Ak Parti 2001 yılında kuruldu. 2002’den bu yana ülkeyi yönetiyor. Ak Parti çok önemli hizmetlere imza attı. Bunun karşılığında seçmenden her seferinde yüzde 50’ye yakın oy aldı. 16-17 yıl iktidarda kalmak kolay değil. Metal yorgunluk, yüz eskimesi bilinen ve beklenen bir sendrom. Partide değişim rüzgarları esmeye başladı. Bu rüzgar il ve ilçe yönetimlerinin ardından belediye başkanlarına da yansıyor.  
İBB Başkanı Kadir Topbaş, Düzce Belediye Başkanı Mehmet Keleş ve Niğde Belediye Başkanı Faruk Akdoğan istifa etmişti. Ankara, Bursa ve Balıkesir belediye başkanlarının ise istifası bekleniyor.
Türkiye, istifası beklenen belediye başkanlarının iki dudağının arasından çıkması beklenen kelimelere kilitlenmiş durumda. 
Soru şu: Ak Parti değişirken belediye başkanlarının bu şekilde görevden el çektirilmesi doğru bir yöntem mi?  Ya da böyle değişmek Ak Parti’ye ne kazandırır?
Ak Parti’ye oy veren vatandaş gözüyle bakıldığında belediye başkanlarıyla ilgili ciddi kuşkular oluştu kafalarda. Ancak gerçek neden hala net değil.  
İddialara göre anketler sonucunda bazı büyük şehirlerdeki başkanların şahsi oy potansiyelinin, partinin oy potansiyelinin çok gerisinde kaldığı görülmüş. Bu yüzden değişime karar verilmiş.
Bir başka iddiaya göre ise söz konusu isimlerin FETÖ ile bağlantısı var. Bu şekilde partiden uzaklaştırılmaları benimsenmiş.  
Görünen ve dile getirilen gerekçe ise partideki kaçınılmaz değişimin startının verilmiş olması.
Peki vatandaş bu gelişmelere nasıl bakıyor?
Yapılmak istenen ne, sokakta algılanan ne?
İşte kilit soru bu. Tam da bu sebepten dolayı dostane birkaç tespitimi paylaşmak elzem oldu.
Ak Parti’de değişim şart. Bu konuda hemen hemen herkes hemfikir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başlattığı değişim rüzgarı teşkilatlarda ve kamuoyunda memnuniyetle karşılandı. Çünkü Ak Parti’de metal yorgunluk var. Hata yapan var, ihanet eden var. Farklı işler peşinde koşturanlar var. Bunlar iktidar partisi olmanın yan etkileri. Ancak değişirken uygulanan yöntem hayal kırıklığına doğru gidiyor.
Belediye başkanlarının istifaları istendiğinden bu yana çok sayıda insanla konuştum, konuşuyorum. Herkes birbirine aynı şeyi soruyor.
Neden?
Neden bu yöntem?
Görüştüğüm insanlardan Ak Partili dostlarım da dahil tek bir kişinin “Bu yöntem doğrudur” dediğini duymadım. Çünkü belediye başkanları partilerinden ziyade görev yaptıkları şehirlerin bir parçasıdır. Onlar halka mal olmuş, milletvekillerinden farklı olarak Ankara’dan çok bulundukları şehirlere yakın isimlerdir.
Bir belediye başkanının görevden alınması veya istifaya zorlanması için özellikle bu dönemde FETÖ’cü olması geçerli bir gerekçe sayılabilir. Yani Ak Parti adı geçen bu belediye başkanlarıyla ilgili FETÖ ile bağlantılarının olduğunu net belgelerle kamuoyuna açıklamış olsaydı bu yazıyı yazmaya lüzum kalmayacaktı. Zaten vatandaş da çok sorgulamayacaktı. Bu konuda da İçişleri Bakanlığı eliyle gereken yapılır hatta bu yöntem Ak Parti’ye artı yazardı. Ancak göründüğü kadarıyla belediye başkanlarıyla ilgili FETÖ suçlaması yok. Gerekçe yüz eskimesi.
Sadece bu sebeple istifalarının istenmesi gerek zamanlama, gerek demokrasi, gerekse siyasi taktik açısından olumsuz bir fotoğraf olarak vatandaşın karşısında duruyor.  
Ya belediye başkanları?
Bir de onlar açısından bakalım. Yıllardır Ak Parti adına topluma hizmet etmiş isimler. Bu isimlerin birden bire kapı dışarı edilmesi, muhalefetin önüne atılması haksızlık olmaz mı? Bu insanlar hayatları boyunca bu davayı savunmuş. Bundan sonra nasıl savunacaklar?   
Bu partinin en önemli figürü, lideri ve son sözü söyleyen kişi hiç şüphesiz Recep Tayyip Erdoğan’dır. Ancak o da beşerdir. Hata yapabilir. Bu mantıkla hareketle şunu sordum kendime;  Ya bilmediğimiz şeyler varsa…Ya Erdoğan hiçbirimizin bilmediği bir şeyler bildiği için istifaları istiyorsa… Ancak vardığım sonuç değişmiyor. Her ne olursa olsun sonuç itibariyle bu işin toplumsal yansıması olumsuz. Yani gerekçe ne olursa olsun bu sürecin Ak Parti’ye zarar verdiğini, oy kaybettirdiğini görüyorum. Ve bunun için müneccim olmaya da gerek yok. Çok net bir tepki var. O zaman doğruları söyleyeceğiz.
Çünkü dost acı söyler… Dost gördüğünü söyler...      
Seçimlere yakın bir tarihte, (ki bu tarih çok uzak değil) Ak Parti yüzü eskiyen belediye başkanlarının yeniden aday yapılmayacağını açıklasaydı daha tartışmasız bir süreç yaşanırdı.
Çünkü Ak Parti’yi 2018 veya 2019’da çok zor bir sınav bekliyor. Bu kez yüzde 42-45 veya 47 yetmeyecek. En az yüzde 50+1 almak gerekiyor. Bunun için eskisinden daha demokrat, daha kucaklayıcı olmaktan daha iyi bir yöntem yok!  
Belediye başkanlarının hemen istifa etmelerini istemek onlara oy vermiş insanları incitebilir, kırabilir. Bu siyasi tavır Ak Parti’ye kazandırmaz, kaybettirir.
Benim seçmen nezdinde edindiğim bu intibahı Ak Parti teşkilatları da ediniyordur. Onlar da bu tepkileri Ankara’ya iletmekle mükellefler. Herkes doğru bildiğini söylerse ortaya çıkan ortak akıl en doğru yolu bulur.