1- “En iyi kitap sizi başka bir kitaba götürendir.” Bana iyi kitabın nasıl olması gerektiğini soranlara hep bu yanıtı verdim. Bir kitap sizi o kitabın yazarının başka kitaplarına veya başka yazarın kitaplarına götürüyorsa o kitap iyi kitaptır.
İlk kitabım Edebiyatın Haziran Mezarlığı’nın da üstünde yükseldiği temel bu cümleydi. Bu cümleyi hep zihnimin iç cebinde taşıdım. Hem okur olarak, hem yazar olarak.
2- Papirüs’e çoğunlukla edebiyata dair notlarımı aktaracağım. Defterlerimdeki, kitaplarımdaki, zihnimdeki notları. Edebiyatın dışına çıkarsam da bu nadir olacak.
3- Edebiyat çıkışı olmayan bir labirent.
4- Salinger’in “iyi kitap” tanımı: “Bir kitabı okuyup bitirdiğiniz zaman, bunu yazan keşke çok yakın bir arkadaşım olsaydı da, canım her istediğinde onu telefonla arayıp konuşabilseydim diyorsanız, o kitap bence gerçekten iyidir.” (Çavdar Tarlasında Çocuklar)
5- Çavdar Tarlasında Çocuklar yayımlandığında Salinger 32 yaşındaydı. 46 yaşında tamamen münzevi bir hayat sürmeye başladı ve 91 yaşında ölümüne değin yazdığı hiçbir şeyi yayımlamadı.
6- Yusuf Atılgan 1946’da İstanbul’dan ayrılıp doğduğu şehir Manisa’ya döndü. 30 yıl boyunca Hacırahmanlı köyünde yaşadı. Başyapıtları Aylak Adam ve Anayurt Oteli’ni bu köyde yazdı. Yanlış bir şekilde onun da Salinger gibi inzivaya çekildiği, insanlardan kaçtığı bilgisi dolaşıyor internette.
Oysa Yusuf Atılgan çitçilik yaptığı köyde insanlarla, özellikle gençlerle çok iyi anlaşıyordu. Sıklıkla köy kahvesine gidiyor, futbol oynuyor, okul çağındaki çocuklara ders çalıştırıyordu. Hacırahmanlı Spor Kulübü’nün kurucularındandı. Gündelik yaşamı önemliydi. Yazmaktan bile. Şöyle demişti:
“Gündelik yaşamım benim için her şeyden önemlidir. Bunun için yazarlığımı bile feda edebilirim” 7- “Yazmasam deli olacaktım.”- Sait Faik
“Yazmak o kadar canımı sıkıyor ki..”- Oscar Wilde
8- Sudan nefret eden Virginia Woolf nehre atlayarak intihar etti.
İflah olmaz bir obur olan Gogol kendini açlığa mahkûm ederek öldü.
Peki ya, “Sizce en saçma ölüm hangisidir?” sorusuna “Trafik kazası” yanıtını veren Albert Camus’nün trafik kazasında hayatını kaybetmesine ne demeli? (Yayıncısının kullandığı otomobil yoldan çıkıp ağaca çarpmıştı.)
9- Kitap önerileri:
Nefaset Lokantası, Tuğba Doğan. YKY
Bir Kayıkta Üç Kafadar, Jerome K. Jerome. Can Yayınları
Hemingway Hırsızı, Shaun Harris. Paris Yayınları
Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu, I. Calvino. YKY
10- Calvino’nun Görünmez Kentler kitabı çok farklı bir okuma keyfi sunuyor. Hem Marco Polo, Hem Kubilay Han, hem kentler, hem hayat üzerine düşündürücü cümlelerle dolu. Şu cümleden çok etkilendim örneğin:
“Yaşanmamış gelecekler geçmişin dallarıdır yalnızca: kuru dalları.”
11- Hulki Aktunç’un Büyük Argo Sözlüğü’nden (YKY):
*akozlamak: (Birisine) Gizlice söylemek, kimse duymadan anlatmak. Haber vermek.
*klark çekmek: (Amerikalı sinema oyuncusu Clark Gable’ın adından) (Erkek) Bir kadın ya da kıza, ilgi duyduğu halde ters davranmak, yüz vermemek: “Ali kıza bir klark çekiyor / Kahvedekiler ınınının diyor” (Mazhar Alanson, Ali Desidero)
12- Şair burada ne anlatmak istiyor? (1)
Viktorya dönemi şairleri arasında çok önemli bir çift vardır: Elizabeth Barrett Browning ve Robert Browning. Browningler 19. yüzyıl İngiliz şairleri arasında farklı bir yere sahiptir. Robert Browning’in şiirleri eşinin yazdıklarına göre daha karmaşık, anlaşılması zor bulunur. Bir gün eşi, yazdığı bir şiiri okuyarak Robert’a bir dizede ne demek istediğini anlayamadığını söyler ve açıklamasını ister. Robert Browning kendi şiirini okur, bir yazdığı dizeye bir de eşine bakar ve şöyle der: “Sevgilim, o satırı yazdığımda anlamını tanrıyla Robert Browning biliyordu. Şimdi yalnızca tanrı biliyor!”
13- Orhan Veli ile Sait Faik yakın arkadaştılar. Sık görüştükleri bir dönem takıldıkları kahvede bir araya geliyor, bulmaca çözüyorlardı. Aralarında iddiaya girmişlerdi: Her gün iki Cumhuriyet gazetesi alıyorlardı. Gazetenin bulmacasını ilk kim çözerse diğeri ona rakı ısmarlayacaktı. Her seferinde Orhan Veli kazanınca Sait Faik isyan etti: “Nasıl oluyor bu yahu?” dedi, “Nasıl her defasında sen benden önce bitirebiliyorsun?” Orhan Veli gülerek yanıt verdi: “Gazetenin bulmacalarını ben hazırlıyorum!”
14- Ya o, Muallâ’yı sandala atıp
Ruhumda hicranın’ı söyletme hikâyesi?
Orhan Veli’nin Dedikodu şiirinde adı geçen Muallâ, şairin Çat Çat adını verdiği Karaköy’deki küçük balıkçı meyhanesini işleten ‘Mualla Abla’ olabilir mi?
(Orhan Veli ‘Abla’ dediği için herkes Mualla’ya abla diyordu ama, çoğu kişi Mualla’nın şaire yanık olduğunun da farkındaydı. Belki de Orhan Veli, Nahit Hanım’ın kulağına bir şey gitmesin diye Mualla’ya ‘Abla’ diye hitap ediyordu. Öyle ya, o Nahit Hanım ki, şairin Sere Serpe ve Anlatamıyorum şiirlerini yazdığı Bella’nın kulağına eğilip “Orhan’ı kimseye kaptırmam!” diyerek ültimatom veren bir çetin cevizdi.)