Kim, neden böyle bir kötülüğü yapar 8 milyar kişinin yaşadığı Dünya insanına? Bilerek veya bilmeyerek felaketin fitilini ateşlediler. Çin’den çıkan Korana Virüs kıvılcımı jet hızıyla tüm dünyayı yakıp kavuruyor. Hayatı her anlamıyla özgür yaşayan, hijyen yaşamları, yerlere bal dök yala türündeki cadde ve sokaklarıyla tam anlamıyla modern şehircilikle övünen Avrupa Kıtasının dev ülkeleri Almanya, Fransa, İngiltere, İspanya ve İtalya Korona Virüsü belasıyla yüz yılların en büyük sarsıntısını ve şokunu yaşıyor. 10 Mart’ta Çin’den yola çıkan Korana Virüsü şuana kadar 12 bine ulaşan insanın sevdiklerine veda etmesine neden oldu. 300 binin üzerinde insan, Korona Virüsün pençesinden kurtulmak için karantina altında bulundukları hastanelerde şifa arıyor.

80 Milyon nüfuslu Türkiye’miz de Korona Virüs’ten etkilendi. Bir süre rakamları açıklayıp açıklamama arasında kalındı. Dünya Sağlık Örgütünün Korona Virüs ile mücadele eden ülkelere verilecek olan 50 milyar dolarlık bütçenin açıklanmasıyla Türkiye’deki Korona Virüsten karantina altına alınanların rakamları Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın ağızından duyuldu: “2 vatandaşımızı kaybettik, karantina altında bulunan vatandaşlarımız var…”

Sağlıkla ve hijyenle ilgilenen tüm bilim insanları bir bir televizyonlara çıkarak; “Tek yapacağınız şey, ellerinizi bol bol sabunla 10 saniye boyunca yıkayın” oldu. Oysa ki bu alışkanlıklar bir yaşam biçimi olmalı. Ellerimizi yıkamak için İlla Korana Virüs mü olmalıydık?

Günlerdir ülkemin tüm cadde ve sokakları İtfaiye Daire Başkanlığına bağlı birimlerce dezenfekte ediliyor. Kolonya, dezenfektasyon ürünler, havlu peçeteler, maskeler ve eldivenler insanoğlunun kurtarıcısı haline geldi. Eğer biz hijyeni alışkanlık haline getirmiş olsaydık, yerlere tükürenleri uyarmış olsaydık, yeşili katledip yerine dev plazalar yaparak oksijenimizi yok edenleri alkışlamasaydık, nükleer santralara salt rant için izin vermemiş olsaydık, bana dokunmaya yılan bin yaşasın felsefesini kendimize yaşam biçimi olarak benimsemeseydik, üç maymunu oynamasaydık ne Korana, ne domuz gribi ne Sars, ne de depremler bizi korkutamazdı.

Evet… Tüm dünyada yaşayanlara kabus dolu günler yaşatan Korana Virüs belası bizlere bundan sonraki yaşamımı dizayn etmemize neden oldu. Temennim bu belayı az kayıplarla atlatabilmemizdir. Tıpkı Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca gibi olaya soğuk kanlılıkla ve mantıkla yaklaşıyorum. Tüm insanlığında bu şekilde yaklaşması gereğine işaret ediyorum. Ancak devletimiz bir dizi tedbirleri hayata geçirdi. Halkın bir araya gelebileceği tüm yerlerin faaliyetlerini durdurdu.

KEŞKE ASKERE TESLİM OLMA SÜRECİ ERTELENSEYDİ

 Savunma Bakanlığı da Korana Virüs’ün yayıldığı bugünlerde Türkiye’nin her tarafından asker alımlarını geçici olarak durdurabilseydi. Ülkenin geleceğini oluşturacak olan 20 yaşındaki gencecik gençlerimizi ülkenin bir yerinden bir yerine savrularak birliklerine teslim olmalarının yolu açıldı. Çünkü bu gençlerimiz 1 metre mesafesi olan stardartların yanı sıra aynı otobüslerde 20’şer santimlik mesafede yan yana koltuklarda yolculuk ettiler. Kucaklaştılar, birbirlerine kenetlenerek birliklerine teslim oldular. Vatani görev heyecanı mutluluğu inşallah sonucu ağır olan bedellere yol açmaz. Manisa askeri birliğimiz benzer tedbirlerin alınmamasından dolayı ağır bedeller ödedi. Buna da tüm Türkiye tanık oldu. Devletimizin Savunma Bakanı ve Kuvvet Komutanları Manisa’ya koşmuştu. Evlatlarını Vatan ocağına yollayan anne ve babaların duaları, evlatlarının sağlıklı şekilde evlerine dönmeleri için olmuştu.

Kızılay da ülkemizin saygın kuruluşlarından birisi. İşte tamda bu günler için Kızılay gerekli. Uygun bölgelere dev çadırlarını kurarak oralarda en azından bir çeşit çorba ikramında bulunabilir.

Büyüklerimizin güzel veciz sözleri kulaklarımda çınlıyor. Korona Virüs bizlere birçok aile bağlarını bizlere geri verdi. Çocuklar, günde sadece akşamları evde gördükleri anne ve babalarıyla bol bol bir arada olmalarına seviniyorlar. Anne ve babalarda çocuklarıyla bugüne kadar olan hasretlerini gidermelerine neden oluyor. Eller sabunlu sularla yıkanıyor, yemekler saatinde ve düzenli şekilde yeniyor. Sokaklardaki ve okullarındaki tüm aktivasyonlar evlere sığdırılıyor. Anne ve babalar çocukların bireysel becerilerini keşfediyor. Bu yönüyle bakıldığında zorunluda olsa kazanımları da var.

Zor koşullarda can siperhane şekilde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’dan en alt birimlerine kadar Korana Virüsü ile mücadelesi tek kelimeyle alkışı hak ediyor. O nedenle Tüm ülke saatler 21:00’i gösterdiğinde evlerinin balkonlarına çıkarak sağlık çalışanların bu azmine güç verebilmek için 1 dakika boyunca alkışlı desteğini sürdürmeye devam ediyor. Bence Korana Virüs belasından kurtulana kadar alkış desteği sürdürülmesi gerekir.

‘En güvenilir çözümün evde kalmak olduğunu unutmayalım. Hayat eve sığar’ sözleriyle Korana Virüs tehlikesinin en net uyarısı. Sağlık Bakanı Koca’nın bu uyarısını bu ülkede yaşayan her birey ciddiye alsın hatta almalıdır. Ne olursunuz bu ülke Cumhuriyet’i kolay elde etmedi. Ne denli savaşlardan ne denli zorluklardan geçti. Bu süreçte ulusça böylesi bir mücadelenin olduğu süreç demektir. Eviniz sizin için ikinci bir hayat demektir. Eğer ikinci bir hayatı yakalamak istiyorsanız orası eviniz ve ailenizin yanıdır.   

Manisa ölçeğine geldiğimizde ise Vali Ahmet Deniz’in önderliğinde tüm tedbirler en ince ayrıntısına kadar düşünülerek alınıyor. Ben zorunlu kalmadığım sürece evimden dışarı adımımı atmıyorum. Kaldı ki ben gezmeyi seven birisiyim. Evimde kanserle mücadele eden bir eşim, yüzde 96 engelli ve Tip2 şeker hastası oğlum, 77 yaşında annem var. Sizlerde evlerinizde hayatları düşünün ve evinizden çıkmayın. Korana’dan sonraki hayat daha güzel. Hep birlikte güzel günlere ulaşmak dileği ile saygılarımı sunuyorum….