Biz Rumeli Göçmenleri , 
Ninelerimizin ve Dedelerimizin anlattıkları
"Çanakkale Savaşları " ile ilgili destansı öyküleri dinleyerek büyüdük.
Merhume Anneannem Çanakkale'den dönen Gazilerin ;
" Bizim , öyle imanlı bir Ordumuz vardı ki ...Askerlerin boyları devasa idi. ..
Onlara kurşun dahi isabet etmiyordu."  diye başlayan Efsaneyi anlatırdı.
Çanakkale Savaşlarına katılan ve Gazi olarak dönen Atalarımız,
Mustafa Kemal'i anlata anlata bitiremezlermiş.
" O , öyle bir kumandan idi ki ...
Conkbayırı'nda ona kurşun bile bir şey yapamıyordu.
Allah onu hep koruyordu. "
Düşman kurşunu kalbinin üzerine isabet ettiğinde Babasının hatırası olan köstekli saat parçalanmış Mustafa Kemal Paşa Allah tarafından Aziz Türk Milletine bağışlanmış olduğunu anlatırlarmış.
Türk Bayrağının rengini Şehit kanlarından aldığını söylerlerdi.
Düğünlerimizde Debre'den Davul - Zurna ekipleri çağırırdık.
Düğün evinin önünde bahşiş almadan önce (Ezgi' ye ) dediğimiz
Kahramanlık şarkılarını icra ederlerdi .
Bu ezgiler  ; Osman Paşa Marşı , Debreli Hasan Türküsü ve Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı...
Türkiye sevgisi kalplerimizde öyle nakşedilmişti ki ,
Her evde Atatürk , Türkiye ve Bayrağımız motifli duvar halıları
Salonumuzun baş köşede asılı duruyordu.
" BAYRAK TÖRENİ "...
Türkiye'ye göç edip Manisa'ya yerleştikten sonra ,
O yıllarda Manisa'mızda her Cumartesi günü mesai bitiminde Hükümet Konağı'nda eski Cumhuriyet Meydanı'nda göndere Bayrak çekilmesi töreni düzenlendiğini öğrendik.
Ben her hafta sonunda Babaannemi  , Anneannemi ve Annemi alıp bu töreni izlemeye götürürdüm .
O yıllarda Vali Konağının önünde toplanan Askeri Tören Kıtası ve Askeri Bando
Tören yürüyüşü ile Hükümet Konağına gelirlerdi.
Bayrağımız Asker tarafından üç defa alnına götürülüp Öpüldükten sonra Bayrak direğine çekilirdi.
Vatandaşlar ve bizler de askerlerimizi gözyaşları ile alkışlardık .
Sözün özü  ...
Biz kendimizi daima bu Vatanın ve Milletin asli unsurlarından birileri olarak gördük .
Türklüğümüzle ve Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları olmaktan dolayı daima gurur duyduk...
Benim büyük Halam Yugoslavya'da kalmıştı . Her yıl bizleri ziyarete
Türkiye'ye gelirdi.  Manisa'da Türk toprağında ölmesi için hep dua ederdi.
Allah dualarını kabul etti. 1984 yılında Manisa'da hastalandı ve
ben kendi ellerimle Manisa Kırtık Kabristanına defnettim.
Son yıllarda ve özellikle de bu günlerde Suriye'de ki iç savaşı fırsat bilen Türkiye düşmanları dört bir koldan Ülkemize saldırmaktadırlar.
Hiç kimsenin şüphesi olmasın !
1000 yıldır yaşadığımız bu Vatan toprakları sonsuza kadar Türk Yurdu olarak kalacaktır.
Şair Arif Nihat ASYA 'nın bu şiirinde dediği gibi ;
Biz kısık sesleriz... Minareleri , 
Sen ezansız bırakma Allah'ım .
Ya çağır şurda bal yapanlarını, 
Ya kovansız bırakma Allah'ım .
Mahyasızdır Minareleri... Göğü de ,
Kehkeşansız bırakma Allah'ım. 
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu , 
Müslümansız bırakma Allah'ım .
Bize güç ver... Cihad meydanını , 
Pehlivansız bırakma Allah'ım.
Kahraman bekleyen yığınlarını, 
Kahramansız bırakma Allah'ım. 
Bilelim hasma karşı koymasını, 
Bizi cansız bırakma Allah'ım.
Yarının yollarında yılları da...
Ramazansız bırakma Allah'ım .
Ya dağıt kimsesiz kalan sürünü... 
Ya Çobansız bırakma Allah'ım.
Bizi sen sevgisiz... Susuz , 
Havasız ve Vatansız bırakma Allah'ım.
Müslümanlıkla yoğrulan yurdu... 
PMüslümansız bırakma Allah'ım...
Türkiye'min güzel insanları...
Bu Cennet Vatan o kadar büyük ki ! Hepimize yeter !...
Türk - Kürt - Laz - Çerkez - Arnavut - Boşnak - Pomak - Torbeş ve diğerleri...
Bu Toprakların ve Üniter Devletin zenginlikleridir. 
I.ve II. Balkan Savaşları ,  I.Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşlarında kazandığımız Manevi Ruh , İman ve Vatan sevgisiyle birleşerek, 
Kazandığımız İstiklal Savaşı...
Türk Milletinin Aziz Evladları  ; 
Şanlı Tarihinize ve Ecdadınıza sahip çıkınız! 
Bu Cennet Vatan , Bu Memleket bizim !..
Unutmayalım ki !
Başka Türkiye Yok...!!!