60.697.843 kişinin içinde önemsiz, benim gözümde ise çok önemli olan Sevgili OY’um,

Çağının ötesinde, dahi bir liderin ülkesinde doğmuş şanslı bir kadın olduğum için, dünyadaki pek çok hemcinsimden çok daha önce tanıştık seninle.

Her bir seçim dönemi, sayende kendimi önemli hissettim. Yurttaş hissettim. “Ülkemin yönetiminde payım var” dedim.

Her bir seçim günü, neşe içinde sandığa gittim. Ülkemin daha yaşanılır bir ülke olması umuduyla oyumu kullandım.

Bazı seçimlerde akşam, bazı seçimlerde sabaha karşı, bazı seçimlerde ertesi gün sonuçlar açıklandığında kimi zaman sevinç yaşadım, kimi zaman hüsran. Ne sevincim, ne hüsranım hiçbir zaman uzun süreli olmadı. O günlük yaşandı ve “ülkeme hayırlı olsun”  temennisiyle sonlandı.

Çünkü, çoğunluğun tercihine saygı demokrasinin ilk şartıydı. 

53 yıllık ömrümde, kaç seçim dönemi yaşadım bilmiyorum. Çoğunu hatırlamıyorum bile. Ama sanırım bu seçimi epey bi unutmayacağım. Ve yazık ki iyi olarak da pek hatırlamayacağım.

Seçim taktikleri, entrikaları filan tamam, biliyoruz, normal Sevgili OY’um da, bazı siyasilerimiz bu işin ayarını kaçırdı. Gel biraz söyleşelim seninle.

Sevgili Oy’um, her seçim yarışında doğal ki; rakipler birbirini eleştirir, birbirlerinin açığını arar, hadi biraz daha abartırsa karalama kampanyası yapar. Ama mesela iftira atmamalı değil mi? Yalan söylememeli, hakaret etmemeli. Bunların siyaset etiğinde hiç mi yeri yok da bizimkilerin bazıları fütursuzca yalan dolan, iftiraya bu kadar battı? İnanır mısın içlerinde, senin toplamından çıkacak sonuca darbe yakıştırması yapan bile oldu. Kendi oyu fazla çıkarsa demokrasi, başkasının oyu fazla çıkarsa darbe olacakmış. Aklın alıyor mu, bu nasıl bir şey sevgili OY?   

Sonra bir de yalanın daniskası niteliğinde “terörist dostu” ithamları var. İşin ilginci buna inanlar da var. Yakın geçmişe gidip hafıza tazeleseler yalanın büyüklüğünü fark edecekler ama ne diyeyim? Parti tutmak sevdaya, lider sevgisi koşulsuz teslimiyete dönüşüp, her türlü insani değerin önüne geçmiş kimileri için. Yurttaşlık bu olmasa gerek diye düşünüyorum Sevgili Oy.

Misal, seninle bugün söyleşebilmemizi mümkün kılan, hayranı olduğum Atatürk gelip bugün ülkeyi yönetiyor olsa, yanlış yaptığında o yanlışı görebilmeliyiz değil mi? Ve devamında, bu Atatürk bile olsa, koskoca bir ülkenin yönetimi tek bir kişiye bırakılmamalı diyorum. Sence?

Kendi adıma, tee o zaman da aynısını söylemiştim; Tek Adam’a “EVET” sadece nikah masasında denir.

Haa nikah deyince aklıma geldi, geçen de biri de, rakiplerinin kazanması durumunda insanların hayvanlarla evlenebileceğini söyledi. Tövbe, tövbe… Cümleyi naklederken bile… Neyse…

Bak biz şunlara alıştık;

İlk aklıma gelen, SSTBP.

Dünya Ekonomi Literatürüne armağan edebileceğimiz bir kısaltma olabilir bu. Hani var ya birçok türü haberlerde duyuyoruz. Brent petrol, ham petrol vb.  Hah bizim ki de SSTBP. “Sadece Seçimlerde Türkiye’de Bulunan Petrol” kelimelerinin baş harflerinden oluşan kısaltma. Bunun gibi bi çok doğal zenginliğimiz var sadece seçim zamanlarında bulunuyor, sonra kayboluyor. Bunlar bize tuhaf gelmiyor mesela, dedim ya alıştık.

Ama bizi yöneten ve/veya yönetmeye aday olanların tuhaf seçim sonrası öngörülerini yadırgıyoruz.

Ve de cehaletlerini. Dünyanın her yerinde zafer anlamına gelen ve son derece yaygın olarak yapılan İngilizce Victory kelimesinin baş harfinden türetilmiş “V” işaretinin nasıl olup ta başka yerlere çekilebildiğini bir türlü anlayamıyoruz. Cehalet değilse, ard niyet deyip geçiyoruz.

Yok efendim, şükür namazı mı kılcak mışız? Şampanya mı içcek mişiz? Bu onun seçimiymiş. Öyle mi? Bak sen. (Bu arada bu cümleyi kuranın sağlam alkol kültürü varmış. Şahsen alkolden söz edeceksem benim aklıma ilk etapta rakı, bira, şarap filan gelirdi. Kültürümüzde en yaygın olanlar yani. Kutlama ile şampanyayı özdeşleştiren bizim kültürümüz olmadığına göre derinlemesine bilgi sahibiymiş anlaşılan.)

Bu gibi zırvalıklardan, zaman zaman terbiye boyutunu açan çirkinliklerden daha çok var Sevgili OY’um da, yeter bu kadar. Bu arada güzellikler de var tabi. Özlediğimiz çok şeye tanık olduk. Oluyoruz.  Ama onları anlatmak istemiyorum sana. Objektif bakan her gözün görebileceği şekilde gün gibi ortada nasılsa. Umarım sen de doğru olanı, güzel olanı bulup ona gidersin.  Hoş, nereye gidersen git, çoklukla gittiğin yer kabulümdür. Demokrasi dediğimiz de zaten budur. Değil mi Sevgili Oy’um?

Son olarak, geçende biri bi akıl verdi. Mantıklı. Sen bu seçimde pek bi uzunmuşsun. Pusulanı katlarken mührün başka yere bulaşma ihtimali yüksekmiş. “Önce katla sonra mührü bas” dedi. İyi fikir!

14 Mayıs’ta görüşmek üzere…