Tezveren Dede türbesi güzel Manisa'nın bence en mistik, en gizemli türbesidir.
Dünyanın başka bir yerinde, başka bir şehirde yol ortasında, böyle bir türbe var mıdır bilmiyorum. Ama yol çalışması yapılırken o küçük türbeyi yıkmak için çok uğraşıldığını, her ne hikmetse dozerin türbeyi yıkmak için yaklaştığında, durduğunu, çalışmadığını duymuştum.
Hatta Fen İşleri Müdürü’nün dozer operatörüne kızıp, kendisi çalıştırmak isteyince, dozer çalışıyor kepçe ters dönüp, adamı yaralıyor. Hiçbir şekilde yıkılamayan Tezveren Dede Türbesi yolun ortasındaki ibretli varlığını sürdürüyor.
Bu türbe ve Tezveren Dede hakkında çok bilgim yok. Ama yıkılmak istenip de yıkılamaması aklıma hepinizin bildiği bir hikayeyi getirmişti...
Dervişin biri traş olmak için berbere geliyor, tam saçlarının yarısı kazınmışken, içeriye iri yarı bir serseri girip, dervişin yarısı kazınmış kafasına bir şaplak indirip "Kalk bakalım kabak, traş sırası bende!" diyerek dervişin yerine geçiyor.
Derviş sesini çıkarmıyor, berber de serseriyle uğraşamayacağı için susmak zorunda kalıyor. Traşı biten serseri giderken dervişin kafasına bir tokat daha indirip, "Haydi traşını ol kabak" diyerek çıkıyor.
Derviş traş olurken, serseri aniden karşısına çıkan arabanın altında kalarak feci şekilde can veriyor. Bu olayı gören berber, dervişin serseriye beddua ettiğini düşünerek, "Erenler bu ceza biraz ağır olmadı mı?" diyor.
Derviş üzüntüyle, "Vallahi ben ona kırılmadım, hatta onu ıslah etsin diye rabbime dua ettim. Lakin kabağın da bir sahibi var" diyor.
Manisa'nın en güzel renklerinden biri olan Tezveren Dede’nin ve türbesinin de bir sahibi var.
Hepimizin her şeyin bir sahibi olduğu gibi...