Ne kalır geriye? Arkamıza baktığımızda ne görürüz? Geçmişin ne getirisi olmuştur? diye düşünmemek elde değil! Şimdiye dek hiç arkamıza bile bakmamayı öğretti hayat bize. Peki bu ne kadar doğru? Evet çıkarımlar yaparız kıyaslamalarla doludur ellerimiz..

Ne kalır geriye? Arkamıza baktığımızda ne görürüz? Geçmişin ne getirisi olmuştur? diye düşünmemek elde değil! Şimdiye dek hiç arkamıza bile bakmamayı öğretti hayat bize.

Peki bu ne kadar doğru? Evet çıkarımlar yaparız kıyaslamalarla doludur ellerimiz...

Peki neden hala acı veren duygular barındırırız? Önümüze bakalım deriz ama hep bir yığın bırakırız. Ya kendi gölgemizde ya da bir başkasının külünde...

Muazzam bir gayret gösteririz ya silmek ya da unutturmak için! Ama hiç düşünmüyoruz o an hissettiklerimizi bizi gülümseten veya ağlatan o karelerin kıymetini!

Kaba bir yaşam sürüyoruz belki. Oysa ki kullanmadığımız, küflenmiş, alfabenin içine gömülmüş, kibar, aşık olunası, hayatı yaşanılası kılabilecek ne çok cümlemiz var ve belki de ne çok elini tutarak ölmek istediğimiz insanlar var..Anılar var paylaşılıp unutulan...

Susma hakkını kullansa ya! Geçmiş diyoruz kimi zaman. Avuç içlerimizde giderek silinen çizgilere bakıyoruz. İçimizde bir ses unut diyor çoğu zaman...

Ama aklımız hep bir oyun içinde. Yaratıcının verdiği en büyük cezamı? Bu acaba diye geçiriyorum aklımdan kim bilir belki de öyle varsayımlar türetmek mümkün ama ödül olmadığına eminim aslında.

Halbuki geçmiş uyandırır! aslında bizi hiç uyumamışken hem de. Emin adımlar attığımızı düşünürken yine yeniliriz aynı pulu yine yapıştırırız zarfımızın köşesine...

Zarf demişken hayatımız ne de çok benzer unutulmaya yüz tutmuş mektup zarflarına. Açarız, okuruz, katlar koyarız hayatımızı o zarfa. Ezberleriz her bir kelimeyi yerleştiririz resmini hafızamıza. Ama yine de yaşarız geçmişimizi hem de en benzerini...

Pişmanlık kokar bazen geçmiş bazense kızarız kendimize küçük masum bir çocuğu azarlar gibi. Zoraki adımlarla doludur çoğu zaman, geçmişimiz yaşamak zorunda olduğumuz zoraki çizgilerle karalı. Emanet ederiz zamanın acımasız karanlığına...Ama en güzeli de gülümseriz arkamızda bıraktığımız mektuplara...

Derme çatma geçmişimizi öteleyelim demiyorum sadece hepsi yerli yerinde kalsın ve geleceğe taşımayalım olup biteni! Velhasıl önemli olan ömrümüzde üstündeki posta puluna değecek ve değerli en güzel istasyona bırakmak mektupları...