İşte Önder Aydın'ın yazısı:
"Türkiye, son yarım yüzyılın en ağır yüklerinden biriyle, terörle mücadelede kritik bir eşikte. Binlerce şehidin verildiği, yüz milyarlarca dolarlık kayba yol açan terör örgütü PKK, gelinen süreçte sembolik olarak silah bıraktı. Bu gelişme, hem toplumun bazı kesimlerinde yeni bir umut doğurdu hem de akıllara onlarca soruyu getirdi.
Örgütün Avrupa’daki ve Orta Doğu’daki uzantıları bu sürece dahil olacak mı? Bu adımın karşılığında neler vadedildi? Ve en önemlisi, bu sürecin samimiyeti ne kadar sorgulanabilir? Tüm bu sorular haklı ve yerinde. Ancak bir gerçek daha var; Türkiye bu kez başarılı olursa, sadece terör kamburunu atmakla kalmayacak, toplumsal barış, siyasi istikrar ve ekonomik kalkınma açısından da yeni bir sayfa açacak.
Elbette bu süreç kolay değil. Şehit ailelerine ve gazilerimize anlatması çok güç. Yaşanan acılar asla unutulmaz, unutulmamalı da! Fakat bu acıların tekrarlanmaması için birlikte düşünmeye, konuşmaya ve çözüm üretmeye her zamankinden fazla ihtiyaç var.
Bugüne kadar hiçbir terör örgütü yalnızca silahlı mücadeleyle yok edilemedi. IRA’dan ETA’ya, Kolombiya’daki FARC’tan El Salvador’daki FMLN’ye, Nepal’deki Maoist gerillalara kadar dünya tarihindeki örnekler hep çözümün masa başında mümkün olduğunu gösterdi. Bugün Türkiye’de iktidar, ana muhalefet ve bazı partiler bu süreci destekliyor. Bu, uzun süredir görülmeyen bir tablo.Ancak unutulmamalı ki eğer bu süreç başarısız olursa siyasi ve toplumsal faturası da ağır olabilir. Özellikle MHP ciddi yara alabilir, AK Parti, ikinci kez aynı delikten ısırılır ve topluma bunu anlatamaz.
Bu riske rağmen elini taşın altına koyanlar, aslında büyük bir siyasi bedeli göze almış durumda. Bu noktada konuyu etnik kimlik tartışmasına indirgemek ise son derece yanlış. Türk de Kürt de bu ülkenin asli unsurudur.
Diğer taraftan İslam inancına göre de üstünlük etnik kökene değil, takvaya dayanır. Hz. Muhammed’in veda hutbesinde ifade ettiği “Arabın Arap olmayana, beyazın siyaha üstünlüğü yoktur” sözü, bugün hala yol gösterici olmalı. Bilim de aynı gerçeği söylüyor.
Genetik araştırmalar, insanlığın ortak atalardan türediğini, ırkların sonradan coğrafi koşullarla biçimlendiğini ortaya koyuyor. Yanlış anlaşılmasın bu ifadeler milli kimliğimizden ya da ulus devlet anlayışımızdan vazgeçmek anlamına gelmiyor.
Tam aksine ortak değerlerimizi daha kapsayıcı bir şekilde sahiplenmenin, toplumsal huzur için çok kıymetli olduğuna inanıyorum. Türkiye’nin tarihi, farklı etnik ve kültürel unsurların birlikte yaşam tecrübesiyle şekillenmiştir. Ulus devlet yapısı ise bu ortak geçmişi ve geleceği güçlendiren bir bağ kurmuştur. Sonuç olarak, “evet”, bu sürece temkinli yaklaşalım. Ama siyasi hesaplar, ideolojik öfkeler ya da partisel menfaatlerle bu fırsatın da altını ‘oy’mayalım. Kazanacağımız çok şey, kaybedeceğimiz ise bir şey yok. Süreç tıkanırsa, güvenlik güçlerimiz görevinin başındadır. O zaman kaybeden biz değil, yine şiddeti yöntem olarak görenler olacaktır."




