Trafik kazaları, terör ve kadın cinayetleri… Psikolojimizi altüst eden ama okumaktan da geri durmadığımız 3.sayfa haberleri bir toplumun topyekûn kaderi olamaz.  Verilere göre 2014 yılında 281 kadın, erkek şiddetiyle hayatını kaybetti. Cinayetler 2015’

Trafik kazaları, terör ve kadın cinayetleri… Psikolojimizi altüst eden ama okumaktan da geri durmadığımız 3.sayfa haberleri bir toplumun topyekûn kaderi olamaz. 

Verilere göre 2014 yılında 281 kadın, erkek şiddetiyle hayatını kaybetti. Cinayetler 2015’te de devam etti. 2009’da 105, 2010’da 165, 2011’de 121, 2012’de 139, 2013’de ise 228 kadın cinayete kurban gitti. Öldürülen her 5 kadından 1’i ayrılmak istediği için öldürüldü. Öldürülen kadınların yüzde 46’sının katili kocası! Yüzde 10’u sevgilisi tarafından katledildi. Cinayetlerin yüzde 59’u ateşli silahla, yüzde 30’u kesici aletle, yüzde 11’i ise fiziksel şiddet kullanılarak işlendi. Yani döverek! 

En çarpıcı detay ise şu; 2014’te öldürülen her 100 kadından 9’u öldürüleceğinden emindi. Koruma talebinde bulundu ve koruma altında olmasına rağmen öldürülmek kurtulamadı. Kurtarılamadı. 

Bize ne oldu? 

Evlilik müessesesi ve aile birliği en sağlam ülkelerden biriyken neden bu duruma geldik? Neden kadınlarımızı, kızlarımızı dövüyoruz hatta öldürüyoruz? 

Türkler yerleşik hayata geçtikten sonra aile birliğini en sağlıklı yürüten toplumlardan biriydi. Ananelerimiz, gelenek ve göreneklerimiz sağlamdır. Evlilik çağına gelmiş erkekler ve kızlar baş göz edilip evlendirilir. Sonra çocuklar olur. Ve toplumsal dayanışmanın en önemli birimidir aile. Aile içinde ufak tefek sıkıntılar olabilir. Ancak şiddet ve cinayet sıradan bir durum değil. İrdelenmesi gereken bu... 

Genleriyle oynanmış bir toplum olduk sanki. İyi de nasıl? Eşini öldüren koca, kızını öldüren anne, annesini öldüren kız ve cinnet geçiren babanın tüm aileyi yok etmesi. Bu haberler sıradan değil ama sıradanlaştı. 

Ama sıradanlaşan bir şey daha var! 

Türk filmleri ve diziler… 

Ve de dizilerdeki kadına şiddet sahneleri. Sürekli ağlayan kadınlar… 

Hakikaten dikkat çekici bir durum… Ben bildim bileli Türk filmlerinde kadınlar tokatlanıyor. Bu, olmazsa olmaz bir sahnedir. Mutlaka her filmde bir ve birden fazla kadın dövülür, tokatlanır ve öldürülür. Ya da öldürülmek üzereyken kurtarılır. Ve bu gelenek son yılların vazgeçilmez 

eğlencesi olan Türk dizilerinde de devam etti. Ediyor. Kadınlar dayak yerken 75 milyon izliyor. Yani kadına şiddet Yeşilçam’da başladı dizlilerde devam ediyor. 

Size bir soru; Binlerce Hollywood filmi izledik. Kaçında kadına tokat atılıyor? Siz hiç Tom Cruise’un ya da Nicolas Cage’in kadın dövdüğünü gördünüz mü? Ben görmedim. Ama Kadir İnanır ile Cüneyt Arkın’ın tokatladığı kadın sayısını hatırlamıyorum. Gerçi Cüneyt Arkın herkesi dövüyor. Çoğu zaman kadın erkek ayırmıyor! Şaka veya gerçek, film veya senaryo… Her neyse artık. Sonuçta bu millet 50-60 yıldır kadına şiddeti izliyor. Kadına tokat atmak sıradan bir erkeklik mahareti olarak hafızlarımıza kazılmış. Hatta tokat atmayan erkek erkekten sayılmıyor. Tokat yiyen veya gözü moraran kadının bunu evliliğin bir sonucu veya tuzu biberi gibi algılaması da tuhaf… 

Gerçekte gördüğümüz her cinayetin bir sahnesi var TV’de. 

Tek nedeni elbette bu değil ama toplum izlediğini uyguluyor. 

Bu yüzden şaşırmıyorum... 

Bir toplumun genleri her akşam, her hafta diziden diziye değişiyor. 

Akşama her kanalda yine bir dizi… 

8 Mart’ta da Dünya Kadınlar Günü kutlanacakmış. 

Üzgünüm!