İşçiler ve emekçiler tarihin her döneminde dünyayı sırtlarında taşımışlardır. Ve tarihin her döneminde egemen güçler dünyayı işçilere dar etmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Emeği değil parayı kutsayanlar, daha çok çalışan işçi ve kendileri için da

İşçiler ve emekçiler tarihin her döneminde dünyayı sırtlarında taşımışlardır. Ve tarihin her döneminde egemen güçler dünyayı işçilere dar etmek için ellerinden geleni yapmışlardır. Emeği değil parayı kutsayanlar, daha çok çalışan işçi ve kendileri için daha çok parayı hedeflemişlerdir her zaman.

Yaşadığımız dünyada hakim olan ekonomik sistemin aslında modern bir kölelikten farkı yoktur.

Kölelik sistemi özellikle Ortaçağ Avrupa’sında yaygındı ve feodalizmin önemli bir sosyal olgusuydu. Toprağa bağlı üretim sisteminin en önemli aracıydı. Ortadan kalkması da ancak sanayi devriminden sonra oldu. Kölelik Avrupa’nın büyük bölümünde 19. Yüzyılda, dünyanın genelinde ise ancak 1926’da Milletler Cemiyeti’nin kararıyla kaldırılabildi.

Yerini hangi sosyal sınıf aldı?

İşçi sınıfı!

Aslında ekonomik sistem kendini sürekli yenilerken, kullandığı araçları da yeniledi.

İşçi Bayramına neden olan eylemde işçiler bundan 150 yıl önce, “16 saat değil 8 saat çalışmak istiyoruz’” diyerek yürüdüler, eylem yaptılar.

Çalışma saatlerinin düşürülmesi, sosyal haklar elde edilmesi, sendikalaşma gibi kazanımlar uzun yıllar sonunda elde edildi. Aslında yeterince elde edilemediğini de hepimiz görüyoruz.

Dünyadaki bütün insanlar daha çok daha çok çalışmaya zorlanıyorlar, buna mahkum ediliyorlar. Sanki bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiler.

Çünkü herkes borçlu!

Herkes bir şekilde birilerine, arkadaşına, bankaya, büyük şirketlere borçlanmış durumda. Sürekli yeni ihtiyaçlar yaratılıp insanlar yeni borçların altına sürükleniyorlar. Bu borçlanma sarmalı içinde de çalışmaktan başka seçenekleri kalmıyor. Borç hiç bitmeyecek ama insanlar deli gibi çalışmaya devam edecekler.

Aslında eski kölelik sistemi daha dürüst bir sistemmiş. Zengin kişi köle yaptığı kişiyi dilediği gibi çalıştırıyor, karşılığında beslenme ve barınmasını karşılıyordu.

Şimdi?

Günümüzde büyük şirketler hemen her sektörde faaliyet gösterip çok ortaklı olarak çalıştıkları için işçilere verdikleri paralar aslında tekrar kendilerine dönüyor, üstelik borçlandırarak!

Şimdi bir ‘patrona’ bağlı çalışıyoruz, başka bir ‘patronun’ evini kiralıyoruz, diğer bir ‘patronun’ hiper marketinden alışveriş yapıyoruz, başkasınınkinden benzin alıyoruz, diğerinin belki de bir öncekinin AVM’sine gidip ‘hoşça vakit geçirip’ bir bankanın kredi kartına borçlanıyoruz.

Televizyon alarak, araba alarak, konut kredisi çekerek, büyük marketlerden alışveriş yaparak yetmeyen paramızı borçlanarak harcamaya devam ediyoruz.

Aslında para dolaşıp yine sistemin kendisine dönüyor!

Bize verilen “asgari” ücretler sisteme aynen geri döndüğü gibi kazandığımız para asgari ihtiyaçlarımıza yetmediği için önümüzdeki yıllarda da “köle” gibi çalışmaya mahkum ediliyoruz.

Bu yaşadığımız çağa da “Modern çağ” diyoruz!

Bu bir aldatmacadır!

Bunun adı Modern Köleliktir!

Bilinçli emekçiler tarih boyunca bu aldatmacayı görmüşlerdir. Bu yüzden örgütlenmişler, seslerini duyurmak için her şeyi yapmışlardır. İnsanca yaşamak, çalışmanın dışında da bir hayat sürebilmek için mücadele etmişlerdir.

1 Mayıs bu mücadelenin sembolüdür.

Hak aramalarının tarihsel başlangıcının yıl dönümüdür.

Fabrika işçisinin, toprak işçisinin, maden, liman, demiryolu işçisinin, kamu işçisinin ve memurunun yani tüm dünyayı ayakta tutan üretim gücünün baş aktörünün varlığını gösterdiği gündür.

150 yıldır ekonomik sistem sürekli kendini revize etmekte, işçiler de sürekli sömürülmektedir. Çözüm için önce bu gerçeği bütün çıplaklığıyla görmek gerekir.

Tüm emekçilerin bayramı kutlu ve umut dolu olsun…