Öylesine yer ettin ki yaşamımda, sanki hep birlikteydik. Senden öncem yok sanki... Çocukluk anılarıma gittiğimde Sen de beliriyorsun zihnimde. Okul bahçesinde oyun oynuyoruz -ki koşuşturmaktan başka bir şey değildi yaptığımız- Sen
Öylesine yer ettin ki yaşamımda, sanki hep birlikteydik.
Senden öncem yok sanki...
Çocukluk anılarıma gittiğimde
Sen de beliriyorsun zihnimde.
Okul bahçesinde oyun oynuyoruz
-ki koşuşturmaktan başka bir şey değildi yaptığımız-
Sen de oradasın gülen gözlerinle...
Sınıfta yanımda oturuyorsun,
Birlikte ödev yapıyoruz.
Lise zamanlarımda,
Hatta üniversite yıllarımda da seninleydik sanki
Yan yana göz göze…
Senden öncem yok
Sen benim öncemsin
Geçmişim,
Kişisel tarihim…
Kısa, küt kesim saçların vardı tanıştığımızda
Ve ben seni zaten tanıyordum sanki.
Hala yüreğime işleyen gülüşün sarsmıştı beni o zaman da…
Yanımda ilk uyanışını hiç unutmam;
Sabahın ilk ışıkları odaya süzülüyordu
Ve ben seni izliyordum.
Bir insanın olabileceği en doğal halinde, uykundaydın.
Yüzünün her noktasını belleğime kazıyordum.
Ben öyle sana dalmışken gözlerini açtın:
‘Seni seviyorum’, dedin
‘Ne kadar’, dedim
‘Çok’, dedin
‘Ne kadar çok’, dedim
‘Tuz kadar’, dedin.
Böyle başlamıştı o söz oyunumuz
tuz kadar…
Ne çok şaşırmıştım ilk duyduğumda, ‘nasıl yani tuz kadar?’
Dedin ki, ‘tuz benim ve her insan için yaşamsaldır
Ben seni yaşam kadar çok seviyorum…’
Anladım ki o gün sen benim yalnız öncem değil sonramsın da,
Sonsuzluğumsun…
Ben seni sonsuzluk kadar çok seviyorum sevgilim.
Nedir sonsuzluk bilir misin?
Bir kuş düşün sevgilim, bir güvercin okyanus kıyısında.
Bu güvercinin kumsaldaki bütün kum tanelerini tek tek okyanusun
Karşı kıyısına taşıdığını düşün…
İşte o bütün kum tanelerini taşıdığında
Sonsuzluk yeni başlayacak belki...
Sen o zaman da beni böyle sev olur mu
tuz kadar…