Fransız polisi 27 Haziran'da başkent Paris’in banliyösü Nanterre'de, içinde 3 kişinin bulunduğu bir araca ateş açtı, 17 yaşındaki sürücü Nael M.’yi öldürdü.

Nael'in ölümüne tepki gösterenler, ülke genelinde farklı kentlerde sokağa çıkarak polisle çatıştı.

Ülkenin birçok yerinde hala devam eden olaylı protestolarda, şu ana kadar 2000'e yakın kişi gözaltına alındı, 200'den fazla polis memuru yaralandı.

'Türkiye'de de olabilir' iddiası
Ayrıca Paris, Marsilya, Lyon dahil birçok kentte düzenlenen protestolarda talan ve yağma olayları yaşandı.

Dünyanın gözünün önünde yaşananları, çirkin bir provokasyona dönüştürüp, Fransa ile Türkiye’yi kıyaslayanlar da oldu.

Murat Kurum'dan Demlilere sert tepki! Murat Kurum'dan Demlilere sert tepki!

Öyle ki Türkiye'de de sığınmacılar nedeniyle benzer çatışmalar yaşanabileceği iddiası öne sürüldü.

"Şuursuz ve kötü niyetli bir yaklaşım"
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten söz konusu iddialara sert tepki geldi.

Çelik söz konusu yorumları ortaya atanlar hakkında şöyle konuştu:

Son günlerde bazı siyasetçi, gazeteci ve yorumcular, Fransa’da yaşanan son hadiseler üzerinden sığınmacıların Türkiye’de de benzer çatışmalara yol açabileceği iddiasını dile getiriyorlar. Türkiye’nin insani değerlere dayanan göç politikası ile Fransa’nın sömürgeci politikalarına ve ırkçı şiddete duyulan tepkiyi mukayese etmek, şuursuz ve kötü niyetli bir yaklaşımdır.

"Çirkin provokasyonu kınıyoruz"
Türkiye Cumhuriyeti’nin haysiyetli ve ahlaki temele dayanan insani yaklaşımı ile başka ülkelerin sömürgecilik, ırkçı şiddet ve insani dramlarla dolu politikalarını yan yana getirmek bir provokasyondur. Bu siyasetçi, gazeteci ve yorumcuların, Türkiye Cumhuriyeti’ni sömürgeci ülkelerle yan yana getiren şuursuz yaklaşımını ve çirkin provokasyonunu şiddetle kınıyoruz.

"Sığınmacılar hedef gösteriliyor"
Bunlar, bir yandan sığınmacıları hedef göstererek nefret suçu işliyor; diğer yandan çatışma çığırtkanlığı yaparak ülkemizde hakim olan barış iklimine karşı korku ve nefret iklimi üretmeye çalışıyorlar...

"Fransa, sömürgeci politikalarıyla yıkıma yol açtı"
Fransa, birçok ülkede sömürgeci politikalarıyla yıkıma yol açmış bir aktördür ve sömürdüğü coğrafyanın insanlarına kucak açan bir ülke olmamıştır. Bu siyasetçi, gazeteci ve yorumcular, Fransa'nın sömürgecilik anlayışı ve ayrımcı kamu politikaları ile Türkiye'nin insani ve haysiyetli göç politikası arasındaki farkı kasıtlı olarak göz ardı ederek milletimizi yanıltmaya çalışıyorlar. Seçim döneminde en seviyesiz şekilde ortaya koyulan bu çirkin provokasyonlara milletimiz gereken dersi vermiştir.

"Türkiye, sığınmacılara sahip çıktı"
Sömürgeci ülkeler ayrımcı politikalarının neticeleriyle ve şehirlerindeki ırkçı şiddete duyulan toplumsal tepkiyle yüzleşmektedir. Türkiye ise insani değerlere dayalı politikası gereği ölümden kaçan sığınmacılara sahip çıkmıştır. Türkiye bu çatışma bölgelerinde barışın yeniden tesis edilebilmesi ve bu insanların ülkelerine dönebilmesi için sorumluluk alan bir ülkedir. Türkiye Cumhuriyeti, hiç kimsenin evini yurdunu terk etmeyeceği barış ikliminin bölgemizde ve uzak coğrafyalarda tesis edilmesi, ölümden kaçan insanların yurtlarına sağ ve salim dönebilmesi için güçlü bir siyaset takip etmektedir.

500 bin Suriyeli geri dönüş yaptı
Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği gibi, “Sadece mazlumların canlarını ve onurlarını kurtarmak için kapılarımızı açmakla kalmadık, onların yeniden evlerine dönüşü için de her türlü gayreti gösterdik, gösteriyoruz. Türkiye’nin Suriye’de derinleşen insani trajedi karşısında sınır ötesi harekatlarını başlattığı 2016 yılından bugüne kadar oluşturduğu güvenli bölgelere yaklaşık 500 bin Suriyeli geri dönüş yapmıştır. Göçü sınır ötesinde tutmaya yönelik stratejimizi, gönüllü geri dönüşleri teşvik edecek projelerle destekliyoruz...”

"Türkiye, bu zihniyete geçit vermeyecek"
Türkiye’yi sömürgeci ülkelerde gerçekleşen ve ırkçı şiddete dayanan köklü sebepleri olan hadiseler üzerinden değerlendirmeye çalışanlar, Avrupa’daki faşistlerle aynı düzlemde durmaktadır. Türkiye güven içinde yoluna devam ederek bu zihniyete geçit vermeyecektir.

Editör: Murat Yalçın