Öyle güzel yazılar yazıldı ki onun hakkında, onunla 10 yıl çalışan biri olarak gururlanmamak elde değil. Murat Yalçın kardeşimin ‘Er kişisi’, Ali ağabeyin (Filizkan) ‘Şövalyesi’, Bülent ağabeyin (Hasgönüllü) muhteşem kalemi, Güvenç ağabeyin duygu dolu yaz

Öyle güzel yazılar yazıldı ki onun hakkında, onunla 10 yıl çalışan biri olarak gururlanmamak elde değil. Murat Yalçın kardeşimin ‘Er kişisi’, Ali ağabeyin (Filizkan) ‘Şövalyesi’, Bülent ağabeyin (Hasgönüllü) muhteşem kalemi, Güvenç ağabeyin duygu dolu yazısı… Herkes duygularını kaleme döktü. Herkes hakkında düşündüklerini yazdı. Gönül isterdi ki o yazılar yaşarken yazılsın… O da gururla okusun. Ama yazılanlar yaşarken yazılacak cinsten değildi. Nedendir bilinmez, biz böyleyiz. Yaşarken insana verilen değeri kaleme alamıyoruz. Ya da anlatamıyoruz. Onu kaybettikten sonra değerini biliyoruz. Bu seferde öyle oldu. Başkanım hakkında gazetelerde övgü dolu yazılar çıktı. Uzatılan mikrofonlara övgü dolu sözler sarf edildi.

 

Onu kaybetmenin üzerinden günler geçti. İlk 7 gün çok sevdiği evinin bahçesindeydik. Dostları, sevenleri ve yakınları hep beraberdik. Ona dualarımızı yolladık. Başka yapacak bir şeyimiz yoktu. Onunla yaşanan hatıralar paylaşıldı. Hüzünlü bahçede kimi zaman tebessümlerimiz oldu.

 

Ama inanın ben daha yokluğuna alışamadım. Hala telefonum çalacak, ‘Buyrun Başkanım’ diyecek haldeyim. Çünkü onun gibi birisinin hastalığı ile yaptığı savaşı kaybedeceğine ihtimal vermedim. Ölüm Allahın emri. Ona şüphe yok. Ama o hastalığı ile yaşamaya öyle alışmıştı ki, bu sefer de yener diyordum.

 

Her zamankinden uzundu belki tedavi süresi. Bu kez her zamankinin ötesine geçmişti hastanede kaldığı süre. Dedim ya, savaşçıydı, mücadeleciydi. Kolay kolay yenilmezdi. En azından 11 yıldır herkesin hayret ettiği hastalığa boyun eğmez diyordum. Sadece ben değil. Yakın çevresindeki herkes böyle düşünüyordu. Ama yanıldık. İlk kez başkanım beni yanılttı. İlk kez başkanım beni hayal kırıklığına uğrattı.

 

Hastaneden çıkınca yapacağı çok iş vardı. Yeni binanın açılışı başta olmak üzere, hasta yatağında aldığı bir çok notları hayata geçirecekti. Olmadı…

 

Sudan çıkmış balık gibiyim derler ya… Merak ederdim. Nasıl bir şeydir diye. Şimdi öğrenmiş oldum. İnsan ne yaptığını bilemiyor. Bir şeyler anlatıyorsun ama ne dediğin anlaşılmıyor. Onu kaybettiğimiz günden beri yazmak istedim. Ama yazamadım. Ben ki iyi yazarım. (Rahmetli kendi söylerdi) Ama yazacak hal kalmadı bende. Kafa bir türlü toplanamadı. Şimdi de toplanmış değil ama, yazmaya çalışıyorum içimden gelenleri.

 

Öyle bir uğurladık ki başkanımı, Hatuniye camiinin avlusu taştı, Manisa’da hayat durdu. Onu sevenlerin hepsi camiye koştu. Ben ise her zaman ki gibi yanındaydım. Boş boş baktım avluya… Kimler var, kimler yok diye… Kimler kimler vardı. Türkiye’nin her yerinden insan vardı. İnanın böylesine sevgi, hiç kimseye nasip olmaz. Bütün dostları oradaydı. Bir de onu üzenler vardı. Onlarda oradaydı. Ne işleri var dedirtmek için mi, yoksa helalleşmek için mi oradaydılar çözemedim. Ama oradaydılar. Hepimiz hakkımızı helal ettik. Acaba o hakkını herkese helal etti mi bilemedim.

 

Sonrasında aldık omuzlara ebedi istirahatına doğru yürüdük. O hakka yürümüştü, biz de ona bu yürüyüşünde eşlik ettik. Hatuniye camiinden, Çatal mezarlığına kadar yürüdük. Yolda onu tanıyan tanımayan herkesin balkonlarda dua ettiğine şahit oldum. İnşallah bunları görüyordur dedim…

 

İçimin acısı sürüyor. 10 yıl yanında oldum. Kolay değil. Babamın yanında bu kadar durmadım. O yüzden onu babam bildim. 10 yılda onun üniversitesinde okudum. Mezun oldum mu bilemem ama,

 

onun öğrencisi oldum. Hayatı öğrendim. Ticareti öğrendim. İnsanlarla olan ikili ilişkileri öğrendim. Hiçbir üniversite de okutulmayan dersleri öğrendim.

 

10 yılın nasıl geçtiğini sorarsanız, anlamadım. Onu kaybettikten sonra 10 yıl geçtiğinin farkına vardım. Günler zor, yıllar çabuk geçer denir ya… O olduğu zaman günlerde çabuk geçiyordu… Her anı dolu dolu yaşıyorduk. Bana nasıl biriydi diye sormayın. Cenazeye bakın, onun hakkında yazılanlara bakın. Konuşulanlara bakın. Sonra nasıl biri olduğuna karar veririn.

 

İlahi sen de söyle düşünceni nasıl biriydi diye ısrar ederseniz;

 

Adam kılığında dolaşan insanların çok olduğu ülkemde, ender insanlardan biriydi.

 

Adam gibi adamdı derim.