“ ‘Cumhuriyet’ hariç anayasada değiştirilemez madde kalmasın.” “ İnsanların özgürlüğü, ülkenin bölünmesinden önemlidir.”   “ Birey, devletten önemlidir.”   Bunlar paranın merkezinden yapılan açıklamalardan öne çıkanlar... İş adamlarını, böylesine yo

“ ‘Cumhuriyet’ hariç anayasada değiştirilemez madde kalmasın.”

“ İnsanların özgürlüğü, ülkenin bölünmesinden önemlidir.”   “ Birey, devletten önemlidir.”   Bunlar paranın merkezinden yapılan açıklamalardan öne çıkanlar... İş adamlarını, böylesine yoğun çalışmaları arasında toplumun ve ülkenin geleceğine de kafa yordukları için – bazı aklı evveller gibi- tebrik mi etmeli; yoksa açıklamaları ve raporu doğru okuyarak aslında ne demek istediklerini ifşa mı etmeli?   Bakınız... Liberalizmin özü paraya, daha doğru deyişle sermayeye sınırsız özgürlük sağlamayı amaç edinir. Hedef, paranın önüne çıkan ve çıkabilecek tüm engelleri ortadan kaldırmaktır. Bu düşüncenin, temel insan hak ve özgürlükleri veya siyasal yaşam ile ilgili önerileri, tamamen ekonomik gayeye ulaşmak ve sermaye akışını rahatlatmaya yönelik kurduğu dekor veya mizansenden başka bir şey değildir. Liberalleri dinlerken, ne demek istediklerini anlamakta zorlanıyorsanız eğer; yapacağınız basit bir şey var: Cümle içinde kullandıkları, özgürlük, birey, insan hakları gibi kavramların yerine para veya sermayesözcüklerini yerleştirin, ne demek istediklerini şıp diye anlarsınız!   Bakın, yukarıda, anayasa önerilerinden öne çıkan üç cümle aldım. Bunları hukuki bağlamda veya sosyolojik temelde incelersek, ne kadar güdük fikirler ve ortalama bir kültürel birikimi olan insanların bile civarında oyalanmayacakları düşünceler olduğu anlaşılır. Gerçi, sözlerin sahiplerinin, kültürel veya değil, fazlasıyla birikimlerinin olduğu bir gerçek!   Bu görüşleri savunanlara diyebiliriz ki örneğin; Birey kavramı devlet kavramının zıttı değildir! Muhakkak okumuşlardır canım; J.J. Rousseau’nun Toplum Sözleşmesi’, B. Russell’ın İktidar eseri, hatta Platon’un Devlet’i –ki bunlar çok temel eserlerdir- devletin, bireyin ve toplumun aralarındaki ilişkinin temellerini ve çatışma nedenlerini irdeler. Bunları okuyan hiçbir insan da, önem ve değer karşılaştırması yaparken bireyin karşısına devleti koymaz! Bireyci anlayışın antitezi toplumcu görüştür. Toplumcu görüşün argümanlarını koyduğunuzda da bireyci görüşün defoları ortaya çıkar. Liberaller de bunu çok iyi bildikleri için köhnemiş devletçi anlayışları rakip alırlar kendilerine.   Ama diyorum ya, siz böyle okumayın cümleyi, “para, devletten önemlidir.” diye okuyun, daha anlaşılır çünkü. Aynen diğer görüşte olduğu gibi. Cem Boyner, “İnsanların özgürlüğü, ülkenin bölünmesinden önemlidir” derken, aslında, “sermayenin özgürlüğü her şeyden önemlidir” demek istiyor, “Bölünmüş, paramparça olmuş, insanların birbirini boğazladığı, güvenliklerinin olmadığı bir ülkede insanlar nasıl özgür olabilirler” diye kafa yormayın, parayı özgür bırakın, rahatlayın!   Bakın ne güzel koymuşlar çözümü; Adı cumhuriyet olsun yeter! Kalkıp laf anlatmaya çalışmayalım, İran da cumhuriyet, Çin de cumhuriyet, Libya da, Irak ta, Malezya da, nasıl bir cumhuriyet istiyorsunuz? Gerisi önemli değil, çünkü rejimin adının sel gibi akan para gücü için bir önemi yoktur!   Şimdi soruyorum! TÜSİAD; 1979’da, açıkça Ecevit hükümetinin devrilip Demirel Hükümeti’nin kurulmasını desteklerken ve 24 Ocak Kararlarını aldırırken, siyasal katılımcılık ve eşitlik bağlamında mı hareket etti? İş adamları, 1982 yılında, 12 Eylül Anayasası’na hayır oyu veren % 8.63’ün mü yoksa evet oyu veren % 91.37’ nin mi içinde yer alıyordu? Refah Partisi, 1995 seçimlerinden 1. Parti çıktığında, hükümeti Erbakan’ın değil, ANAP ve DYP’nin kurmasını destekleyen TÜSİAD, 28 Şubat 1997’de özgürlüklerin mi devletin mi yanındaydı; Şimdi anayasa raporu başlıklarında yer alan kimlikler ve inanç özgürlükleri gibi kavramlar ne kadar gündemindeydi? Kimse kimseyi kandırmasın! Kimin neyi neden söylediği bellidir, Bu rapor yoluyla gündeme getirilen, tartışılması istenen şeyler de bellidir, Taraf olmayan bertaraf olur demişti başbakanımız, 40 yıllık TÜSİAD, bu günleri de atlatacaktır!   Yalnız bir önerim olacak; Yeni Anayasada Atatürk’e sadece şükran duygularımız belirtilsin, deniyor, öyle ilkelere inkılaplara falan gerek yokmuş, TÜSİAD da o halde gerekli değişiklikleri yapsın, tüzüğünün 2. maddesindeki ve Kurucular Protokolündeki Atatürk İlkelerine atıf yaptıkları cümleleri yeniden düzenlesinler, özgürlükleri genişletsinler, tüm özgürlükçülere örnek olsunlar!