Bugün (5Haziran) Manisa’da “Olimpik Gün Koşusu ve Yürüyüşü” vardı. Sizin haberiniz var mıydı?   Ben oradaydım.                                                              **   Böylesine anlamından uzak, böylesine düzensiz, plansız, gerçekten bu iş

Bugün (5Haziran) Manisa’da “Olimpik Gün Koşusu ve Yürüyüşü” vardı.

Sizin haberiniz var mıydı?   Ben oradaydım.                                                              **   Böylesine anlamından uzak, böylesine düzensiz, plansız, gerçekten bu işe gönül vermiş bir avuç insanın dışında halkı kapsayamayan bir organizasyon görmemiştim epeydir.   Belki çıkacak haberler, göreceğiniz fotoğraflar size başka bir resim sunacak. Ama ben topluluğun içinde günü yaşayan biri olarak kentim adına bir kez daha hayal kırıklığına uğradım.   Uluslar arası Olimpiyat Komitesi’ne (IOC) üye 205 ülkede düzenleniyor bu organizasyon. 23 Haziran IOC’nin doğum tarihi kabul ediliyor ve üye ülkeler haziran ayı içinde bir gün, Olimpik Koşusu ve Yürüyüşü düzenleniyor. Ülkemizde de bu yıl 9 ilde düzenlendi. İstanbul, Ankara, Bursa, Mersin, Eskişehir, Trabzon, Diyarbakır, Erzurum ve Manisa. Amaç; her yaştan insanı bir araya getirerek olimpizmi, geleceği ve aktif bir yaşamı kutlamak.                                                              **   Peki kentimizde nasıl geçti? Ben size anlatayım. Çünkü çoğunuz Pazar sıcağında evinizde, kahvaltı mekanlarında veya 7. sınıf öğrenci velileri olarak SBS heyecanı içerisinde çocuklarınızla birlikte okul bahçelerindeydiniz!   Öncelikle yürüyüş tabi ki zamanında başlamadı! Her şehir için bir zaman belirlemişler ve Manisa için de Sultan Camii önünden 10.40’ da başlaması öngörülmüş. Yürüyüş başladığında saat 11.03’ü gösteriyordu! Bedensel Engelliler Derneği ve spora gönül vermiş insanlar dışında alan ilköğretim öğrencileriyle doluydu. Bu öğrenciler olmasa, törenler, kutlamalar, karşılamalar nasıl geçerdi kim bilir? İhtimal ki, Milli Eğitim Müdürlüğü okullara yazı göndermiş ve öğrenciler de Pazar sabahı öğretmenlerin nezaretinde alana gelmişler. Tabi gelebilenler! Çünkü 7. sınıf öğrencilerinin tamamı ve öğretmenlerin de büyük bir bölümü tüm yurtta aynı saatte SBS sınavındaydılar.   Güzergahımız şu şekildeydi: Sultan Camii önünden hareket, Kırmızı Köprü’den Ayni Ali Kavşağı’na, oradan Hükümet Konağı’na kadar yürüyüş, Hatuniye Camii’nin arkasından başlangıç noktasına varış. Tabi tüm bu güzergah trafiğe kapatılmıştı. Balkonlardan bize bakanlar merak içindeydiler, “Bu insanlar nereye ve neden yürüyorlar?” diye düşünüyorlardı sanırım. Ayni Ali’ye varmadan, öndeki grupla ortadaki grup arasında onlarca metre fark oluştu. Ulupark’a yaklaştığımızda öğrenciler bomboş caddelerde koşuşturmaya, oyunlar oynamaya, dondurmacılara koşmaya başladılar. Uyanık yetişkinler de ara yollardan, kestirmeden parkuru tamamlama niyetindeydiler. Şu düşünceye kapıldım: Keşke dedim, bu kadar geniş güzergahın çeşitli yerlerine pankartlar assaydılar da, hem yürüyenler, hem izleyenler ne için orada olduğumuzu anlasaydılar. Gerçi, katılımcılara tişörtler dağıtıldı ama o kadar az sayıda göndermişler ki, herkese verilemedi. Üstelik dediğim gibi, öğrenci kalabalığı vardı yürüyüşte. Oysa amaç her yaştan insanı bu evrensel olaya katabilmek. olimpikgun.com sitesinde de Manisa’da parkuru tamamlayanların sayısı olarak 10.500 rakamını gördüm, hayret doğrusu, benim gördüğüm insan sayısı beş yüz kişiden biraz fazlaydı. Gün boyu oradan geçen herkesi mi sayıyorlar acaba?   İnanın, şehrin çeşitli yerlerinde “kilo vermek” amacıyla sabah yürüyüşlerini yapan ev hanımlarını toplayıp oraya getirebilseydik, daha nitelikli bir kalabalık toplamış olurduk. Ya da madem öğrencileri potansiyel katılımcı görüyorsunuz, ailelerini neden katılmaya teşvik etmiyorsunuz?     Kimse kusura bakmasın ama benim topluluğun ve organizasyonun genel görüntüsünden aldığım izlenim, kesinlikle Olimpik Gün’ün Manisa’da amacına ulaşmadığıdır. Orada bulunan gerçek anlamda olimpik bilince ulaşmış, bunu kitlelere yaymak ve benimsetmek isteyen insanlar adına üzüldüm açıkçası. Kültürel anlamda bilinç eksikliğimiz bu kadar ortadayken bir de insanımıza olimpik bilinci kazandırabilmek zor görünüyor. Gazeteciler ve TRT kameraları, insanlar orada 1 saat boyunca bekleşirken ve sıcaktan kavrulurken, genellikle, parkurun başlangıç noktasını görüntülemeyi tercih ettiler. Kalabalığın arkasına, Muradiye Camii’nin önüne doğru gelip, yerleri gökten yağmış gibi kaplayan boş su şişelerini, plastik kapları, parkuru tamamlayanlara verilen “İngilizce” ile yazılmış sertifikaları ve çimlerin üzerine kadar uzanan çöpleri çekseydiler, olimpik bilinç için daha ne kadar yol almamız gerektiğini net bir şekilde ortaya koyabilirlerdi.   Toplama kalabalıklar yaratıyoruz... Zamanlamalara uymuyoruz... Halkın büyük bölümünü organizasyona katamıyoruz... Alanı pislik yuvasına çeviriyoruz...   Neymiş? Olimpik bilinç kazanacakmışız! Hadi canım sen de...