Yüzyılın salgınına savaş açtık Obezite (şişmanlık) tüm dünyada giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1.6 milyarın üzerinde fazla kilolu insan bulunmaktadır. Zengin ülke hastalı

Yüzyılın salgınına savaş açtık

Obezite (şişmanlık) tüm dünyada giderek artan bir halk sağlığı sorunudur. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre dünyada 400 milyonun üzerinde obez ve 1.6 milyarın üzerinde fazla kilolu insan bulunmaktadır. Zengin ülke hastalığı olarak da bilinen obezite kişi başına milli geliri 10 bin 500 doları geçen ülkemiz içinde bir sorun olmaya başlamıştır. Türkiye’de 10 yıl önce bir sağlık sorunu olarak görülmeyen obezite, günümüzde halk sağlığını ciddi düzeyde tehdit eder hale gelmiştir. Öyle ki; ülkemizde yapılan birçok araştırma yaklaşık olarak her üç kişiden birinin obez, her üç kişiden birinin de aşırı kilolu olduğunu ortaya koymuştur. Bu oran kadınlarda daha da yüksek seviyelere ulaşmaktadır.

Obezite hastalığına neden olan iki temel faktör yanlış beslenme alışkanlığı ve hareketsiz yaşamdır. İlk faktör özellikle büyük şehirlerde fastfood tarzı beslenmedir. Kalorisi yüksek, doymuş yağ asitleri ve tuz içeriği zengin, ancak posa içeriği A ve C vitaminleri ile kalsiyum yönünden yetersiz olan bu yiyecekler, obezite, kalp-damar hastalıları, diyabet gibi kronik hastalıkların oluşma riskini artırmaktadır. İkinci faktör günümüzün yaşam biçimi haline dönüşen hareketsiz yaşam tarzıdır. Öyle ki; insanlar merdiven çıkmıyor yürüyen merdivenlerle gidiyorlar, bir yerden bir yere yürüyerek gitmiyor araç kullanıyor, televizyonu, elektriği ve birçok ev aletini oturduğu yerden kumanda ile açıp kapatıyorlar. Eskiden çarşı çarşı dolaşıp alış-veriş yapan bayanlarımız şimdi hipermarkette tek bir yerden tüm alış verişlerini tamamlıyor hatta dışarı çıkmadan evlerinde internet üzerinden alış-verişlerini yapıyorlar. Bu da ülkemizde obezite oranlarının giderek artmasına neden olmaktadır. İlimizde de durum Türkiye tablosundan pek farklı değildir. Aile hekimleri tarafından 200 bin’e yakın kişi üzerinde yapılan obezite ölçümlerinde nüfusun yüzde 27,2’sinin obez, yüzde 27,5’inin aşırı kilolu olduğu görülmüştür.Yani ilimizde yaşayan insanların yarıdan fazlası aşırı kilolu ya da obezdir. Eğer gerekli müdahaleler yapılamaz, obezitedeki bu artış durdurulamazsa yakın bir gelecekte bütçenin önemli bir kısmı, obezite nedeniyle ortaya çıkan hastalıkların tedavisi için harcanmak zorunda kalınacaktır. Ekonomiye vurulacak bir ikinci darbede bu hastalıklar nedeniyle iş gücü kaybında yaşanacaktır. Bu nedenle halkımızın sağlığı ve ülke geleceği için öncelikli bir tehdit oluşturan obezite ile mücadele de iki etken faktöre yönelik olmalıdır.

Doğru beslenmek için ev yemekleri olarak tanımladığımız anneanne ve babaannelerimizin mutfağında yer alan tencere yemeklerine yönelmeli, öğün atlamadan en az 3 öğün yemeli hatta mümkünse porsiyonları azaltarak öğünlerimizi 4 ya da 5’e çıkarmalıyız. Sebze ve meyve ağırlıklı beslenilmesi de obezite ile mücadele için anlamlı olacaktır.

Yaşamımıza hareket kazandırmak için ise yakın mesafelere araba yerine yürüyerek gitmeyi alışkanlık haline getirmek, mümkün oldukça asansör yerine merdivenleri kullanarak çıkmak, bunların yanı sıra yaş ve sağlık durumuna göre çeşitli sportif faaliyetlerde bulunmak oldukça önemlidir.

Obezite ile mücadele sadece Sağlık Bakanlığı’nın tek başına yürütebileceği bir mücadele değildir. Ülkece yürütülmesi gereken bu mücadelede diğer kamu kurumlarının yanı sıra üniversiteler, belediyeler, sivil toplum kuruluşları ve basının da desteği sağlanmalıdır. Obeziteye karşı açtığımız bu savaşı ancak milli mücadele ruhu ve topyekün bir mücadele ile kazanabiliriz.