KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET Yendiğin takdirde umudunun olacağı, yenildiğinde ise play-off hesaplarının yapılacağı bir maça çıkıyorsun.  Bu yüzden dikkatli olmalısın. En azından dikkatli olman gerektiğini beynine kazımalısın. Çünkü hata yapma lüksün yok. Çünkü

KİMSEYE ETMEM ŞİKAYET

Yendiğin takdirde umudunun olacağı, yenildiğinde ise play-off hesaplarının yapılacağı bir maça çıkıyorsun.  Bu yüzden dikkatli olmalısın. En azından dikkatli olman gerektiğini beynine kazımalısın. Çünkü hata yapma lüksün yok. Çünkü böyle bir maça çıkarken dezavantajın çok. Abuk sabuk maçlarda puan kaybetmişsin, üç haftada sıfırı çekip kredini tüketmişsin.

Neden dezavantajın çok?

Çünkü rakibe bir puan yetiyor. Mutlaka yenmek ister ama bu saatten sonra kalan 4 hafta için 5 puan Rize’ye fazlasıyla yeter. Ev sahibi avantajıyla seyircisi yanında. Siyasileri protokolde. Yılların tecrübesi kenarda, usta ayaklardan kurulu takımı karşında...

Senin avantajın yok mu?

Var elbette. Bir defa karşındaki takım bireysel yeteneklerle sonuca gidiyor. Sen takım oyunun ile sonuca gidiyorsun. Yani rakibin Cernat’ını kitlesen işin büyük kısmını çözersin. Ama sen takım olarak gününde olursan bu ligde seni kitleyecek rakip yok. Manisaspor’un en büyük avantajı bu.

Kazanmak zorunda olduğun bu maçta, dezavantajları avantaja çevirmek kolay mı? Değil elbette. Avantajı yakalamak için tek bir yol var. O da aklını kullanmak. Akıllı oynamak. Bunu becerebilirsen sonuca gidersin. Gidiyordun da.

Maça yine yanlış seçilmiş kadroyla çıkmana rağmen öylesine de güzel başladın ki… Sakin ve dikkatliydin. Seyirci baskısına bile aldırış etmedin. Top çevirdin, pas yaptın.  Bekir ile de gole çok yaklaştın, olmadı. Sercan’ın şutu direkte patlasa da, rakip bir türlü ceza alanına bile giremiyordu. Derken Polonyalı İwanski güzel oyununu bir de golle süsledi. Sahadaki oyun avantajının yanında skor avantajını da yakaladın. Devreyi de önde bitirdin.

İkinci yarı Eren ile hareketlenen ve iştahı kabaran Rize’yi sıkıntılı anlar yaşasan da durdurdun. Her şey akıllı ve yolunda giderken haftalardır sahaya sürdüğün bomba patlayıverdi. Zaten daha maçın başında sinyali vermişti. Gereksiz yere rakibin ayağına bastı hakem es geçti. Sonrasında ise öylesine akılsız işler yaptı ki 5 dakikaya iki sarı kart sığdırdı. Kendini attırdı. Bu kadar sorumlu olunması gereken bir maçta, böylesine sorumsuzca olunabilir mi? Ve böylesine sorumsuzca oynayan birinin atılacağını görmemenin tecrübe ile alakası olabilir mi? Ben televizyonun başında, başta İwanski olmak üzere sahada herkes bu arkadaşın atılacağını hissediyor. Reha hocam sen nasıl hissetmiyorsun. Hadi hissetmiyorsun, en azından saha da yürüyen bir adımı neden ısrarla oyunda tutuyorsun. Canla başla sahada mücadele eden arkadaşlarına, teknik ekibinle kenarda ter döken sizlere saygısı olmayan birine nasıl tahammül ediyorsun.

Hüseyin Göçek, Sezer’in pozisyonuna penaltı çalmayınca ne oluyoruz dedim. Ama sonrasına baktım. Hakeme diyecek bir şey yok. Rize’nin attığı sayılmayan bir gol var ki, o golü iptal etmek yürek ister. Golün iptali yüzde yüz doğru. Pozisyonda açık faul var. Öncesinde ofsayt bile var. Ama verse ne diyeceksin.

Manisaspor 10 kişi kaldığında zaten 10 kişi oynuyordu dedim. Zaten atılanın oyuna katkısı yoktu. Ama rakip psikolojik anlamda üstünlüğü ele aldı. Golü buldu ve de üstüne yatmaya çalıştı. Düşünün 10 kişi kalmış bir takımdan hala çekinen bir rakip vardı sahada. Manisaspor maçta Hikmet’in oyun dışı kalmasıyla 9 kişi kaldı. Ama öylesine inançlı, canla başla mücadele vardı ki sahada 9 kişi ile galibiyet kaçtı. Kimse kusura bakmasın  eğer bir takım 9 kişi ile kazanabileceği bir maçı istediği sonuçla bitiremiyorsa kimseye etmesin şikayet, ağlasın kendi haline.