Günlük hayatın koşuşturması arasında, yemek yapmaya fırsat bulamayanların imdadına paket yemek servisleri yetişiyor.
Yemek siparişini ver, en geç yarım saatte, kurye kapında...
Hele biraz geç kalsın çemkirmeler, hakaretler, şikayetler gırla...
Be aklı evvel, sen zaten yemek yapmadığın için sipariş verdin. Siparişin biraz geç gelse ne olur?...
En salaş bir kafede bile siparişin yarım saatte ancak geliyor. Evde hazırlamaya kalksan, önceden hazır köfte, çorba yoksa ön hazırlık pişirme servis derken en az iki saat.
Peki bu hazır paket servislerine "yarım saat" sınırlamasını kim koydu? Hele Manisa gibi yoğun bir trafik karmaşası yaşanan bir şehirde...
Kırmızı ışıkta bile kuryeler arabaların arasından sıyrılıp, yollarına devam ediyorlar. Çünkü zamanla yarışıyorlar, siparişlerin bir an önce sahiplerine ulaşması için kelle koltukta trafikte cambazlık yapmak zorunda kalıyorlar.
Günün sonunda en az bir motor kurye trafikte feci şekilde can veriyor.
Bu konuya bir düzenleme getirilmesi şarttır. Prim ve zaman kıskacındaki gencecikçoğu üniversite mezunu çocuklarımız fidanlarımız geleceğimiz bu uğurda canından oluyor.
En çok da Mimar Sinan Bulvarı’nda bu tür kazalar meydana geliyor. Her kaza haberinde içim yanıyor...
O çocuğun o gencin o insanın ümitleri, hayalleri, ailesi gözümde canlanıyor. İnsan hayatı bu kadar ucuz olmamalı.
Adam saate baktı, öfkeyle telefonu açtı, karşı tarafa kızgın bir sesle: " Ne biçim firmasınız? 35 dakika oldu hala siparişim gelmedi!" Diye gürledi.
Karşı taraftan biraz önce kuryenin kazada öldüğünü öğrenen, perişan, yıkılmış bir ses ; " Yolda beyefendi yolda...Dedi. Siparişiniz de kurye de yolda yatıyor... Gidin yemeğinizi alın... Afiyet olsun..."
Size yemeğiniz biraz geç gelsin, yemeğinizi geç yiyin ama, kuryeler yolda ölmesin...