90’lı yıllardı…
Yaşlı kadın Alaybey'deki tanıdıklarını ziyarete gitti. Uzun zamandır görüşmediği eski komşularıyla güzel bir gün geçirmiş olmak yaşlı kadını fazlasıyla mutlu etmişti.
Demli çay, börek, çörek eşliğinde; eski günler, geçmişte yaşanmış anılar tatlı bir burukluk içinde tazelenirken, kah gülmüş, kah hüzünlenmişlerdi...
Bağ evlerini, ova işlerini, bağ akşamlarını, traktör kasalarında tarlaya gidip geldikleri o günleri...
Odun ateşinde pişirilen yemekleri, közde köpüğü kabaran nefis kahveleri, demli çayları...
O günlerde yenilen içilen her şeyin unutulmaz lezzetlerini…
Akşam üstü kapı önü sohbetlerini...
Geçmişe ait hatıralar havada uçuşurken herkes halinden son derece memnundu.
Gündüz saat on birde başlayan sohbet, yaşlı kadının Perşembe pazarına gidecek olması nedeniyle saat on beşe doğru ilk fırsatta görüşmek dileğiyle son buldu.
Yaşlı kadın yolunu uzatarak Özel İdare’ye kadar gelip, Hatuniye Cami’sine doğru yürüdü. Oradan Perşembe pazarına uğrayıp, birkaç şey alıp eve gidecekti. Tam camiinin yanından geçerken bahçedeki kalabalık dikkatini çekti.
Cenaze vardı, üzülmüştü. Anlam veremediği bir merakla camiinin bahçe kapısının yanında bekleyen gence, “Başınız sağ olsun evladım. Ölen kimmiş?” diye sordu.
Genç üzgün bir ifadeyle, “Komşumuz Mehmet Ertem Amca” dedi.
Yaşlı kadın duyduğu ismi tekrar sorarken eli ayağı titremeye başladı. Genç, ölen adamın evini, ailesini tarif edince yaşlı kadın yere yığılmamak için kendisini zor tuttu.
Gencin yardımıyla duvarın kenarına ilişti. O sırada biri genci çağırdı. Yaşlı kadın gencin arkasından bakarken sıkışan kalbini ovuyordu.
Bu nasıl bir imtihandı yıllardır küskün olduğu, görüşmediği kardeşi ölmüştü ve ne acı ki kardeşinin öldüğünü tesadüfen Hatuniye Cami’sinin yanından geçerken öğrenmişti. Bu tesadüf olamazdı, belki de bir dersti…
Şimdi derin bir acı, müthiş bir pişmanlık yüreğini mengene gibi sıkıştırıyordu…
Ah keşke... Ah keşke…
Ateşinin yangını ruhunu yakıyordu…
Değer mi, değer miydi üç günlük dünyada, en yakınıyla küs olmaya?
Değer miydi kalan ömrü pişmanlık içinde geçirmeye?
Kardeşinin çocukluğu, gençliği gözünün önünden geçerken yok yere yaşanan küskünlüğün telafisi imkansız derin acısı ruhunu sarmıştı... 
(Bir yakınımın unutamadığım hatırası)