Levent Eriş görevinden istifa etti, (ettirildi)
Geç kalınmış bir ayrılık en sonunda gerçekleşti.
Geçen sezondan bu yana dilimde tüy bitmişti, “Bu hocayla yürümüyor, takıma bir etkisi yok, aldığı paranın hakkını veremiyor,gerçekleri görün artık” diye…
Ama dinletemedik.
Bodrum’da beraberliğe şampiyon olmuş gibi sevinenlerin gitmesi için,
İlla Pazarspor yenilgisi mi olmalıydı?
Geçmişte arkamdan “hain” muhabbeti yapanlar, şimdi eşyalarını toplayıp yolcu oldu. İflas etti. The end oldu…
Böylesine bir göreve geldiyseniz, yüz binlerce lira maaşı alıyorsanız, laf değil iş üreteceksiniz iş!
Laflardan bazılarına bakın, “Cengiz Ergün’den başkasını tanımam. Burada varoluş nedenimiz Cengiz Ergün’dür.3. Lig’e beni  Manisa sevdası ve Cengiz Ergün dışında kimse getiremezdi. Susuyorsak asaletimizden, Cengiz Ergün ve Manisa sevdamızdan susuyoruz. Her zaman tercih edilen bir antrenör oldum. Hayatım boyunca kimseye yalakalık yapmadım. Bizi eleştirenler önce kendilerine baksın. Pilavdan dönenin kaşığı kırılsın” dedi.
Buna benzer tahrik edici sözleriyle,
Amca-yeğen arasını açtı.
Geçen sezon yaşanan tarihi şampiyonluğun bir kalemde silinmesini sağladı.
Kendi imparatorluğunu kurdu.
Kimse konuşmasın etmesin diye eski yönetime yakın ne kadar personel varsa göndertti.
İdmanı kimse izlemesin diye,
tesislerin etrafını sentetik zeminle kapattı.
Kendisinden olmayan herkesi tesisten göndertti.
‘Haber uçuruyorlar’ diyefutbolcuları sıkıştırdı, hatta birini de bu bahaneyle yollattı.
Genç oyuncuların yüzüne bakmadı.
Bir tanesine idmanda bakış attı diye fena azarladı, herkesin gözü önünde s…tir çekti. 5 yıllık profesyonel sözleşmesi bulunan gelecek vaat eden çocuğu takımdan kovdu.
Cengiz Ergün kalkanıyla her istediğini yaptırdı.
Geçen sezon 5’nci haftada geldiği takıma devre arası 10’a yakın transfer yaptırmasına rağmen amatör lige düşmekten son anda kurtuldu.
Bu sezon başında kimi istediyse transfer ettirdi.
“Bu takımı ellerimle kurayım da başarıyı görün siz!” mesajını verdi.
En kolay grupta ligin en pahalı takımını kurdurttu.
Liderliği kısa süre içinde alması beklenen takımı, beraberlikler takımı yaptı, Bodrum’da beraberliğe bile sevinir hale getirdi. Ligin vasat takımlarına karşı alınan galibiyetlerle de kredi kazandı.
Paraya endeksli bir futbol takımı dizayn etti.
Maçlarda takımı karakolluk etti.
Takımını gerdikçe gerdi.
Kırmızı kartlar havada uçuştu.
Birçok maçtan men cezaları aldı.
Yaz kampında bile rakip takım teknik heyeti, başkanı, yönetimi ve futbolcularıyla tartıştı.
Büyükşehir Belediyespor’u sevimsiz bir futbol takımı hale getirdi.
Yetmedi, kendisini eleştiren Ergün’ün en yakınındakilerle kapıştı.
Basın toplantılarında “Futbolun içerisinde yönetici bazında bile yer almamış kişiler bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmaya başlamış” diyerek adres gösterdi.
Pazarspor maçının soyunma odasında Ergün’ün en yakınındakilerden biriyle,sözlü-fiili tartışıp bardağı taşırdı.
Say say bitmez…
Belediyespor’un bu noktada olmasında sadece Eriş mi suçlu? Elbette hayır.
“Eriş gitti” diye sorunlar bitecek gibi durmuyor.
Çünkü yönetimsel anlamda da yukarıda saydıklarıma benzer sorunlar var…
Şehirle, medyayla, oldukça mesafeli bir başkan ve yönetim kurulu var.
Takım galip gelirken,özçekimler havada uçuşuyor, mağlupken telefonlar açılmıyor.
Onlara göre gerçekleri yazıp eleştiri yapan gazeteci, gazeteci değil.
Onlara göre gazeteci kavramı, ‘Görmeyeceksin, duymayacaksın, eleştirmeyeceksin, soru sormayacaksın!’
Düz habercilik yapacaksın, ‘Eriş’le bu iş yürümüyor’ değil de “Pazarspor hazırlıkları sürüyor” gibi klişe haber yapacaksın.
Bunları yazarsan gazetecisin, yazmazsan toplantılara davet edilmezsin, defterden silinirsin.
Mesela her türlü egoizmi görmezden geleceksin.
Rakip takım seyircisi tarafından hiçbir tahrik edici tezahürat yokken,
Dersim maçının devre arasında mehter marşı çalmak da nedir?
‘Yelkenler biçilecek’ten‘Ceddin dede’ye…
Yahu bir futbol maçı oynanıyor, savaş değil.
O maçta olay çıksaydı olayların bir numaralı sorumlusu Belediyespor kulübü olacaktı.
Dersimspor maçı sonrası bu saçmalığı yazacaktım ki ‘Yahu Tatlı zaten hedeftesin, her şeyi de görme, yazma be kardeşim!‘ dedim kendi kendime… Nitekim, ‘şimdilik es geçeyim, bu seferlik görmezden geleyim’ deyip bu olayı sahiden yazmadım.
Ama Pazarspor maçında yaşadıklarım, “yok artık daha neler!” dedirtti.
Devre arasında yine mehter marşları çalınca, “Sanırım bu bir gelenek haline geldi” dedim.
Kimse yanlış anlamasın, mehterden yana rahatsızlığım asla olamaz, benim tepkim mehtere değil, tepkim mehterin yeri ve zamanlamasınadır. “Yelkenler biçilecek” falan diye devam edince bir sonraki parça ne olsa beğenirsiniz?
Milliyetçi Hareket Partisi’nin seçim şarkısı olan, “Harekete geçmek lazım!”
Maça mı geldik, MHP’nin mitingine mi belli değil.
Siyaset spora bulaştığında parti ismi ayırmadan eleştiri yaptığımı beni takip eden okuyucularım iyi bilir.
Zaten bu şehrin sporu ne çektiyse siyasetten çekiyor.
Nasıl Manisaspor’unson kongresinde AK Parti’yi eleştirdiysem, burada da MHP belediyesini eleştiriyorum.
Manisaspor’da siyaset yapıldığını bahane edip, şehrin en büyük marka değerinin yüzüne bakmayanlar, Büyükşehir Belediyespor’da spor üzerinden siyaset yapıyor.
Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?
Büyükşehir Belediyesi, herkesin belediyesi olmalı, Büyükşehir Belediyespor herkesin Belediyespor’u olmalı.
Büyükşehir Belediyesi, Manisaspor markasını görmezden gelmemeli!
Manisaspor apoletiyle seçilen bu şehrin Büyükşehir Belediye Başkanı, Belediyespor futbol takımına bu kadar maddi destek sağlamamalı.
Futbol sahaları, birilerinin ego tatmini yaptığı yerler olmamalı.
Şimdi soruyorum.
İki hafta sonra Manisa 19 Mayıs Stadyumu’nda oynanacak Manisaspor-Balıkesirspor maçının devre arasında AK Parti seçim müziği çalınsa doğru olur mu?