Birkaç gün önce ,
Belediyede gorevli 3 arkadaşımla birlikte süt üreticisi bir çiftliğe gitmiştik.
Dikkatimizi yeni doğum yapan bir inek ve yavrusu çekmişti.
Bir arkadaş buzağı anasının sütünü emiyormu? Diye sorunca.
Yetkili hayır emzirtmiyoruz ,
Anne onu yalayarak kurutur,sonra onları ayırırım. 
Mama ile besliyoruz.
Sütün tamamını sağım'la alıyoruz demişti.
Yan depoda paletler üzerinde paketler vardı.
Gidip baktım. 
Süt tozun'dan üretilmiş buzağı mamasıydı.
Yani,sadece canlı hayvan,
Karkas et ithalat'cısı değil süt tozu ve süt tozun'dan üretilmiş buzağı maması ithalatcısıyız.
Peki bu duruma nasıl gelindi.

Kırmızı et fiyatları ,
Karkas et ve canlı hayvan ithal edildikçe artıyor.
İthalatçı ve ayakta kalan büyük besiciler para kazanıyor. Süt tozu,Tereyağı vb gibi ithalatlar dan dolayı
 Ve Tüketicilerin alım gücü azaldığı için süt ve süt ürünleri piyasası daralmış durumda. 
Küçük üretici sütünü satmakta zorlandı.
Bu yüzden küçük üreticilerin sağmal inekleri kasap dükkanlarına olan yolculukları çoktan bitmiş görünüyor.
Hükümet çevreleri ve ithalatçı et sanayicileri ise
 Ithalattan yana ve Temel amaçlarının da halka daha ucuza et temini olduğunu söylüyorlar. 
Yaşananlardan biliyoruzki ithalat çare olmadığı gibi Fiyatların  hep artışına neden oldu.
Karkas ve canlı hayvan ithal edilen ülke üreticileri kazandı.
O ülkelerin şişkin stokları bu ithalat çılgınlığı ile eritilmiş oldu.
"Türkiye, 
2010 yılından  2024 yılının Haziran ayına kadar 11 milyar 357 milyon 207 bin dolarlık canlı hayvan ve et ithalatı yapmış bulunuyor.  
Bu günkü kurla
11.357.207.000×34,74=
394.549.371.180 tl  kabaca 400 milyar tl eder
Bu paranın bir kısmını küçük aile işletmelerine ve kooperatiflere verseydik.
Ette yerli yeterliliği sağlardık
14 yılda canlı hayvan olarak 6,8 milyon büyükbaş, 3,1 milyon küçükbaş  getirdik. 373 bin 352 ton karkas et ithal ettik."prof M.kaymakçı
2025 yılı için hedeflenen ithalat miktarı ise520 000 bin,
Şimdiden belli.

Bu ithalat politikasından dolayı hayvan varlığımız,  nüfus başına artmadı.
Prof M.Kaymaçı 'ya göre

"Kırk yıl önce insan başına bir koyun düşerken 2024 yılında dört insana bir koyun düşüyor."

Batı ülkeleri doğayı aşırı bir şekilde sömürerek iç ihtiyacından daha çok tarımsal stok ve girdi oluşturuyor. 
Bu stoklar'a  pazar bulmak için çevre ülkelerinin tarımlarını çökertiyorlar.
Nasılmı?
Kendi ülke üreticilerini destekleyerek koruma altına alırken.
Dünya Borsa Fiyatlarını manipülasyon ile aşağıya çekiyorlar, 
sonrada Dünya Ticaret Örgütü ve Dünya Bankası gibi örgütleri kullanarak
İkili anlaşmalarla bizim gibi  ülkelere ithalatı dayatıyorlar. 
Buna karşı,Ülkemizde
 
Yetersiz desteklemeler yüzünden küçük ve orta ölçekli işletmeler eridi,yok oldu. sermayesi yeterli ve devlet desteğini alan  büyük işletmeler yaratıldı ve  bu süreç devam ediyor. 

Desteklemelerde sığır yetiştiriciliği öne çıkarıldı. 
Koyun ve keçi yetiştiriciliği görmezlikten gelindi.
 
Türkiye’ye gıda sanayi için inek sütünden üretilmiş süt tozu, buzağı beslenmesi için,süt tozun'dan üretilmiş buzağı maması  pazarlanıyor.
Sonuçta  çiğ süt fiyatları  düşüyor.
Küçük ve orta ölçekli üretici yaşayamaz hale geliyor.
Süt veren ineklerin kestiriyor,işi bırakıyor.

Alternatif kırmızı et kaynağı
koyun ve keçinin yeterli destek görmemesi ve hatta büyük şehir yasasının getirdiği kısıtlar nedeniyle hayvan sayısının  neredeyse 4 te 1 kadar azalması da et fiyatlarının atmasında önemli etmenlerden biri oldu. 
Ve  kırmızı et üretimi verimli düzeye getirilmedi.

Bu yüzden ,
Manisa büyük Şehir belediyesi ile Yunusemre ilçe belediyelerinin 
Yunt dağı bölgesinde,Küçük baş hayvancılığı geliştirmek için meralar arası dolaşımı kolaylaştıracak ortak ağıl  projesi koyun ve keçi varlığımızı teşvik edecek,Sürü sahiplerine cesaret verecektir.

Koyun ve keçinin  hayvansal üretim içindeki payını yükseltecek bir proje,yerel kırmızı et üretimi  ve yeterliliği için önemli görüyorum.