Yıl 1941… Attila İlhan 16 yaşında ve İzmir Atatürk Lisesi’nde okuyor. Evleri Karşıyaka’da olduğu için okula vapurla gidip geliyor ve bu gidip gelmelerinde ilk kez âşık oluyor. Onun deyimiyle ‘uzaktan sevdiği’ ilk kız... Kızın adı Vacide… Komşu
Yıl 1941…
Attila İlhan 16 yaşında ve İzmir Atatürk Lisesi’nde okuyor.
Evleri Karşıyaka’da olduğu için okula vapurla gidip geliyor ve bu gidip gelmelerinde ilk kez âşık oluyor. Onun deyimiyle ‘uzaktan sevdiği’ ilk kız...
Kızın adı Vacide…
Komşu evde oturan ailenin kızı… Kızı okula gidip gelmelerinde görüyor, gönlü kayıyor ama o dönemde konuşmak, buluşmak kolay işlerden değil. Attila İlhan da oldukça çekingen. Düşünüp taşınıyor ve mektup yazmaya karar veriyor.
Tutkulu bir mektup yazıyor ve sabah vapura giderken kızın oturduğu evin merdivenlerine bırakıyor. Yürürken heyecandan ölecek, arkasına dönüp bakıyor ve kızın çantasıyla evden çıkarken eğilip mektubu aldığını görüyor.
Üç gün süren heyecanlı bekleyişten sonra mektubuna yanıt geliyor. Onun da kendisine ilgi duyduğunu ve mektuba şaşırmadığını belirten satırlar…
Hiç buluşmadan, konuşmadan haftalarca mektuplaşıyorlar.
Attila İlhan ona coşkulu mektuplar yazıyor, şiirlerini yeni tanıdığı Nazım Hikmet’in dizelerini yolluyor ona.
Ve o Nazım şiirleri başına büyük dert açıyor!
Dönem Attila İlhan’ın deyimiyle “40 Karanlığı” dönemi, Nazım hapiste ve şiirlerinin yayınlanması, paylaşılması yasak. O yüzden mektuplarında şiirleri okuduktan sonra imha etmesini istiyor kızdan ama o bunu yapmayınca bir gün okul aramasında kızın dolabında mektuplar bulunuyor.
Attila İlhan Fransızca dersindeyken Müdür Muavini derse giriyor ve onu dersten alıp odasına götürüyor. Odasında bir polis. Polis onu alıp önce Karşıyaka Polis Karakolu’na, ardından İzmir Emniyet Müdürlüğü’ne götürüyor. Birkaç gün süren sorgudan sonra liseden bir arkadaşıyla birlikte tutuklanarak eski İzmir Cezaevi’ne naklediliyor.
**
Hukukçu babası çareler arıyor ve avukatı bir dilekçe veriyor.
Dilekçede avukatı “asabiyet” bahanesiyle İzmir Memleket Hastanesi’nde müşahade altına alınmasını talep ediyor ve bu istek kabul ediliyor. Fakat Memleket Hastanesi’ndeki asabiye doktoru askere alınınca Attila İlhan’ın yolu Manisa’ya düşüyor.
O günkü adıyla Manisa Emraz-ı Akliye ve Asabiye Hastanesi, bugünkü adıyla Manisa Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesi…
Geleceğin büyük şairi, usta edebiyatçısı henüz 16 yaşındayken, sevdiği kıza yazdığı Nazım Hikmet şiirleri yüzünden önce hapishaneyle, sonra bizim meşhur hastanemizle tanışıyor.
Ürkek ve tedirgin duygularla adım atıyor hastaneye. Hastalar kalabalık koğuşlarda yatarken onu tek kişilik büyükçe bir odaya alıyorlar. Yüksek tavanlı, duvarları beyaz badanalı bir oda…
Hem buhranlı hastalarla, hem de garip bir yalnızlıkla tanışıyor o akşam. Hasta ve suçlu olmadığı halde orada olması kendisine karşı işlenmiş bir suç gibi geliyor ona.
Zamanla alışıyor ve hastalarla büyük salonda volta atmaya bile başlıyor.
Dostluklar bile kuruyor hastalarla: Yerli yersiz naralar atan “Tarzan”, intihar meraklısı “Çivril Kaymakamı”, kendini Nazım Hikmet diye tanıtan “Terzi Hidayet” ve diğerleri…
Yazar olmayı daha o yaşlarda o derece kafaya koymuş ki Attila İlhan, oradaki insanları ve hastaneyi gözlemleyerek sonraki aylarda ilk romanını yazıyor: “Bir Mahkum Var”.
Hastane ve mahkumluk dönemi sonraki yıllarda hep minnetle anacağı başhekimin raporuyla sona eriyor.
Kısa boylu, gözlüklü başhekim, yapılan testlerden sonra onu odasına çağırıyor ve diyor ki;
“Hasta falan değilsin. Kurtulman için hasta demem yeterli ama bu gelecek hayatını etkiler, hasta değil desem ağır ceza yersin, sana yazık olur. İkisinin arası bir şey yazacağım.”
Hem o raporla, hem de yaşının küçüklüğüyle mahkumiyeti sona eriyor ama bu kez de Milli Eğitim Bakanlığı imzalı bir belgeyle okuma hakkı elinden alınıyor. Ancak 2 yıl süren bir Danıştay sürecinden sonra eğitim hakkını geri alabiliyor. Üstelik belgenin altında imzası olan bakan da, yıllar sonra birlikte şiir matinelerinde boy göstereceği şair Can Yücel’in babası Hasan Ali Yücel…
Peki Vacide’ye ne oluyor?
Bir daha hiç görüşemiyorlar.
Eğitim hakkını geri alıyor ama Atatürk Lisesi onu tekrar kabul etmediği için İstanbul’a gidip Işık Lisesi’ne kaydoluyor ve kızı bir daha göremiyor.
Vacide yıllar sonra mutlu bir evlilik yapıyor ve Attila İlhan’ı hep saygı ve gururla anıyor…
**
Kendisiyle tanışma ve sohbet etme fırsatı bulduğum, usta yazar, büyük şair, “şiir sevmeyen adama bile şiiri sevdiren adam” Attila İlhan’ı saygıyla anıyorum…
Kaynak: Öner Ciravoğlu, Büyük Yolların Haydutu- Fotoğraflarla Attila İlhan’ın Yaşam Öyküsü, Sel Yayıncılık