‘’Benim kadar hızlı koşamazsın, gazdan etkilenirsin, ekmek almaya sen gitme anne ben giderim’ dedi ve gitti. Berkin gitti ve gelmedi ve gelmeyecek. Çünkü, Berkin Uyanmadı. 15 yaşında oğlu olan bir anneye, bu haber ne hissettirirse şu anda

‘’Benim kadar hızlı koşamazsın, gazdan etkilenirsin, ekmek almaya sen gitme anne ben giderim’ dedi ve gitti.

Berkin gitti ve gelmedi ve gelmeyecek.

Çünkü, Berkin Uyanmadı. 15 yaşında oğlu olan bir anneye, bu haber ne hissettirirse şu anda onu hissediyorum.

Ve fakat acımı da bi kenara koyuyorum.

Öfkem, acımın üstünde çünkü.

Birileri, anaların gözyaşında boğulsun istiyorum.

İsyanımı bastıramıyorum.

Bir insandan doğan, ama insan olması mümkün olmayan bir takım mahlukatla aynı dünyada yaşıyor olmak şu andaki en büyük ızdırabım.

İsim ve soy isimleri ile elimde görüntüleri mevcut olan tweetlerin sadece birazını yazıverem de, siz bana ne derseniz deyin. O kendini insan zannedenlerden 3 - 5 tanesi şöyle buyurmuş:

"Su testisi su yolunda kırıldı’’

Bir diğeri demiş ki efendim "ne işi var 14 yaşında çocuğun orda? Hadi kendin gidiyorsun, piçini ( çok afedersiniz metne sadık kalmak adına ) niye götürüyorsun?’’ Çok da şakacı iki tane de sarı gülen yüz koyup ardından parantez içinde "Allah rahmet etsin" yazmış, A harfi de küçük bu arada. (bu konuda metne sadık kalmaya inancım müsaade etmedi. ) Bir başka mahlukatta kendisinin de 14 yaşında oğlu olduğunu belirterek, ahlak abidesi mübarek , "Benim oğlum polise taş atacak haa... Önce ben döverim onu bee…" şeklinde ifade etmiş hislerini. Taş atan çocukların bol olduğu Filistin'e gönderelim arkadaşı da döve döve tatmin olsun bari. ‘’Üzüldüm desem yalan olur. Gezizekalılara başın sağolsun demek için bir neden söyleyin. G..leri sıkıştığı zaman polisimizi ararlar, macera için polisimizi taşlarlar. Duayı biliyorlarsa Fatiha okusunlar mezarının başında.’’ demiş belli ki kendini pek dindar zanneden bir arkadaş. Fatiha’yı sadece kendinin bildiğini düşünen bu şahsa, İslamiyet adı altında ne öğretmişler acaba?

‘’Sen hem polise taş atacaksın, hem de devletin hastanesinde yatacaksın, izin vermediler bak’’ diyerek, kamu çıkarını pek düşünen duyarlı vatandaşlarımız da az değil hani.

‘’Gebermiş işte devlet düşmanı ohh’’ demiş üçü beşi.

Ve benzeri artık okumaya tahammül edemediğim onlarca yorum.

14 yaşında bir çocuk nasıl devlet düşmanı olur be insafsızlar?

Velev ki düşman ve taş attı. Cezası ölüm müdür?

Ayrıca ya anacığının söylediği doğruysa, -ki hiç birinize yalan borcu yok- hiç mi utanmayacaksınız?

‘’Anne ortalık karışık, sen gazdan benim kadar hızlı kaçamazsın. Sen gitme, ekmek almaya ben gideyim diyerek evden çıktı.’ diyen ve çocuğu bir daha evine dönmeyen bir annenin acısını anlayamama nasıl bir hayvanlıktır? (Hayvanlar bağışlasın, kendilerine hakaret ettim)

Bir çocuğun ölümü için bahane üretebilmek nasıl bir sapıklıktır?

İdeolojileri, parti sevdaları, lider sevdaları bu ölçüde insanlıklarının önüne geçmiş olanlara ‘Son Peygamber Kim?’ diye sorasım var, alacağım cevaptan korkuyorum.

Hayır herkes istediğine inanmakta ve tapmakta özgür bana ne de;

Nedir arkadaş hala derdiniz?

Ölen öldü. 14 yaşındaki bir devlet düşmanından kurtuldunuz.

Bu yetmiyor mu? Ki hala gazlamaya devam ediyorsunuz?

Yeni ölümler mi istiyorsunuz?

Siz gazladıkça, suladıkça ortalık yatışacak mı sanıyorsunuz?

Yetmiyor mu memleketi gerdiğiniz?

Amacınız ne sizin Allahaşkına?

Bu kadar mı düşmansınız bu ülkeye?

Bu kadar mı zor bir baş sağlığı dileği ile insanları yatıştırıp, acılarına en azından saygı duyuyormuş gibi görünüvermek?

Bu kadar mı zor, hiç değilse ülke çıkarı için sükunete davet?

Gerçi bu ülkenin Başkenti, 20 yıldır, ‘’Suç işleyecek kadar büyüdülerse, ceza çekecek kadar da büyümüşlerdir. Kadın çocuk, gereği ne ise yapılır’’ diyen biri tarafından yönetiliyor ama, nefretin bu kadarı, bu ülke için bile fazla.

Ben böyleleriyle aynı ülkede yaşadığım için utanıyorum.

Böyleleriyle değil aynı ülkede, aynı dünyada yaşamak bile istemiyorum.

Hatta aynı cehennemde yanmak bile istemiyorum.

Şu anda, evet tam şu anda binlerce başka insan gibi, yüreğim daralmış, öfkem kabarmış, ağlamaktan gözlerim kanlanmış, diş sıkmaktan çenem acımış, tırnaklarım avuçlarımın içine batmış, yatışmaya çalışıyor, kendime ve herkese sağduyu, sükunet telkin ediyor,

‘’SABIR YARABBİM. SEN BÜYÜKSÜN. BİLDİĞİN GİBİ YAP’’ diyorum.

Bedduayı bile politize edenler için bir anlamı yoktur belki ama, ölümüne inanıyorum, İLAHİ ADALET diye bir şey vardır. Er ya da Geç.