Geçen yazımda kültür sanat ile devam edeceğimi söylemiştim. Fakat Manisa gündemi ülke gündemi gibi hareketli. Hele ki yaratılmaya çalışılan gündem yapay olunca kendimi tutamadım.
 
Her insanın eleştiri hakkı vardır. Her insan özgürce sonuna kadar fikrini söyleyebilmelidir. Fakat söylediklerinin dikkate alınması için belirli kriterleri taşıması gerektiğine inanıyorum. Bu kişiden kişiye değişebilir. Benim önceliklerim üslup, samimiyet ve bilgi.
 
Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil Türkiye Gazetesi’nde bir köşe yazısı yazdı. Yazı Manisa’nın 30 yıllık mekanı Dergah Ocakbaşı Restoran’ı konu alıyordu. Dileyenler okuyabilir; http://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/prof-dr-ahmet-simsirgil/599746.aspx
 
Öncelikli olarak mekanın ismi çok rahatsız etmiş Ahmet bey’i.
Diyor ki; “Ancak şunu dillendirmek için insanın ancak ayyaş olması gerekirdi: Dergah&Bar.”
 
Ahmet Bey “ayyaş” yakıştırmasını seviyor. Ama kime yakıştırıldığı asıl konu. Örneğin 06.08.2014 tarihli “Tarih ve Medeniyet”’ programında 2. Selim’e (Sarı Selim) ayyaş denmesine masaya vura vura bağırarak isyan ediyor ve bazı kişilere ise ayyaş denmesinin kanunlarla engellendiğini söylüyordu. Kim olduğunu zikretmedikleri kişinin Mustafa Kemal Atatürk olduğunu programı tüm izleyenler anladı tabii.. Nazarında Dergah’ı kuranlar ve 30 yıldır müşterisi olan Manisalı’lar da bir anda ayyaş oluverdi.
 
Ve şöyle devam ediyor Ahmet Bey;
“Yuh” ve “yazıklar olsun” demekten başka o an ne tepki verebilirsiniz ki!..”
 
Yuh ve yazıklar olsunu da aldık Manisalılar olarak Ahmet bey’den.
 
Ahmet Bey’in tarihçi mi ilahiyatçı mı olduğunu anlayamadım zaten. Tarih bir bilim dalıdır ve her bilim dalında olduğu gibi gerçeğin peşinde olmalıdır. Fakat Ahmet bey’in gerçeklerle pek bir derdi yok, daha çok lise tarih öğretmeni kıvamında ve duygusallık üzerine kurulu söylemleri. Doğru yanlış pek fark etmiyor kendisi için. Lise tarih öğretmenleri alınmasınlar lütfen hangi lise öğretmenine ulusal gazetelerde köşe verip, televizyonlara konuk ediyorlar ki? Ahmet bey konuşmalarında Hürrem Sultan’ı bile saatlerce överken Cumhuriyetin ilanını zulmün başlangıcı olarak değerlendirebiliyor. Ne diyelim?…
 
Yazısında vurguladığı ikinci konu Dergah’ın olduğu alanın Fatih Sultan Mehmet döneminden izler taşıdığı ve hatta o dönemden alanda bir kule olduğu. Kızılay’ın olduğu alan bu kulelerden birisinin bahçesiymiş. Bu konu uzmanların işi, benim birşey söylemek haddim değil. Eski fotoğraflardan gördüğün kadarıyla kulenin bir bahçesi yok. Zaten İstanbul’da tarihi eser olup da çeşitli şekillerde hizmet veren yüzlerce mekana rastlayabilirsiniz. Konu kule olduğu için aklıma gelen “Galata Kulesi”. İçerisinde hem kafe hem restoran bulunmakta.
 
Ahmet Bey’in samimiyetine de inanmıyorum. İstanbul’da yaşıyor ve Fatih Sultan Mehmet’in mirasının en hoyratça talan edildiği yer İstanbul. Peki Ahmet Bey’in bu konuda bir yazısı var mı? Ben bulamadım.
 
Kimi tarihçilere göre (ciddi tarihçiler) Fatih Sultan Mehmet dünyanın en büyük şahsiyetidir. İstanbul’daki en önemli miraslarından biri Tersane-i Amire’nin Haliçport’a dönüşmesini mi, yoksa daha geçen hafta Fatih’in İstanbul’u fethederken otağını kurduğu Hünkar Çayırı’nın 137 milyon tl’ye satılmasını mı yazalım? Ama ben tarihçi değilim bunları Manisa’dan önce yaşadığı kent İstanbul olan Tarihçi Ahmet Bey’in dile getirmesi gerekiyor sanırım.
 
Manisalı’ya Fatih dersi vermek yetmemiş Ahmet Bey’e. Mesir’i de konu edinmiş. Yazısında demiş ki;
Bu arada Manisa’da siyasette önemli bir yeri bulunan Bülent Arınç Bey’e ve Manisa’da karar vericilere de bir çift sözüm olacak. Mesir macunu şenlikleri yaptırıp mesir güzeli veya sultanı diye mankenleri gezdirmek, mesir macunlarını havaya atıp kapıştırmak marifet değildir.
 
Ahmet Bey, Mesir geleneğinin özü macunun saçılmasıdır, havaya da atılmaz. Sultan Camii’nin kubbe ve minarelerinden saçılır. Çok küçük bir zahmetle bu bilgiye ulaşabilirdiniz. Kimsenin manken dolaştırdığı falan da yok Manisa’da. Bu kadar küçük bir zahmete bile katlanmadan bir kenti nasıl suçlayabilirsiniz? Genel üslubunuz bu, biliyorum ama biz Manisalılar bunu kabul etmiyoruz.
 
Tıpkı Dergah’a durup dururken saldırmanız gibi. Orada birçok Manisalı’nın anıları var. Dile kolay 30 yıl. Gençliğimizde katıldığımız alkolsüz çay partilerimiz, dostlarla buluşup sohbet ettiğimiz, dertlendiğimizde en yakın arkadaşımızla iki kadeh parlatıp dertleştiğimiz yerdir Dergah. 30 yıllık dostların yıllardır hafta sonu buluşmalarının mekanıdır. Hakkında birşey bilmediğiniz Mesir’in dernek başkanı Ufuk Tanık, Evran Plak Fuat abi ve arkadaşlarını Cuma akşamları görebilirsiniz mesela. Uğrarsanız Mesir’i anlatsın size. Yine Manisa’da gazetecilerin en çok gittiği mekandır Dergah. Ocakbaşı şahanedir, en lezzetli mezeleri de Dergah’ta yiyebilirsiniz. Fiyatları da son derece makuldür. Sahibi Ahmet Abi’nin Spil dağındaki evinde yetiştirdiği domatesin turşusu da gelebilir masanıza, biberi de. Bazen de Ahmet Abi gelir iki lafın belini kırarız.
 
Beni en çok üzen bu saldırgan yazının peşine takılıp gündem oluşturmaya çalışan Manisalılar oldu. Öteden beri bilirim bizim hemşerilik duygumuz pek gelişmemiştir. Ama bu kadarını da yapmayın arkadaşlar. Kent kimliğini oluşturan sadece yapılar değildir. Anıların da yeri büyüktür. Ahmet abi Manisalı’dır. 30 yıldır mekanında Manisalı’lara hizmet vermektedir. Anılarımıza sahip çıkın. Bugün Dergah yarın kim bilir?
 
Son olarak sayın Prof. Dr. Ahmet Şimşirgil;
 
Gâh giderim medreseye
Ders okurum Hak için
Gâh giderim meyhaneye
Dem çekerim kime ne?
 
Yazınızın sipariş sahibine de söyleyin lütfen;
 
“Dergah Manisalı’nındır, Manisalı’nın kalacak.”