10 Kasım gözyaşımdır... Gözlerimden ruhumun en derin yerlerine akıttığım, akıttıkça damıttığım, damıttıkça çoğalttığım bir özlemin yaşlarıdır. **   10 Kasım bir yas günü değil, bir “şükran günü” olmalıdır. Öylesine değerli şeyler bırakmıştır ki At

 

10 Kasım gözyaşımdır... Gözlerimden ruhumun en derin yerlerine akıttığım, akıttıkça damıttığım, damıttıkça çoğalttığım bir özlemin yaşlarıdır. **   10 Kasım bir yas günü değil, bir “şükran günü” olmalıdır. Öylesine değerli şeyler bırakmıştır ki Atatürk bize, bıraktıkları ve yaşattıkları adına şükranla anmalıyız onu. Törenlerin, resmi kalıpların dışında, kendi çapımızda, kendimizce bir şeyler yaparak... **   Ben onun fotoğraf albümüne bir kez daha bakacağım örneğin bugün... O eşsiz hayatının resimlerde ölümsüzleşen bölümlerine göz atacağım. Yaşlı bir adamı dikkatle dinleyişini, halka coşkuyla hitap edişini, duruşundaki asaleti, sohbetindeki nezaketi, giyinişindeki zarafeti, bir kez daha hayranlıkla izleyeceğim.   Yazdığı kitaplardan birini tekrar okuyacağım. “Medeni Bilgiler” kitabını örneğin... Kitabın içine dalıp yaklaşık yüzyıl önceden bize uygarlık dersleri veren bir dahinin cümlelerine takılıp kalacağım. Millet nedir, devlet nedir, özgürlük nedir, yurttaşın hakları-görevleri nelerdir, bunları bir filozof bilgeliğiyle aktarışına bakacağım tekrar.   Bugün için buzlukta tuttuğum enginarı çıkaracağım dolaptan. (Komaya girmeden önce enginar çekmişti canı ama yiyememişti. Nasip olmamıştı.) Eşime bir enginar yemeği yaptıracağım. Bir de ufak rakı açacağım. Eşime onun hayatından kesitleri, annesiyle ilişkisini, okuma sevdasını, Sofya’daki veya Şam’daki günlerini, Madam Corinne’i, Fikriye Hanım’ı veya Latife Hanım’la tanışmasını ayrıntılarıyla bilmem kaçıncı kez anlatıp onun şerefine kadeh kaldıracağım. Şükranla ve özlemle anarak... **   Onu ben kendi istediğim gibi anacağım, bir yakınımı anar gibi... **   Toplumsal dönemeçlerimizin hemen hepsini ona borçluyuz.   19 Mayıs ilk göz ağrımızdır... Büyük yürüyüşün başlangıcı, mucizenin doğumudur.   23 Nisan göz kamaşmasıdır... Ulusal egemenliğin ilk kez haykırıldığı gündür.   30 Ağustos, gözümüzün nurudur, gözümüzün feridir... Tarihin makus talihine halkın sillesinin indiği gündür.   29 Ekim göz bebeğimizdir... Büyütmemiz, korumamız, tehlikelerden sakınmamız gereken en değerli hazinemiz. **   10 Kasım gözyaşımdır... Yüreğime akıttığım, akıttıkça damıttığım, damıttıkça çoğalttığım bir özlemin yaşları...