Aradan 20 yıl geçti… Uğur Mumcu cinayeti bütün bağlantılarıyla hala aydınlatılamadı. ** 20 yıl boyunca bu ülkede… 12 hükümet değişti. 14 İçişleri Bakanı… 12 Adalet bakanı değişti… Ama cinayetin sis perdesi hala aralanamadı! ** Çocukları büyüdü; b

Aradan 20 yıl geçti…

Uğur Mumcu cinayeti bütün bağlantılarıyla hala aydınlatılamadı.

**

20 yıl boyunca bu ülkede…

12 hükümet değişti.

14 İçişleri Bakanı…

12 Adalet bakanı değişti…

Ama cinayetin sis perdesi hala aralanamadı!

**

Çocukları büyüdü; biri yazar diğeri siyaset bilimci oldu.

Eşi TBMM BAŞKANVEKİLİ OLDU…

Ama devlet, cinayete azmettiren gerçek failleri hala ortaya çıkaramadı!

**

Artık ileri demokrasiye geçilen ülkemizde, yapılmamış darbenin failleri şıp diye yakalanıyor…

İşlenmemiş suikastların planlayıcıları hoop diye enseleniyor…

Basılmamış “suç unsuru” taşıyan kitapların yazarları anında içeri tıkılıyor…

Hatta Uğur Mumcu cinayeti için, “Bir tuğla çekersek duvar yıkılır” diyen eski İçişleri Bakanı cezaevine gönderilebiliyor…

Ama Mumcu cinayetinin karanlığı hala hüküm sürüyor!

**

Cinayetle ilgili davanın açılması bile tam 7 yıl sürdü!

Ve 20 yıl sonra bugün, Mumcu ailesine somut olarak sunulan tek şey, Uğur Mumcu’nun karlı bir Ankara sabahı içinde can verdiği ve bizi umarsız bir travmaya sürükleyen otomobilinin enkazı!

Birkaç gün önce, davanın görüldüğü mahkeme, Uğur Mumcu’nun otomobilinin mirasçılarına iadesine karar verdi!

İşte biz böyle bir ülkeyiz!

**

Ve bu kararın ardından Mumcu’nun kızı Özge Mumcu, kişisel sitesinden bakın ne yazdı, ateş düştüğü yeri nasıl yakıyor bir görün:

“1993 yılında, arabanın sadece fotoğraflarını gördüm. Görüntülerini… Çekiciyle götürülüşünü…

Yıllarca her haber görüntüsünde o yerle bir olmuş hali bir kere daha izledim.

Ve dün, mahkeme, uzun zamandır emniyetin bize vermeye çalıştığı aracın hukuki dille teslim edilişini söyleyince, herhalde ufak çaplı bir şok geçirdim.

Mirasçısı olduğumuz 06 YR 245 plakalı araba, mirasçılarına teslim edilecekmiş.

Şimdi, ailemizin içinde seyahat ettiği, nice anımızın biriktiği ve ters yüz olmuş bir arabayı almamız bekleniyor.

20 yıldır, babamın anmalarında büyüdüm… Gelen topluluk her yıl azalacağına adım adım daha da arttı.

Her yıl, ocak ayı bir mıh gibi hayatımızın orta yerine oturdu. Kasım’a kadar hayat normal, Kasım’dan Ocak’a kadar garip bir koşturma, Ocak’tan Mart’a kadar dalgalı.

Ülkede her geçen gün yeni bir haksızlık dalgası yaşanıyor, yeni bir şizofreni dünyasına giriyoruz…

Bir kısım insan babamın Anıtkabir’de yattığına inanıyor.

Bir kısım insan bireysel ve siyasal kinlerini babam üzerinden, her gün, sosyal medyadan üzerimize kusabiliyor.

Garip…

Ve toplumun çoğu hala bu cinayete ve ülkede olan haksızlıklara ağlamaya devam ediyor.

Tüm bu seslerin ardından, hiç bir şey yokmuşcasına yaşamak gerekiyor.

Bu nasıl bir hayat?

Resmi dışında görmediğim o çelik yığınına dönüşen, babamın öldürüldüğü o arabamızın enkazını nereye koyacağımızı organize edeceğiz… İçinde bir dönem hayatımızı geçirdiğimiz o “enkaz”, ülkedeki faili meçhuller için de bir anıt niteliğinde, ülkenin en görünür yerine dikilmeli.

Mirasçısı olduğumuz enkaz değil. Bir güzel insanın bu dünyaya vermeye çalıştıkları.”

**

O güzel insan için, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı, 24-31 Ocak tarihleri arasında “20. Adalet ve Demokrasi Haftası” düzenliyor.

Haftanın başlığı “Uğur Mumcu Ölümsüzdür”…

“Umut Davası” için ve gelecek için hala umut taşıyanlar, bu etkinliklere katılamasa bile Mumcu’nun eşi Güldal Mumcu’nun yeni yayınlanan ve cinayetten sonraki 20 yılda yaşananları anlattığı “İçimden Geçen Zaman” kitabını mutlaka okumalıdırlar.

O güzel insan için…