HOŞ GÖRÜLÜ OLARAK YAŞAYABİLMEK İnsan yaratılışı gereği hayatını yalnız başına değil toplum içinde sürdürmeye mecburdur. İnsan, toplumun en ufak kurumu olan ailede doğar,  toplum içinde büyür ve yaşantısını devam ettirir. Bu durumda etrafımızdaki insan

HOŞ GÖRÜLÜ OLARAK YAŞAYABİLMEK

İnsan yaratılışı gereği hayatını yalnız başına değil toplum içinde sürdürmeye mecburdur. İnsan, toplumun en ufak kurumu olan ailede doğar,  toplum içinde büyür ve yaşantısını devam ettirir. Bu durumda etrafımızdaki insanlarla iyi geçinmek, toplum kurallarına uymak zorundayız. 
Cenab-ı   Allah her insanın düşünce ve davranış şekillerini ayrı ayrı yaratmıştır. Bu gerçeği bilirsek her türlü düşünce ve davranışlara ölçülü bir şekilde müsamahalı ve hoşgörülü yaklaşırız. Karşımızdakilerden beklediğimiz her türlü olumlu davranışları önce biz göstermeliyiz.

Her şeyin başı sabır olduğuna göre hoşumuza giden ve gitmeyen durumları sabırla karşılayıp, birbirimize sabrı tavsiye edelim. Yaşantımızın her anını istediğimiz gibi yaşayamayız. Terslikler, sıkıntıları ve ızdırapları hoş karşılamayıp hırçınlık ve öfke gösterirsek işlerimiz ve yaşantımız daha da zorlaşır. Bizlerin dünya ve ahiret önderi olan Peygamberimiz (SAV) insanlarla ilişkilerini  Allah’ dan aldığı emirlerle insanlara hoşgörülü ve yumuşak davranıp gönüllerini fethetmiştir. “Eğer sen kaba ve katı yürekli olsaydın etrafından dağılıp gitmişlerdi bile.”(1) “(Ey Muhammed) Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.” (2) Ayetleri gereği hareket etmiş ve zafere ulaşmıştır. Bizlere de şöyle tavsiyede bulunmuştur: “Kim dünyada bir kulun ayıbını örterse, Allah da onun ayıbını kıyamet günü örter” buyurmuşlardır. İnsan beşerdir, yanlış işler yapabilir. Doğruyu takdir ederken yanlışları da düzeltmeye çalışmalıdır. Mevlana Hazretlerinin dediği gibi “ Kusursuz dost arayan dostsuz kalır.” Yalnız kalan insanlar bunalım yaşayıp topluma düşman olabilirler. İnsanların arasındaki tanışma ve samimiyetin kaynaklarından biri de selamlaşmadır. Selamla karşımızdakine barış ve esenlik diliyoruz. İnsanlara selam vermemizi isteyen Peygamberimiz; “İslam´ın hangi ameli daha hayırlıdır?” diye sorana; “Yemek yedirmen, tanıdığına ve tanımadığına selam vermendir” (3) buyurmuşlardır.  İslam dini, din (inanç) ve fikir  hürriyetine de önem vermektedir. Belli bir fikre ve dine inanma konusunda baskı yapılmasını kabul etmez. Bu konuda Allah Taala; “Dinde zorlama yoktur” (4) buyurmaktadır. Tebliğ var, zorlama yoktur.İslam tarihine coğrafyasına baktığımızda, diğer din mensupları güven içerisinde varlıklarını sürdürmüşlerdir. Sürdürmeye devam etmektedirler.
Hoşgörü ile davrandığımız insanlardan hoş görü beklemek hakkımızdır. Bizler bütün peygamberleri hak olarak kabul ederken Peygamberimize ve kutsal değerlerimize saldırı yapılmasını da istemeyiz. Düşünceye evet  fakat  kötü düşüncenin eyleme  dönmesine hayır diyoruz. İster toplum olarak, ister dünya insanlığı olarak barış istiyorsak hoşgörülü olmalıyız. Affetmeyi ve iyi davranışı arttırırsak bizim de itibarımız artar. Peygamberimiz (SAV) “Allah affeden kulunun şerefini arttırır.” (5) Allah Taala,  Kur´an-ı Kerim de: “İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğe iyiliğin en güzeli ile karşılık ver; bir de bakarsın, aranızda düşmanlık bulunan kimse candan bir dost oluvermiş” (6) diye buyurmuşlardır.  Hoşgörü ve anlayışın olmadığı yerde anarşi ve taassup olur. Bunun hiç kimseye faydası olmadığı gibi sıkıntı getirir. En iyi yaşantı insanları ile iyi geçindiğimiz toplumdur. Dirlik ve düzenimiz karşılıklı sevgi, saygı ve hoşgörüye bağlıdır.  Sevgi, saygı, birlik ve beraberlikle maddi ve manevi bolluk içerisinde bir yaşantı dileklerimle 1- Al-i İmran Suresi 159. Ayet 2- Nahl Suresi 125. Ayet 3- R. Salihin, H. N: 848 4- Bakara Suresi 256. Ayet 5- R. Salihin H. N:558 6- Maide Suresi 13. Ayet
                                                                                                                 Ömer Çoraplı