28 Şubat “postmodern” darbenin üzerinden 15 yıl geçti ve bugün artık başka bir siyasi iklimde yaşıyoruz. Tansu Çillerler, Erbakanlar, Mesut Yılmazlar, Süleyman Demireller yok artık. Doğal olarak onların siyaset yapma ve ülkeyi yönetme usulleri de geçerl

28 Şubat “postmodern” darbenin üzerinden 15 yıl geçti ve bugün artık başka bir siyasi iklimde yaşıyoruz.

Tansu Çillerler, Erbakanlar, Mesut Yılmazlar, Süleyman Demireller yok artık.

Doğal olarak onların siyaset yapma ve ülkeyi yönetme usulleri de geçerliliğini yitirdi.

Siyasetin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi varlığını hissettiren Milli Güvenlik Kurulu kararları da yok…

Sincan’da yürüyen tanklar da…

“Gerekirse silah kullanabiliriz” diyen “çevik” paşalar da yok…

İkna odaları da…

Alınan oyların virgülünden sonrasının bile sandalye dağılımında etkili olduğu seçimler yaşamıyoruz.

“YAŞ” kararlarına şerh konmuyor, iktidar ‘yaş’ tahtaya basma tedirginliğiyle yaşamıyor…

*

AK Parti Kasım 2002’den beri Türk siyasetine damgasını vurmuş durumda… Bu yılın sonunda çoğunluk iktidarının 10. Yılını geride bırakacak ve ülkeyi tam 10 yıl tek başına yöneten (1950-1960) Demokrat Parti’nin rekorunu eline geçirecek. Üstelik bugünkü konumuna oylarını sürekli arttırarak geldi. Genel kanı bu iktidarını daha uzun yıllar sürdüreceği yönünde.

*

Peki nereye kadar?

AK Parti Türk siyasetindeki bu ezici üstünlüğünü ne zamana kadar devam ettirebilir?

Elbette bu soruya diyalektik açıdan yaklaşırsak yanıtı basittir. Tarihte hiçbir kurum, hiçbir hükümet anlayışı hatta hiçbir devlet varlığını ilk günden bu güne kadar kesintisiz getiremediğine göre AK Parti hükümetinin de doğal bir ömrü vardır.

Ancak daha dar çerçevede, Türk siyasetinin parametrelerini göz önüne alarak, pragmatik bir bakış açısıyla yaklaşırsak, AK Parti hükümetinin ne zamana kadar ülke yönetiminde baş aktör olabileceğini öngörebiliriz.

*

AK Parti’nin iktidara gelmesinin en büyük nedeni, toplumun büyük kesiminin beklentilerini ve ihtiyaçlarını doğru tespit edebilmesi ve söylemini o insanların içselleştirebileceği bir dilde gerçekleştirmesidir.

Başka bir deyişle toplumun nabzını iyi tutabilmesidir.

Siyasi jargonla söylersek siyasetini geniş halk tabanına ulaştırabilmiş olmasıdır.

Buna devam ettiği sürece iktidarı da devam edecektir.

*

AK Parti’nin liderlik koltuğu, iktidarın başlangıcında, devamında ve geleceğinde hayati önemdedir.

Başbakan’ın halka yakın ve samimi gelen üslubu, parti örgütünün tamamı üzerindeki ağırlığı ve etkisi, siyasi polemiklerdeki başarısı, hitabetinin gücü, disiplin ve kararlılığı partinin başarısının en önemli etkenlerinden biridir.

Başbakanın partideki liderliği devam ettiği sürece AK Parti’nin iktidarının da büyük olasılıkla devam edeceğini söyleyebiliriz.

*

AK Parti, büyük bir ekonomik krizin ve siyasi bunalımların ardından iktidara gelmiştir. Toplumun ekonomik sıkıntılarının büyük bölümüne ‘kalıcı’ çözümler bulunamasa da bir ekonomik kriz algısı ve hatta korkusu yoktur.

Sonuçsuz koalisyon çekişmeleri ve hükümet kurma maratonları geride kalmıştır.

Bu koşullar değişmedikçe AK Parti iktidarı devam edecektir.

*

Sağdan soldan herkesin şikayet ettiği “askeri vesayet” AK Parti tarafından sona erdirilmiştir. Her ne kadar bunun yerini “sivil vesayet”in aldığı eleştirileri getirilse de, toplumun en az yarısının şu an görmekten memnun olduğu şey, askeri vesayetin sona ermesidir.

Yeninin sorunlarını net görebilmek için eskiyi tamamen geride bırakmak gerekir.

*

AK Parti çok partili hayata geçildiğinden beri hiçbir partinin yapamadığını yapmış ve devletin tüm kurumlarında karşıtlarının deyimiyle “kadrolaşmış”, kendilerinin deyimiyle kurumlar arasında “uyum”u sağlamıştır.

Bizim devletimiz kuruluş itibariyle bürokratik bir devlettir ve bürokrasiyi “kendi açısından sorunsuz” çalıştırmak, iktidarın geleceğini de güven altına alır.

*

Uzun soluklu başarılarda en büyük tehlike, başarıya ortak olanların kendi aralarında mücadeleye girişmesi ve partinin bölünmesidir.

Lider kadronun da etkisiyle parti içi disiplin bu güne kadar son derece iyi işlemiştir ve bölünme gerçekleşmedikçe iktidarın da devam edeceğini söyleyebiliriz.

*

Başbakan her fırsatta, “Biz CHP’nin muhalefetinden çok memnunuz!” diyor.

İktidarların ömrünü biraz da muhalefet belirler. Türkiye’nin kurucu partisi ve günümüzün ana muhalefet partisi CHP, geleneksel hale gelen parti içi mücadelelerden kafasını kaldıramadıkça, kurultaydan kurultaya koştukça, parti içi demokrasi diyerek parti içinde öbek öbek oluşumlara yol açtıkça, gerçek anlamda iktidar hedefine odaklanıp halkın ilgisini ve dikkatini çekecek projeler üretmedikçe ya da CHP’den daha güçlü bir muhalefet oluşmadıkça AK Parti iktidarı devam edecektir.

*

Sözün özü, AK Parti, başarısına yol açan özelliklerini koruyup geliştirdikçe ve buna paralel olarak muhalefet de yerinde saymaya devam ettikçe AK Parti, iktidar partisi olmaya devam edecektir.

*

AK Parti iktidarı daha uzun yıllar devam eder veya etmez onu hep birlikte göreceğiz ama asıl dileğim Sayın Murat Baybatur’un dile getirdiği gibi demokrasimizin bin yıl daha sürmesidir.

Herkes için…