1974 yılında Manisa'da kısa bir süre banka memurluğu yapan bir kişinin hatırası...
"On yıllık başarılı bir memurdum. Ancak bir dalgınlık sonucu, bir mudiye yanlışlıkla bir sıfır ekleyip fazla para ödenmesine sebep olmam benim için kâbus dolu günlerin başlangıcı oldu.
Ay sonunda benim işlemlerimde ortaya çıkan bu yanlış ödeme bütün dünyamı alt üst etmişti.
O zamanlar bilgisayar olmadığı için ayrıntılı araştırma imkânım yoktu.
Maalesef fazla parayı alan vatandaşın kim olduğu bulunamadı.
Sebep olduğum açığı mecburen ben kapatacaktım. Ancak bu yanlışlıktan sonra benim ne huzurum ne de eskisi gibi çalışma azmim kalmamıştı.
Tek dileğim yok yere sebep olduğum bu yanlışlığı telafi etmekti...
Eşim, annem ellerinde olan altın, bilezik ve takıları verdiler. Borcumun büyük bir kısmı tamamlanmıştı, kalan borcu taksitle ödeyecektim.
Yakın çevremden birkaç kişi bu durumu biliyordu.
Bunların içinde bir Garip vardı ki...
Benden yedi sekiz yaş küçüktü, biraz algı sorunu vardı. Ama öyle masum, öyle mazlum biriydi ki, elimde olmadan ona ağabeylik ediyor, onu koruyordum.
Ne zaman Garip'i görsem yanıma çağırır yemek yedirir, bir parka ya da kahveye götürür ona gazoz ısmarlardım.
Gazoz içmeyi çok severdi.
"Ne içersin Garip?" diye sorunca gözlerinin içi güler, "Beyaz gazoz ! Su-ga!" derdi.
Benim bu sıkıntılı günlerimde bir akşam karşıma çıktı. Yanımda bankadan bir arkadaşım da vardı.
Garip heyecanla, "Abi! Abi!" diye bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Onu dinleyecek halde değildim. "Sonra Garip, sonra konuşuruz" dedim.
Garip aynı heyecanla peşimizden geliyordu. Ben yine onu uzaklaştırmaya çalışınca arkadaşım, "Salih bir dinle şunu. Yazık peşinden ayrılmıyor. Şu parkta beş dakika oturalım, bakalım ne diyecek" dedi.
Parkta oturduk biraz sinirle "Ne oldu Garip? O kadar canım sıkkın, bir de sen... Gazozunu iç git!" dedim.
Garip, cebinden yüz lira çıkardı heyecandan titriyordu. "Abi senin paranı almışlar. Al bu parayı hem borcunu ödersin, hem gazoz paralarını" dedi.
İçim parçalandı. Hayatımda bu kadar saf, temiz bir sevgi görmemiştim. Hayal edemezdim.
Arkadaşım da öyle hayret ve hayranlık içindeydi ki...
Garip para elinde, sevgi, minnet dolu gözlerle bana bakıyordu.. Arkadaşım gözleriyle "Al" diye işaret etti.
Parayı aldım. "Bak bunu borç olarak alıyorum. Sonra sana ödeyeceğim" dedim.
Garip sevinçten uçuyordu sanki.
Otuz üç yıllık hayatımın en güzel dersini Garip bana vermişti. Karşılıksız dostluk ve sevgi ne demek o gün anlamıştım.
Garip'e teşekkür ettim ertesi gün Ulupark'a gelmesini söyledim.
Eve gidince olayı anneme anlattım. Annem Garip'i mutlaka eve getirmemi söyledi.
Ertesi gün Garip gazozunu içtikten sonra bize geldik.
Annem yemekler hazırlamıştı. Garip'i sevgiyle karşıladı. Sohbet etti. Asıl adını sordu. Garip "Abim Garip diyor, adım Memet ama ben Garip'im. Abim öyle diyor" dedi.
Annem iki çanta hazırlamıştı. Bana" "Hadi al bu çantaları, Garip'in evime gidiyoruz" dedi.
Gariplerin evi Alaybey'de çıkmaz bir sokaktaydı.
Eski, kapısı ve penceresi kırık, sıvaları dökülmüş viran bir evdi.
Annesi bizi öyle sıcak karşıladı ki...
Garip hep abim diye benden söz edermiş.
Garip'in biri köyde, biri Uşak'ta evli iki ablası daha varmış. Yaşlı kadın komşulara kazak, patik örüyor, yazın da tarla işlerine gidiyor; arada Garip gevrek satıyor, ayakkabı boyuyor, geçinmeye çalışıyorlarmış.
Ve bu yoklukta Garip, kıt kanaat annesinin biriktirdiği kömür parasını alıp, borcumu ödiyeyim diye bana getirmişti.
Garip'in verdiği parayla birlikte biraz harçlık bıraktık.
Annem de pirinç, fasulye, yağ, şeker, deterjan vs .almıştı. Onlarla birlikte en çok da annesinin dualarına gönlümüzü bıraktık.
Garip'in sevincine diyecek yoktu...
Eve gelince annem, "Bak oğlum kış geliyor. Onlar kışı o evde nasıl geçirir? Çevrene bak usta, marangoz bul. O evin çatısını, sıvasını, kapısını, camlarını yaptıralım" dedi.
"Ben borç öderken, bunları yaptırmak zor" deyince annem, "Asıl iyilik dardayken yapılandır. Allah büyük. Hele biz bir başlayalım, arkası gelir" dedi.
Allah'ın yardımıyla Garip'in viran evini tamir ettirdim. Yaşlı annesi öyle mutlu oldu ki, ettiği duaların haddi hesabı yoktu. Hele evlerine iki çekyat, bir televizyon, bir de gazlı ocak alınca, sanki dünyalar onların oldu...
Bunların gerçeklesmesinde annemin durumu komşulara anlatmasının, onların ufak da olsa yardımlarının da
payı vardı.
Bir yıl böyle geçti. Artık Garip daha mutlu, daha rahattı.
Bu arada Garip'le annesine bir çiftlikte iş bulduk. Mart ayından Ekim'e kadar çiftlikte kalacaklar, kışı evlerinde geçireceklerdi.
Bu arada benim bocum da bitmişti.
Ekim ayının son günleri bir akşam üstü Garip'i Ulupark'ta gördüm. Gökyüzüne bakarken dalmış gitmişti.
Ben, "Ne yapıyorsun Garip?" deyince, "Sığırcıklara bakıyorum... Baksana abi ne kadar güzel uçuyorlar... Allah'a ne kadar yakınlar..." dedi.
Gökyüzünde inanılmaz bir seremoniyle guruplar halinde uçan sığırcıklar gerçekten harika görünüyorlardı.
"Neden sığırcıklar Allah'a yakın dedin?" dedimç
Garip gözleri sığırcıklarda ,onların gökyüzünde ilahi bir düzende süzülüşlerini izlerken, "Ben hep sığırcıklar böyle nazlı nazlı uçarken dua ederim abi... Sığırcıklara, siz de benim duamı Allah'a söyleyin derim. Onlar da benim için Allah'a dua ederler abi... Benim bir çok duam kabul oldu" dedi.
"Hangi duaların?" dedim.
Garip, "Evimiz çok kötüydü, dua ettim, yine sığırcıklar uçuyordu. Baktım bir çoğunun gagası açılıp kapanıyor. Amin diyorlar. Sonra Allah seni gönderdi abim oldun, evimizi yaptırdın. Yatağım çok eskiydi çekyat aldın. Evimiz güzel oldu. Birgün yine sığırcıklar uçarken dua ettim, televizyon aldın. Ençok duayı senin borcun bitsin diye ettim. Borcun bitti. Sığırcıklar Allah'a çok yakın abi . Onların hiç günahı yok ki..."dedi.
Manisa'dan başka bir şehre müdür olarak tayin olduğum gün bu konuşma olmuştu.
Aradan yıllar geçmiş, Garip'le Manisa hatıralarımda kalmıştı...
Emekli olunca Ankara'ya yerleşmiştik ta ki içimdeki hasret duygusu beni sürükleyip Manisa'ya getirinceye kadar...
Geçen gün Ulupark'ta sığırcıkların muhteşem dansını seyrederken, bir dönem hayatımda unutulmaz izler bırakan Garip'in kulaklarımda
yankılanan sesi canlandı: "Abi sığırcıklar Allah'a yakın. Onların hiç günahı yok ki..."
Senin gibi Garip, senin gibi...
Sen de sığırcıklar gibi temiz ve saftın...
Sığırcıklar gibi hayatımdan süzülüp geçtin...