Hepimizin çocukluğunda bakkal alış verişi vardır.
Köylü bakkala giderken komşumuz Mehmet amca yemek sodasıyla tütün aldırırdı.
Cep yemek sodasını midesi için kullanıyordu.
Tütünü ise tabakasına yerleştirip, ince sigara kağıdına itinayla sarıp içerdi.
O zamanlar Birinci , İkinci, Üçüncü ,Tütün gibi ucuz; Bafra, Gelincik, Bahar ve Samsun gibi kaliteli Türk tütününden üretilmiş sigaralar vardı...
Biz o karton kutulu sigara paketlerini toplayıp, yazılı kısımlarını keserek kart yapıyor, o kartlarla oynuyorduk.
İlginç bir anı.. Tahta köprünün karşı sokağında oturan bir Yaşar teyze vardı.
Çocuğun biri "Yaşar teyze , babam Yaşar amcayı çağırıyor " diye seslenince , karı- koca ikisinin de adının Yaşar olduğunu öğrenmiştim..
O zamanlar köprülerden geçerek bakkala gidiyorduk.
Toprak köprü,
Tahta köprü, Beton köprü, Kambur Köprü, Demirli Köprü, Tavukçu Bakkalın önündeki köprü. Geçtiğimiz geçmediğimiz yolumuzun üstünde ne çok köprü vardı.
Asıl alış-veriş yaptığımız bakkal Köylü bakkaldı.
Eğer alacağımız şey o bakkalda yoksa Göçmen bakkaldan Kuşçu bakkala , Abdullah bakkala kadar hepsine giderdik.
Tabane'den Ulucamii'ye , Alaybey'den Karaköy'e , artı çarşı ve en eski garaja kadar her mahalle ve sokağı aşağı yukarı biliyorduk.
O zamanlar iki arkadaş veya tek başına güvenle her yere gidiyorduk.
Kuşçu bakkala gelmeden fotolarda paylaşılan o sarı evin köprüye yakın tarafında ve Çardak Selvi'de yazın karpuz satılırdı.
Hele Kuşçu Bakkalın sağ tarafındaki fırından kışın aldığımız közlenmiş ayvaların tadına doyum olmazdı.
Fırınlanmış muşmula da çok güzeldi.
Bakkaldan leblebi tozu , leblebi , üzüm, leblebi şekeri çok alırdık.
Okul önünden pandis , su muhallebisi , içinden artist resimleri çıkan çikolata en çok aldığımız şeylerdi.
Horoz şeker, elma şekeri, geceleri boza...
Kış geceleri çayın yanında ceviz yemiş. Yazın kaynak suyunda soğutulan karpuz , dalından meyve ve sebze...
En çok ramazanda fırınlara tepsi tepsi , börek vs.götürülür, odun ateşinde nar gibi kızarmış börek , çörek çok lezzetli olurdu.
O zamanlar , ramazanlar da bayramlar da çok güzeldi.
Hemen her mahallede bir iki eski eser güzelliğinde evler, binalar vardı.
O eski binaları öyle benimsemiştik ki, sanki hiç yıkılamaz , harap olamaz sanıyorduk.
Yıllar içinde ne o eski ramazanlar , bayramlar kaldı, ne de Manisa'ya ruh katan o eski evler , binalar, tarihi eserler...
Şimdi Eski Manisa Fotoğrafları'na bakarken hem yok olan o değerleri, hem de buruk bir özlemle eski günleri , eski güzel Manisa'yı yeniden hatırlıyor, hüzünleniyoruz...