Bir soruyla yazıma başlamak istiyorum sevgili okur. Sizce şiir kitabı ne işe yarar?

            Okumaya yarar. Demli bir çay eşliğinde evde bağıra bağıra okuyabilirsin mesela.

            Sevdiğin birisine hediye edebilirsin, güzel hediyedir kitap.

            Ödev yapmada yardımcı olur mesela. Edebiyat öğretmeniniz şiir ödevi verdiğinde şiir kitabından faydalanabilirsiniz.

            Bir de soba tutuşturmaya yarayabilir. Yaramış da zaten. Evet, ironi yapmıyorum. Yaşanmış bir hikayeyi okuyunca bana hak vereceksiniz.

            Günümüzde okumaya, yazmaya hele şiire hiç kıymet verilmiyor. İki yıl önce çıkarmış olduğum “Sen Şiire Sığmazsın” isimli şiir kitabım ile ilgili menfi düşüncelere dalıyorken, birden karşıma eski bir yazı çıktı. Yedi Güzel Adam’dan birisi olan Cahit Zarifoğlu’na ait bir köşe yazısıydı bu. “Bir Şiir Kitabının Acıklı Güldürüsü” başlığıyla kendi şiir kitabının acıklı öyküsünü anlatıyordu Zarifoğlu.

            Yıl 1967. Şiirleri bir kitabı dolduracak sayıya ulaşan Zarifoğlu, her şair gibi şiirlerini kitaplaştırmak ister. Ancak maddi imkanlar nerede? Cep delik cepken delik. Almış olduğu öğrenci burslarıyla taksitle de olsa kitabını bir matbaada bastırır. “İşaret Çocukları” ismini verdiği kitabını üç bin adet bastırır. Eş, dost üç beş tane alır. 10-15 tane de arkadaşları vasıtasıyla satılır. Çok az sayıda tüketilen kitabın kalanlarını bir arkadaşının abisinin yazıhanesine bırakır. Gel zaman git zaman, yazıhaneden haber gelir, kitaplarını gel al diye ama bir türlü fırsatını bulup gidemez şairimiz.

            Müsait zaman bulup arkadaşına kitapları sorduğunda kendisini üzen şu cevapla karşılaşır: “Ağabeyim maalesef senin kitabı soba tutuşturmak için yakıp duruyormuş. Hatta belki doğrudan doğruya odun olarak. Nasıl olsa bol miktarda var. Sahibi de terk etmiş durumda…”

            Olayı anlattığı köşe yazısında “Velhasıl bizim ilk şiir kitabı o kış mütevazı bir büro sahibinin odasını ısıtarak işe yaradı” diye yazmayı da ihmal etmemiş Zarif şairimiz.

            Hikaye burada da bitmiyor. Yıllar sonra Cahit Zarifoğlu, ikinci el kitap satan bir kitapçıda kendi şiir kitabına rastlıyor. Hiç bozuntuya vermeden sıradan bir vatandaş gibi kitaplarından alıyor. Hatta satıcı, çok sayıda alırsan daha ucuza veririm diye kolaylık da sağlıyor. Zarifoğlu, oradan alarak isteyen arkadaşlarına kitabı gönderiyor. Hatta iki yıl kadar o kitapçıdan kitabı temin ettiklerini, daha sonra orada da kalmadığını yazıyor.

            Evet sevgili okur. Şiire verilen değer, dün neyse bugün de öyle. Edebiyatı. şiir yazmayı, şiir kitabı çıkarmayı boş iş olarak görmeye devam ettiğimiz müddetçe şiir hak ettiği yere hiçbir zaman gelemeyecektir.

            Sağlıcakla kalın…