1985 yılı, Mayıs ayı...
Göksu çiftliğin önünde köy dolmuşundan indi, elinde valizi içeriye  girmekten korkarak  kapıya kadar geldi...
Dedesiyle karşılaşmak, geçmiş yıllarda onlara yaşattığı acıları hatırlatmak istemiyordu... Kafasının dikine bir hayat yaşamanın bedelini çok ağır ödemişti.
Başını kaldırıp dağa baktı, Spil dağı bütün haşmetiyle sanki.
"Her şey aslına rücu eder, sen de on yıl sonra şehrine döndün" der gibiydi.
-Göksu kızım sen misin? 
Dedesinin yardımcısı Hasan efendiydi  seslenen. 
Göksu  döndü, Hasan efendiyi görmek içini rahatlamıştı. 
-Merhaba Hasan amca, diyerek yaşlı adamın elini öptü. 
Hasan efendi,hayretle Göksu'ya bakıyordu. 
Nasıl bakmasın ki, o asi, şımarık, saygısız kız, bu gün el öpüyordu. Rüyasında görse inanmazdı. 
Göksu dedesini sordu. Hasan efendi Cahit beyin şu an ud çalmakta olduğunu söyledi. Sonra da Göksu'nun 
beklediği cevabı verdi.Cahit bey Göksu 'yu affetmemişti. Çiftlikte adının anılmasını yasaklamıştı. Gittiği günden beri onu hayatından silmişti. 
Göksu üniversite yıllarında dil eğitimi almak için gittiği Almanya'da tanıştığı gençle, ailesinin tüm karşı çıkmasına rağmen evlenmiş, Almanya'ya gitmişti. 
Daha önceleri de ailesinin geleneklerine, örfüne her fırsatta karşı çıkıyor, din ve milliyet konusunda sürekli tartışıyor , ailesini tutucu olmakla suçluyordu.
Bu konuda  ailesiyle sürekli çatışıyordu...
Sonra  ailesiyle bütün  bağlarını  koparıp Almanya'ya yerleşmiş, hayran olduğu "Batı " kültüründe yaşamayı seçmişti. 
İlk zamanlar her şey çok güzeldi. Alt katında eşinin ailesinin oturduğu, bahçeli güzel bir evde yaşıyordu. 
Artık sadece Almanca konuşuyor, Almanca müzik dinliyor, Alman filmleri izliyor, hızla Alman kültürüne adapte olmaya çalışıyordu. 
Eşinin ailesi Göksu'yu pek sevmemiş, ona karşı mesafeli davranıyorlardı.Zaman geçtikçe Göksu, bütün ailenin kendisine karşı nefret hissiyle dolu  olduğunu anladı. 
Onlara ne kadar sevecen ,içten davranırsa davransın, aradaki nefret duvarını yıkamıyordu. 
 Eşiyle bu konuyu konuşunca , eşi ailesinin gelenekçi ,  çok  tutucu olduğunu,  buna katlanması gerektiğini üzerine basarak belirtmişti...
Yağmurdan kaçarken doluya tutulan Göksu, gün geçtikçe nasıl bir çıkmaza düştüğünü görüyordu. Hele görümcesinin oğlu vaftiz edilirken yaşadığı isyan ...
Kilisedeki vaftiz töreni  ve ayin ...
Beynini tırmalayan çan sesleri...Pazar günleri eğlenceye gider gibi, kiliselere koşturan muhafazakâr  Almanlar. ..
Alman ve hristiyan olmakla gurur duyan eşinin ailesi. ..
Göksu yaşadıklarına inanamıyordu. Kendi ailesiyle çatıştığı her şey, bu ailenin hayat tarzı, tartışılmaz değerleriydi.
Gün geçtikçe yaşadığı baskı, dayatma artıyor dayanılmaz bir hal alıyordu. . Hele bir de Türk ve Müslüman olduğu için aşağılanmak ...
Göksu bir çıkış yolu arıyor, sabretmeye çalışıyor ve özüne yaptığı haksızlığı acı bir şekilde yaşıyordu.
Bu arada Türk derneklerine gitmeye ,Almanya'daki Türk'lerle tanışıp toplantılara katılmaya başladı. 
İçinde gizlenmiş manevi duyguları, Türklük aşkı, memleket hasreti açığa çıkmıştı. 
Duyduğu her çan sesi yarasını depreştiriyor,pişmanlığını artırıyordu. 
Bu durum eşinin ailesi tarafından tepkiyle karşılandı. 
Göksu tek başına hepsiyle tartışıyor, asiliğini sürdürüyor, evdeki huzursuzluk gün geçtikçe artıyordu. 
Sonunda bıçak kemiğe dayanmış Göksu eşinden boşanmıştı. 
Almanya'da tek başına yeni bir düzen kurmuş, ayakları üstünde durmayı başarmıştı. 
Birkaç Türk dostu Göksu'ya destek olmuş  onu hiç yalnız bırakmamışlardı.
Göksu Almanya'daki Türk'lerle sıcak bir dostluk kurmuş,inkâr
ettiği öz benliğine kavuşmuştu. Türk tarihini, geleneklerini araştırıyor, maneviyatını güçlendirecek eserler okuyordu.
Bu arada Türkiye özlemi, vatan millet sevgisi, memleket hasreti dayanılmaz bir hal almıştı. 
Hele ailesine duyduğu özlem. ..
Gönderdiği hiçbir mektuba cevap gelmemişti. Ailesi onu adeta silmişti. 
On yaşındayken trafik kazasında annesiyle babasını kaybetmiş, Göksu'yi
dedesiyle ninesi büyütmüş, onu nadide bir  çiçek gibi el üstünde tutmuş, şımartmışlar,  yaptığı hataları, yanlışları görmezden gelmişlerdi. Amcası,akrabaları Göksu için pervane oluyorlardı. 
Aşırı ilgi Göksu'nun şımarık , vurdum duymaz, asi  ruhlu biri olarak yetişmesine sebep olmuştu. Ta ki fırtınalar ,yıkımlar yaşayıp gerçeği görene kadar...
         Devamı yarın...