Her iki başkanın çok adil ve dikkatli olması gerekiyor.

Belediyeyi yönetmek tek başına mümkün değildir çünkü. Başkanım bilgisi dışında yapılacak olan her işin, her usulsüz işlemin faturası yine başkana çıkar.

Ancak ekip iyi seçilirse yapılacak olan her başarılı işin de övgüsü başkana yansır.

Bu noktada liderlik vasıflarının testi açısından çok önemli bir döneme şahit olacağız.

Bu makamlarda çok iş yapmak kadar az hata yapmak da önemli bir ölçüdür.

Öyle şeylere şahit olduk ki geçmişte... Sizi alkışlarla getirdikleri o makamlardan yuhalayarak gönderirler Allah muhafaza!

Bu ihtimal seçimlerin, sandığın, belki de demokrasinin bir başka yüzüdür.

Tüm bu sebeplerden mütevellit başkanların seçimlerini yaparken bir numaralı ölçüsü ve çıkış yolu liyakat ve dürüstlük olmalı.

Başka yollar geçmişte çok denendi, olmadı.