Dün ZİÇEV  yararına düzenlenen; Bozdağ, Ödemiş, Gölcük, Birgi yöresini  kapsayan bir gezideydik. Bütün Türkiye'de olduğu gibi , yağışlı, rüzgarlı bir  günde, yine de güzel bir geziydi. 

Biraz yağmurda ıslandık, biraz otobüs bekledik ama , önemli olan gezmek, eğlenmek değil, ZİCEVdeki bakıma muhtaç  canların rahatı  için, bir nebze de olsa katkı için bir arada olmaktı. 
Gezi , vakfın etkinlik programı ...
Ancak yüzleri heran gülen, ama  yürekleri , engelli evlatları için çarpan, kendi çocuklarıyla birlikte ,
vakıfdaki engelli çocukların bakımı, eğitimi için çırpınan öyle yüce gönüllü anneler varki...
Manisa'daki ZİÇEV in kuruluşu sırasında , iki engelli çocuğu olan rahmetli Müyesser Hanım  ; " Bu yatakları engelli çocuklar için  hazırlıyoruz ya , bu iki yatak benim çocuklarımın düğün yatağı.
Bunlar bizim çocuklarımızın çeyizi.  " Diyor. Bir anne ki hiçbir  zaman evlenmeyecek çocukları için, o yeni odayı , yatağı ,düğün yatağı  ve çeyiz  olarak hayal edip , teselli bulmaya çalışıyor. 
Müyesser  Hanımın  oğlunun biri vefat edince karı- koca bu acıya daha fazla dayanamayıp, arka arkaya vefat ediyorlar. 
Bir çocukları halâ  ZİÇEV de bu yüce gönüllü insanların yadigarı olarak yaşamını sürdürüyor . 
Yatılı kalan ve eğitim alan zihinsel yetersiz, ama her şeyi farkeden sevgi yumağı, ruhu , aklı hep çocuk kalan o canların yapılan fedakarlıkları  , görüp, anlayıp, hissedip , yarım  yamalak ama   tertemiz bir ifadeyle ; "  Biz  hep size dua  ediyoruz. Siz iyi ki varsınız. Biz sizi seviyoruz. "Demeleri yok mu ? İşte o sözler  engelli cocuklari olan - olmayan vakıf yöneticilerinin bütün yorgunluğunu , hüznünü alıyor. 
Yöneticilere gayret ,  çabalarına  motive oluyor. 
Küçük bir anı :    Bujiteride toka bakarken , annesiyle birlikte bileklik deneyen zihinsel yetersiz  tatlı bir kız çocuğu vardı. 
Bir bilekliği deniyor  " bu olsun" diyor annesi kasaya gidince vazgeçiyor başka birini istiyor, kasada sürekli  fikir değiştiriyordu. Annesi çaresiz, biraz mahcup , kız ise gittikçe huysuzlanıyordu. Pırıltılı bir toka , bir de bileklik seçip aldım.  Ayaklarını yere vurarak mızıklayan kızın  omuzuna dokundum.
Kız aynı huysuzlukla ,
öfkeli bir şekilde  döndü .
Gülerek elimdekileri ona uzattım.  Kız biran şaşkınlıkla olduğu yerde durdu... Anlamayan gözlerle bana baktı. 
"Sen çok güzel bir kızsın...Çok güzelsin...Bak 
bunlar sana çok yakışacak...Hadi uzat koluna takalım... Hediye...Benden hediye, sen çok tatlısın ya..."
Yüzü yumuşadı, annesine baktı, annesi " senin için hediye...Uzat kolunu." Dedi , biraz önce ortalığı ayağa kaldıran kız, yavru bir  kedi gibi , masumca yüzünde mutlu bir ifade elini uzattı. Kolundaki bilekliğe hayranlıkla baktı  baktı...
Sonra bana döndü:" Sen beni sevdin mi?" Dedi, "Evet " Dedim annesine döndü " teyze beni sevdi...Anne ,  teyze beni sevdi !" Diye heyecanlandı, tokayı da verdim , tekrar çok güzel olduğunu söyledim. Annesi buğulu gözlerle teşekkür etti , tam ben yanlarından ayrılırken kız  beklenmedik bir hamleyle bana sarıldı, yanaklarımı öptü, bütün saflığıyla  :" Ben de seni çok sevdim ! " Dedi  o kızın o içten sevgisi , o sözü beni öyle derinden etkiledi , öyle ağlattı ki...
Gerçekten o "zihinsel engelli " denilen çocukların yüreği öyle akıllı, öyle  sevgiyle dolu ki.
Onları mutlu etmek de çok kolay , ilgi , sevgi , ihtiyaçlarının karşılanması  için ,karınca kararınca yardım...
 Hepsi bu. Yeter ki bu sevgi ve iyilik çemberini genişletelim...