3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip kardeşlerin kıyıya vuran minik bedenlerini konuştu Türkiye… Dünya seyretti. Bodrum'dan yasa dışı yollarla Yunanistan'a geçmek için iki saat arayla denize açılan Suriyeliler’in içinde bulunduğu iki ayrı lastik bot

3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip kardeşlerin kıyıya vuran minik bedenlerini konuştu Türkiye… Dünya seyretti.

Bodrum'dan yasa dışı yollarla Yunanistan'a geçmek için iki saat arayla denize açılan Suriyeliler’in içinde bulunduğu iki ayrı lastik bot batmıştı. İlk botta 2'si çocuk 8, ikinci botta ise 3'ü çocuk 4 kişi olmak üzere toplam 12 kişi öldü.

Haberi anlatan fotoğrafı gördüğümde beynimden vurulmuşa döndüm. Kıyıda yüzükoyun yatan masum bir çocuk, daha bebek, daha 3 yaşında… Kısacık ömrü vatanından çok uzaklarda Bodrum açıklarında son bulmuştu. Kıyamam, öldüm, bittim. Saatlerce etkisinden kurtulamadım fotoğrafın. Kurtulamayacağım da...

Manisa’daki Suriyeli çocuğun bakışları geldi gözlerimin önüne. Bir akşam Saruhanlı’daki Suzan Kardeş konserini haber yapmak üzere evden çıkmıştım. Stadyum ile yeni garaj arasındaki benzinliğe girmek üzereyken iki kadın bir çocuğun bana dikkatle baktıklarını farkettim. Sanki bir şeyler anlatmak istiyorlardı. İstasyona girmiştim artık. Yakıt aldıktan sonra diğer çıkıştan yeni garaj istikametine doğru ilerlemeye başladım. İki kadın ve bir çocuk az ileride yürümeye devam ediyorlardı. Yanlarına yaklaştığımda endişeli gözlerle bana bakıyorlardı. Çocuğun bakışlarını ise anlatmaya kelimeler yetmez. Çok farklı çok masum bir ifade, izahı mümkün değil.

Durdum.

-Nereye gidiyorsunuz?

-Arapça konuşmaya başladılar. El kol hareketleriyle birlikte

-Mali, Mali…

Nereye gitmek istediklerini anlayamıyordum.

Tekrar sordum.

Onlar ısrarla “mali mali” diyordu. Aklıma Gediz köprüsünü geçtikten sonra ağır ve ticari araçların denetlendiği Maliye noktası geldi.

-Maliye noktası mı?

Heyecanla başlarımı sallayıp orası olduğunu söylemeye çalıştılar. Kapıyı açtım. Biraz tereddütle de ola binip arka koltuğa oturdular. Çocuk ortada koltuğun ucunda oturmuş ön kısma iyice yaklaşmıştı. Kim bilir babası neredeydi? Bazen dönüp çocukla bağlantı kurmaya çalışıyordum. 5-6 yaşlarındaydı. Hiçbir şeyin farkında değildi. Ama belki de her şeyin farkındaydı.

Maliye noktasına yaklaştığımızda doğru yere geldiğimizi anlatmaya çalışıyorlardı. Sanırım devlet imkanlarıyla o bölgede bir yer ayarlanmıştı. Dillerini bilmediğim için soramadım. Kadınlar Arapça sürekli dua ediyorlardı. Yaşlı olan kadının gözleri dolmuştu. Çocuk ise bana dikkatle bakıyordu. Gözlerindeki korku ifadesi masum bir bakışa dönüşmüştü. Kim bilir savaştan kaçarken neler yaşamıştı.

Arabada çocuğa verebileceğim hiçbir şey yoktu. Tek ödül para olabilirdi. Çıkarıp bir miktar parayı çocuğa uzattım. Annesi ve ninesi olduğunu tahmin etiğim kişi çocuğun almaması için hamlede bulunsa da ben ısrarla eline sıkıştırdım parayı. Ve o an yaşadığı mutluluğu anlatamam. Çocuk ya çocuk gibi sevindi. Belki de babasını hatırlattım ona. Belki anneye oğlunu. Belki eşine eşini… Bilemiyorum.

İndikten sonra el salladım çocuğa o da bana el salladı. Biraz ilerledikten sonra çaresizce ağladım.

İşte bugün de aynı çaresizliği yaşadım.

3 yaşındaki Aylan ve 5 yaşındaki Galip kardeşlerin minik bedenlerine baktım baktım baktım…

Çaresizce…