07.04.2023 Cuma (16 Ramazan 1444 )

İslam’ın beş temel esasından birisi olan oruç ibadeti 11 ayın sultanı mübarek Ramazan ayında gerçekleştirilir. Oruç tutan Manisalılar saat kaçta sahura kalkacaklarını ve ne zaman iftar yapacaklarını sorgulamaktadır. Sahur vakti sabah güneşi doğmadan biter. İftar saati ise güneşin batışından sonra başlar.

Manisa’da Ramazan’ın on altıncı gününde Oruç Saat Kaçta Açılacak?

07 Nisan 2023 Cuma günü saat 19.45’de okunacak olan akşam ezanı ile birlikte Manisa'da iftar vakti başlayacak ve 11 Ayın Sultanı Ramazan ayının on altıncı gün oruçları açılacak.

Manisa’da Ramazan ayının on yedinci gününde sahur vakti saat kaçta?

Ramazan’ın on yedinci gününde  (08 Nisan Cumartesi) Manisa’da sahur vakti ise saat 05.13’de.

Günün Ayeti:

“Aralarındaki anlaşmazlıkları çözüme bağlasın diye Allah’a ve resulüne çağrıldıklarında müminlerin sözü, “Dinledik ve boyun eğdik” demekten ibarettir. İşte kurtuluşa erenler de bunlardır!” (Nûr, 24/51)

Günün Hadisi:

“Dünyaya fazla bağlanma ki Allah seni sevsin, insanların elindekilere göz dikme ki insanlar seni sevsin.” (İbn Mâce, Zühd, 1)

Günün Duası:

“Ey Allah’ım! Hak yoldan sapmaktan, saptırılmaktan; ayağı kaymaktan, kaydırılmaktan; zulmetmekten, zulme uğramaktan; cahillik etmekten veya cahillikle karşılaşmaktan sana sığınırım.”(Ebû Davud, Edeb,103)

Günün Makalesi:

TEFEKKÜRLE BİR ÖMÜR GEÇİRMEK / Erdal AKDENİZ / Akhisar Cezaevi Vaizi

Yeryüzünün halifesi, yaratılmışların en mükemmeli ve varlık âleminin gözbebeği olarak yaratılmış insanoğlu birçok kabiliyet ve yeteneklerle donatılmıştır. İnsana bahşedilen kabiliyetlerden biri de düşünme ve akıl etme yetisidir.

Tefekkür bir şey hakkında derinlemesine düşünmek, bir işin sonunu hesap etmek anlamına gelir. Peki, üzerinde akıl ettiğimiz kafa yorduğumuz her şey tefekkür kapsamına girer mi? Üzerinde uzun uzun düşündüğümüz şeylerden dolayı tefekkür sevabı alır mıyız? Zira nice ince ince düşünülüp hesap edilip karara varılan şeyler vardır ki bunlar kişi için şer olup aleyhine döner. O halde asıl tefekkür; insanı Allah Teâlâ’ya yaklaştıran ve ibadet olarak görülen tefekkürdür. Cenabı Hakkın varlığını, birliğini, kudret ve yüceliğini ve bu yücelik karşısında insanın aciz ve fakirliğini düşünmesidir. Böyle bir tefekkür Peygamber Efendimiz tarafından bizlere tavsiye edilmiştir. ‘’Allah’ın yarattıkları üzerinde düşünün, tefekkür edin.’’

Tefekkür; Allah’ın lütfettiği sayısız nimetlerin farkında olmak, Allah’a daha sıkı bağlanmak, düşünerek zikir ve şükürle O’na teslim olmaktır. Tefekkür, mahlûkatı ve kendini düşünmek, Allah Teâlâ’nın yarattığı şeylerden ibret alarak ders çıkarmak demektir. T

efekkür, dinimizde önemli bir ibadettir. Allah’ın eserlerine ibretle bakmak, hikmetini düşünüp, ders çıkarmak ibadetten sayılır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde tefekkür etmez misiniz, ibret almaz mısınız akıl erdirmez misiniz buyurularak insan ibadete davet edilir. Peygamberimiz (sas) de “Bir saat tefekkür, bin sene yapılan (nafile) ibadetten hayırlıdır” buyurur.

Tefekkür, insana mahsus bir özelliktir. İnsan, tefekkür sayesinde diğer varlıklardan ayrılır ve üstün olur. Allah’ın yarattığı mahlûkat ve sanat eserleri üzerinde düşünmemiz kitabımızın bizlere bir tavsiyesidir. Kuran-ı Kerim kâinatın muhteşem bir şekilde yaratılışını, sema ile yeryüzü arasındaki mükemmel uyumunu ve yaratılmışların birbirleriyle olan irtibatını ve neticede her şeyin insana yönelik olduğunu ayrıntılı bir şekilde önümüze sererek tüm bu olup bitenlerin aklını kullanan kimseler için ibretler olduğunu vurgular. Al-i İmran 190. Ayeti kerimede şöyle buyuruluyor: “Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde akıl sahipleri için deliller vardır. Bu ayette, tefekküre davet edilen akıl sahiplerinin bir sonraki ayette nasıl davrandıkları şöyle açıklanarak övülür: “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler:) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru”. Al-i İmran 3/191

Aynı şekilde insanoğlunu tefekküre davet eden ayetlerinden bazıları da şu şekilde: “Yeri döşeyen, onda oturaklı dağlar ve ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi de gündüzün üzerine O örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda tefekkür eden (düşünen) bir toplum için ibretler vardır” Ra’d 13/3 “Eğer biz bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz”. Haşr 59/21 

Yine tefekkür bu kısacık fani dünyaya boşuna gelmediğimizin idraki içinde olup ölümden sondaki bizi bekleyen sonsuz ahiret hayatını hesaba katmaktır. Zira: “Bu dünya hayatı, hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir, ahiret yurduna gelince işte asıl hayat odur. Keşke bunu bilselerdi!” Ankebût 29/64

Hepimizin ömür denilen sayılı günleri var. Ne bir nefes önce ne de bir nefes sonra, sadece Allah Teâlâ’nın bildiği bir anda, can emanetimizi teslim edip bu dünyadan göçeceğiz. Necip Fazıl ömrü ne güzel tarif ediyor: “Ömür dediğin nedir, bir dalda kuru yaprak, Bin sene de yaşasan sonumuz kara toprak. Peygamber Efendimiz (sas) “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölümden sonrası için çalışandır.” buyurarak bizleri ölüm sonrası hayata hazırlık yapmaya teşvik ediyor.

Elhasıl dünya hayatı ahirete uzanan bir misafirhane, insan ise sorumluluk taşıyan bir misafirdir. Öyleyse insan dünyada misafir olduğunu aklından çıkarmadan dünyalık olan ne varsa, hepsine bir misafir kadar değer verip, nihai hedefinin cennet olduğunu unutmadan bu hayatı yaşamalı. Her günümüzü Rabbimizin rızasına uygun, faydalı işlerle, salih amellerle, iyilik gayesi ve tefekkür sermayesi ile geçirmemiz temennisiyle…

Günün Fetvası:

Ağda veya epilasyon yaptırmak oruca engel olur mu?

Vücuttaki kılların hangi yolla olursa olsun alınması orucu bozmaz. Çünkü oruç, bir şey yemek, içmek ve cinsel ilişkide bulunmaktan dolayı bozulur. Kıl almak veya aldırmak bunların kapsamında olmadığından orucu bozmaz.

Burada şu husus da belirtilmelidir ki, kadının erkeğe karşı avret mahalli eller, ayaklar ve yüzü hariç tüm bedenidir. Kadının kadına karşı avret mahalli, diz kapağı ile göbek arasıdır. Zaruret ve ihtiyaç olmadan bu yerlerin dışındaki bölgelerin başka kadınlara veya erkeklere gösterilmesi caiz değildir. Bu itibarla ağda veya lazerle epilasyon yaptırmak isteyen kişinin, erkek olsun kadın olsun yabancı bir kişiye avret mahallini açması helal olmadığı gibi, bu işlemi uygulayan kişinin de bu kısma bakması ve dokunması helal değildir (Merğînânî, elHidâye, VII, 187,194-195).

Kıssa:

Zamanın Kıymeti:

Hocamız vakit hususunda çok disiplinli bir insandı, hiç müsâmahası yoktu. Kimin kaç dakika geç geldiğini tespit eder, dersten sonra onları geciktikleri süre kadar çalışmaya mecbur tutardı.

Tabiî onun bu muâmelesi bizim hiç hoşumuza gitmezdi.

Bir gün 18 dakika sınıfta kalıp ders çalışma cezası alan bir arkadaşımız kızarak hocaya karşı çıktı.

Hoca bu talebeye şunları söyledi:

− Arkadaşlar zamanı iyi kullanmıyorsunuz.

Hattâ bu konuda benim gösterdiğim hassâsiyete kızıyorsunuz. Ama ben doğru olanı yaptığıma ve haklı olduğuma inanıyorum.”

Çantasından bir tren târifesi çıkardı.

− Şuna bakınız lütfen!” dedi.

Trenlerin kalkış ve varış saatleri 7:17, 11:43, 15:19, 19:33 gibi küsuratlı rakamlardı.

Bu karışık rakamları mânâsız bulduğumuzu söyleyince, hoca şöyle dedi:

− Bu tren târifesi düzenlenirken İslâm’ın zaman anlayışından istifâde edilmiştir.

Zira biz zamanı kullanmayı ve değerlendirmeyi müslümanlardan öğrendik. Sizin ibadetleriniz için yer mühim değildir.

Temiz olduktan sonra dünyanın her yerinde ibadet edebilirsiniz. Lâkin zaman çok mühimdir. Çünkü her ibadetin kendine âit bir vakti vardır. Hattâ vakit, ibadetin şartıdır.

Yani vakitsiz ibadet ederseniz bu ibadetiniz kabul olmaz.

İbadetlerin vakitleri de bizim tren târifesi gibi, hep böyle 18, 17, 13, 10, 9 geçelerdir. Üstelik bu saatler de sürekli değişir. Bugün sabah namazını 6:21’e kadar kılabilirsiniz.

Ama yarın, 6:22’ye kadar da kılabilirsiniz. 23 geçe olmaz. Sadece namaz böyle değildir. Orucun başlama ve bitiş saatleri de bu şekildedir.

Peki, bu neden böyledir? Bunun ne faydası olur?

Bu sâyede müslümanlar her gün değişmekte olan zamana karşı uyanık olurlar…

Zamanın kıymetini anlar ve onu iyi değerlendirmek üzere hazırlanırlar. İbadetlerini düzenli olarak îfâ eden bir müslüman her gün değişen dakikalara ayak uydurarak yaşamak mecburiyetindedir.

İşte bizim zamana bakışımızın ilham kaynağı, İslâm’ın bu hassâsiyetidir.

SÖZLÜK:

El-Cebbâr:

El-Cebbâr kelimesi, Kur’an-ı Kerim’de on ayrı yerde sıfat olarak zikredilir. Bunlardan sadece Haşr sûresinin 23. âyetinde Allah’ın isimlerinden biri olarak geçer. El-Cebbâr, Allah’ın hem sıfatı hem 99 isminden biridir. Dilimize çevrildiğinde “Sözünü herkese geçiren, güç kuvvet gösteren, zorlayan, icbar eden” gibi anlamlara gelir. Rahmeti her şeyi kuşatmış olan Yüce Rabbimizin “Zor kullanan” anlamına gelen bu sıfatı kendi isimleri arasında saymasının elbette birçok hikmeti vardır. Biz, O’nun isimlerini anladıkça kâinatta olup biten her şeyi daha doğru idrak ediyoruz. Bu ismiyle, Allah’ın; düzeni bozulan her şeyi düzelttiğini, iradesini her durumda hâkim kıldığını anlıyoruz. Âlemlerin Rabbi olan Allah, her varlığın yaratılış amacına uygun yasalar koymuş ve onları ister istemez bu yasalara uymaya mecbur etmiştir. El-Cebbâr; sözünü geçiren, yasalarını her durumda yürütendir. Hiç kimse O’nun neyi niçin yaptığını sorgulayamaz. Yaratıkların isteksizlik ve itaatsizliği O’nun düzenini bozamaz; bu düzenin dışına çıkan, sadece kendi varlığına zarar vermiş olur.

HER CÜZDEN 3 MESAJ:

16. CÜZ On altıncı cüzde öne çıkan 3 konu (mesaj):

1. İMANLI GENÇLİK

Sabır, Çalışma ve Teknoloji ile Başarılı Olunur

Kehf suresinin son tarafında Zülkarneyn ve ilginç duvar inşası ile ilgili konu işlenmektedir (Kehf, 18/83-98). Hadislerde de Kehf suresinin Cuma günü okunması tavsiye edilmekte (Hakim, 12/368 (hasen)) ve deccal fitnesinden koruyacağı ifade edilmektedir (Müslim, Salatü’l-müsafirin, 275 (709)). Gelecekteki fitnelerden korumak, Kehf suresinin manasının ve mesajlarının anlaşılması ile olabilir. Ashab-ı kehf ile imanlı bir gençlik yetiştirilmesi, Hz. Musa-Hızır olayı ile bizlere kadere teslimiyet ve sabır tavsiye edilmekte, Zülkarneyn kıssası ile teknolojiden yararlanmanın önemi anlatılmaktadır. İşte bu mesaj ile Müslümanlar gelecekte başarılı olurlar.

2. DİRİLİŞ ÖRNEKLERİ

Ölüyü Dirilten Allah, İsterse Ölü Bir Toplumdan Yeni Bir İslam Toplumu Yaratır

Meryem suresinde, dirilişin âdeta örnekleri verilmektedir.

a. İhtiyarlık döneminde Hz. Zekeriya ile kısır hanımından mucizevi olarak bir çocuk doğması, Yahya olarak isimlendirilmesi,

b. Bakire ve iffetli bir kız olan Meryem validemizden mucizevi olarak (babasız) bir çocuğun doğması ve İsa olarak isimlendirilmesi anlatılmaktadır. Hz. Yahya ve İsa, daha doğmadan isimleri konulan peygamberlerdendir.

Yaralı asker 2 yıl sonra şehit oldu Yaralı asker 2 yıl sonra şehit oldu

c. İhtiyarlık döneminde Hz. İbrahim ile kısır hanımından mucizevi olarak bir çocuk doğması, İshak olarak isimlendirilmesi,

d. Hz. Musa döneminde Turu Sina’da (Sina dağı) diriliş ve e. Hz. İdris’in göğe çekilmesi (Meryem, 19/1-58). Surenin sonunda dirilişi inkâr edenlerin ahiretteki halleri anlatılır (Meryem, 19/66-98).

3. BAŞARININ İLK ŞARTI

Sabırla ve İhlasla Tebliğe Devam Etmektir Bu cüz Taha suresi ile tamamlanmaktadır. Sure, Kur’ân’ın misyonu olan doğruları hatırlatma (tezkire) mesajı ile başlamakta, Hz. Musa’nın hayatından bir kesit ile devam etmektedir. Burada Hz. Musa’nın, Medyen başta olmak üzere, Mısır’daki uzun mücadelesi, Firavun’un zulmünden kurtulması ve sonraki dönemlerde yaşananlar, ümmetini eğitmek için sarf ettiği çabası ve emeği teferruatlı bir şekilde anlatılmakta; âdeta Mekke’deki Müslümanlara sabırla tebliğe devam ederlerse başarılı olacakları ve zafere ulaşacakları mesajı verilmektedir (Tâhâ, 20/1-100)

Editör: Ali Gözen