2004 yılında Haluk Bilginer, Haldun Dormen ve Ali Sunal'ın rol aldığı 'Sayın Bakanım' dizisinde bir sahnede çok güzel işlemişlerdi konuyu. Muhalefetin en büyük sorunu iktidar olamamak değil; muhalefetin en büyük sorunu iktidarı hiç istememek. İstemiyorlar çünkü iktidar olmak zahmetli iştir. Oysa muhalefette kalmak tatlıdır. Hem parası aynı hem koltuğu yumuşak.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun 13 yıllık genel başkanlığı tam da bu çizgide dizide anlatıldığı gibi bir parodi gibiydi. Siyasetin “bekleme odasında yıllarca oturdu, çayını içti, gelen geçen iktidar trenine el salladı. İktidar olmamak üzere dizayn edilmiş bir muhalefet aygıtının en tecrübeli memuru gibiydi. Senaristler “iktidar olmak istemeyen adam" olarak bir senaryo yazacak olsa Kılıçdaroğlu’nun siyasi kariyerini anlatırlardı. Bu bir görüş değil, bu bir vaka tespitidir.
2018'de Muharrem İnce rüzgârı esti. Rüzgâr sertti, umut yüksekti. Ne yaptı Kılıçdaroğlu? “Gel bakayım buraya Muharrem,” dedi. Ve bir gecede, kendi aday olmayıp başkasını da kaybettirme sanatını gösterdi. Kazanacak gözüyle bakılan bir adaya rakibi olan Erdoğan bile bu kadar zarar veremezdi. Aynı kişi Ekmeleddin İhsanoğlu’nu da vitrine çıkarmıştı. CHP seçmenine, “Eh işte bu da idare eder,” diyerek pazarlanan, Erdoğan karşısında sinek kalan bir akademisyen... Zaten sonra öyle sinmişti ki, AKP listelerine geçmesi bile kimseyi şaşırtmadı.
2023 seçimleri... Türkiye’nin belki de son çıkış rampasıydı. Millet nefesini tutmuş, bir mucize bekliyordu. Ama herkesin ağzında aynı cümle vardı: "Kim kazanır bilmem ama kim kaybeder çok iyi biliyoruz."
Ve evet, tam da öyle oldu. İmamoğlu mu, Yavaş mı Cumhurbaşkanı olsun diye konuşulurken bir anda dayatma ile Kılıçdaroğlu adayım dedi ve seçimi kaybetmek için seçime girildi. Rakip Erdoğan değildi aslında, Kılıçdaroğlu’nun kendisiydi. Kendini bile yenemedi.
Sonra “değişim” dalgası geldi. Parti içi muhalefet, yani aslında iktidar olmayı cidden isteyenler, Kılıçdaroğlu’nu tasfiye etti. Lakin bitmedi, çünkü bu bir siyasi emeklilik değil, ikinci tur operasyonun başlangıcıydı.
Bugünlerde AKP eliyle dizayn edilmeye çalışılan bir “yeni Kılıçdaroğlu operasyonu” konuşuluyor. İddia bu ya, partinin başına tekrar geçmek istiyor. “Mutlak butlan” çıkarsa, “koltuk benimdir” diyor. Kayyum atanmaktan korkan parti üyelerine rağmen, partiye kayyum gibi dönme peşinde.
Bu yeni versiyonun adı: “Operasyon Kemal”
AKP'nin B planı mı, yoksa CHP’nin C planı mı belli değil. Ama bildiğimiz tek şey var: Kılıçdaroğlu, yine CHP’yi iktidara taşımak için değil, muhalefette tutmak için ortaya çıkıyor.
Peki neden? Çünkü bu ülkede bazıları için iktidar olmak değil, iktidarı taklit etmek daha kıymetli. Kılıçdaroğlu'nun 13 yıllık siyasi kariyeri bir başka partide olsa çoktan tarihe gömülürdü. Ama CHP'de kaybetmenin de kariyeri olur. Hele kaybederken rakibi sevindiriyorsan...
Kasetle gelen, koltukta sabitlenen, kayıpla beslenen bu adam şimdi de “hukuk” kisvesi altında dönüş yolları arıyor. Anayasaya destek mi verecek? Sarayın anayasal bastonu mu olacak? Kim bilir, belki de Kılıçdaroğlu, AKP'nin en sadık muhalifi değil, en kullanışlı elemanıdır. Çünkü bugün tutuklanan yüzlerce insanın, belediye başkanının, gazetecinin tutuklanmasının bir sebebi de Kılıçdaroğlu’dur. Kazanılacak seçimi ben adayım diyerek kaybettirip.İktidara “ Bak koltuğu sana yine verdim aman ha kaybetme” diyerek tüm hukuksuzluklara sebep yarattığı için.
Unutmayın: Tarih, iktidar için mücadele edenleri değil, kaybettikçe parlatılanları da yazar. Ama yanına şu notu da düşer:
“İktidar olmak istemeyen bir muhalefet, aslında halkı susturmanın bir başka yoludur.”