Manisalı’nın Manisalı’ya yaptığı! TOBB, yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, ülkemizin en büyük sivil toplum örgütü. Özel kanunla kurulmuş, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde Türk iş dünyasının en üst çatı kuruluşu. Bir buçuk milyona yak

Manisalı’nın Manisalı’ya yaptığı!

TOBB, yani Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, ülkemizin en büyük sivil toplum örgütü.
Özel kanunla kurulmuş, tüzel kişiliğe sahip, kamu kurumu niteliğinde Türk iş dünyasının en üst çatı kuruluşu.
Bir buçuk milyona yakın üyesi var.
En ücra köşelerde bile örgütlenmiş ve dünya çapında itibar sahibi.
Özetle, yerel, bölgesel, ulusal ve global bir oluşum.
Ve bu çapta bir kuruluşun ikinci adamı bir Manisalı idi bir kaç gün öncesine kadar.
Manisa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Koşmaz, aynı zamanda TOBB Genel Başkan Yardımcısı idi. 
Yıllarca bu sıfatı onurla taşıdı, görevini hakkıyla yerine getirdi, bir çok konuda yüz akımız oldu ve en önemlisi  "oldu da kendine oldu, bize ne faydası var?' dedirtmedi. 
Manisa'ya ciddi katkı sağlayan faydalı insanları say deseler listemin ilk sıralarında yer alır. Ve eminim bu listeyi de aklı başında her Manisalı onaylar.
Diğer bir çok OSB'ye örnek gösterilen Manisa Organize Sanayi Bölgesi diye başlayıp, dünyanın yatırıma en uygun kenti seçilen Manisa'ya kadar herkesin bildiği konularda ukalalık yapacak değilim elbet, zaten derdim de o değil. 
Derdim; Manisalı'nın Manisalı'ya yaptığı.
Bülent Koşmaz dün yapmış olduğu açıklamada, seçimlerden bir gece önce, Manisalı bir siyasetçinin en üst düzeyde devreye girerek, kendisinin TOBB yönetim kurulunda yer almasını engellediğini açıkladı. 
O Manisalı siyasetçi kim?
Hiç bir fikrim yok, hiçbirinin üzerine kondurmak istemediğimden belki. 
Hangi siyasi partiye mensup olursa olsun bir Manisalı'nın, hemşehrisinin önünü kesmesi hiç onaylayabileceğim bir şey değil.

O Manisalı siyasetçinin elbette benim onayıma ihtiyacı yoktur ve belki kendince haklı gerekçeleri de vardır ve fakat bu da benim umurumda değil. 
Bir Manisalı olarak beni ilgilendiren tek şey, ülke genelinde bir hemşehrimin (bu kim olursa olsun) söz sahibi olabilmesi, etkin bir konumda yer alabilmesidir. Ankara’da yeri geldiğinde çalabileceğimiz bir fazla kapının olabilmesidir.
Ve bu yazının, Bülent Koşmaz'ı seviyor, sayıyor olmamla da bir ilgisi yoktur.
Beni aynı şekilde,  Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç da, HSYK üyesi Ali Suat Ertosun da, Türkiye Ziraat Odaları Birliği Genel Başkan Yardımcısı Nuri Sorman'da, TESK Yönetim Kurulu üyesi Hasan Geriter de, bir dönem TMMOB üst yönetimlerinde yer alan Hakkı Bayraktar da ve hatta, Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Profesyonel Kurul Başkanı, İcra Kurulu üyesi Arif Koşar da gururlandırıyor. 
Görüşleri, kişilikleri, siyasi partileri ne olursa olsun bir Manisalı'nın üst düzey bir yerlerde olması benim için sevinç ve onur kaynağıdır. Doğrunun da bu olduğuna inanırım.
Aylar önce yazdığım ‘İki Manisalı Bir Araya Gelirse’ başlıklı yazımda bu konuyla ilgili görüşlerimi detaylarıyla paylaşmıştım. 
Hemşehrilik dayanışmasıyla ilgili hassasiyeti yüksek biri olarak bütün samimiyetimle şu soruları soruyorum.
Hani siyaset üstüydü Manisa ve Manisa'nın çıkarları? Ne oldu?
Daha geçende bütün vekiller birleşip de gitmedi miydi Ankara'ya?
Ve biz de sevinmedi miydik?
"İşte bu, görmek istediğimiz manzara bu" demedi miydik?
Niye bırakıldı ki sevincimiz kursağımızda?
O Manisalı siyasetçimiz iyilik mi etmiş oldu şimdi Manisa’ya?
Kolay mı geliniyor o makamlara?
Kazananı kim bu durumun?
O siyasetçimiz mi?
Emin misiniz?
Tam seçim öncesi, hem de seçmen gözünde kişilerin ön plana alındığı yerel seçim öncesi, üstelik de siyaset denilen şey, tümüyle insan kazanmak üzerine kurulu iken, bu yapmış olduğu şey, ne kazandırabilir ki bir siyasetçiye? 
Olsa olsa bir ego tatmini. Onun da Manisa'ya bir faydası yok.
Belki siyasi, belki kişisel, belki de hiç tahmin edemeyeceğimiz bir mesele olabilir aralarında ve haklı da olabilir siyasetçimiz davasında, ama bundan bize ne? 
Biri biriyle kişisel hesabını görecek diye toplumsal faydamız göz ardı mı edilsin? 
Bedeli koca bir kent mi ödesin?
Bu mudur doğru yaklaşım?
Ve evet, en önemli soru:
O siyasetçimizin Bülent Koşmaz'ın önünü kesecek kadar üst düzey ilişkileri vardıysa, o yere yine bir Manisalı'nın gelmesini sağlayacak kadar gücü de var demektir.
Niye o gücünü de kullanmadı?
Kullansaydı ikna olabilirdik Manisalı'lığına. Yani Manisa'nın çıkarlarını, kendi hesaplarının üzerinde tuttuğuna.
Manisalı'lık ölçütü budur çünkü.
Bu şehri sevmek, genel faydayı gözetmek ve ortak menfaatler doğrultusunda hareket etmek.
Manisa'da doğmak, Manisa'da yaşamak ya da Manisa'dan seçilmiş olmak yeterli değil sadece Manisalı'lık için. 
İmkanlarınız dahilinde ve kapasiteniz ölçüsünde bu kente bir şeyler verebiliyorsanız, mevcut değerine küçük ya da büyük bir katkı koyabiliyorsanız, sayenizde bir şeyler değişmişse Manisa'da, işte o zaman siz Manisalı'sınız. 
Ve etrafınızda tıpkı sizin gibi, veren, değer katan, değiştiren, dönüştüren Manisalı'lar çoğalsın istersiniz.
Azaltmak aklınızın ucundan bile geçmez.
Geçiyorsa eğer Manisalı'lığınızı sorgulayın lütfen.
Hemşehrilik duygu ve dayanışmasını, Manisa'nın genel faydasını, siyasi kimliğinin ve partisinin üzerinde tutmayı başarabilen bir siyasetçi emin olun daha kıymetli gözümüzde ve bu kıymet Oy'a dönüşebilir nitelikte. 
Çünkü biz seçmenler artık partileri, takım tutar gibi tutmuyoruz.
Başka kıstaslarımız da var  o çok kutsal bir tanecik oyumuzu birilerine vermek ve helal etmek için.
Mesela kişilik, duruş, tutarlılık, dürüstlük, olgunluk, hoşgörü, fedakarlık falan gibi vasıflar da arıyoruz.
Kin, intikam, bencillik, haset, ayak oyunları, 'öyle mi, bana ha, görürsün sen' tavırları hiç aradığımız vasıflardan değil, biline.
Belki skora seviniyordur o siyasetçimiz ama umarım farketmiştir, attığı gol kendi kalesine.