Ülkü Ocakları Şehzadeler Şubesi, son yıllarda Türkiye gündeminde olan "Kerkük"le ilgili basın açıklamasında bulundu. Açıklamayı, Ülkü Ocakları Şehzadeler Şubesi Yönetim Kurulu adına Sıddık Şenel yaptı. Barzani'nin, Türk varlığının delillerini ortadan kaldırmaya çalıştığını belirten Sıddık Şenel, Kerkük'ün, Türkiye'nin toprak bütünlüğünün kalesi olduğunu söyledi.

Ülkü Ocakları Şehzadeler Şubesi'nin Basın Bildirgesi Şöyle:

"Birinci Dünya Savaşı sonunda dünya haritasını tamamen kendi emperyalist çıkarları doğrultusunda çizen Avrupalı devletler, bugün bir kez daha Ortadoğu haritasına şekil vermek istiyorlar. Günümüzde Suriye ve Irak’ta yaşananların en temel sebebi budur.
Bizlerin, sınırlarımızda yaşanan bu gelişmelerle ilgilenmemiz sadece siyasi-stratejik ve diplomatik hassasiyetten kaynaklanmaz, bunun çok derin tarihi ve kültürel nedenleri vardır. Bu topraklar daha dün diyebileceğimiz kadar yakın bir zamana kadar bizim vatan topraklarımız idi. Bugün Bursa-Konya bizim için ne ise; Mondros Ateşkes Anlaşmasına (1918) kadar Halep de -Kerkük de  öyle idi. Çanakkale Şehitlikleri bunun en açık şahididir. Orada bütün vatan evlatları gibi Halepli-İdlibli-Kerküklü-Musullu Mehmetçikleri görürsünüz.
Bir musibet bir nasihatten evladır şeklindeki atasözünü bilmeyenimiz yoktur. Bu söz bugün bir kez daha doğru çıkmıştır. Türkiye’de yakın zamanlara kadar “Irak Türkleri” “Musul ve Kerkük Türk yurtlarıdır” “Kerkük Türktür Türk Kalacaktır” diye haykıranlar sadece Milliyetçi topluluklardı ve onlar da sırf bu söylemlerinden dolayı “ırkçı/faşist” denilerek susturulmaya çalışılıyordu. Bugün yaşanan gelişmeler sonucunda artık, Kerkük’ün,Musul’un nerede olduğunu, Telafer ve Tuzhurmatı’da Türkler bulunduğunu birçoğumuz acı bir şekilde öğrenmiş olduk.
Geçen hafta Kuzey Irakta yaşanan referandum tarihi hafızamızın canlandırılmasına vesile olmuştur. Bu toprakların geleceğinin belirlenmesinde söz sahibi olacak bir millet var ise o da Türk Milletidir. Çünkü daha Abbasi Halifeliği (Halife Harun Reşid’den itibaren) döneminde Hilafet Ordusunun özel kuvvetleri tamamen Türklerden oluşturulmuş, bu asker ve aileleri için başkent Bağdat çevresinde şehirler ve kasabalar kurulmuştur. Samerra şehri bunun en somut örneğidir. Bu devirlerde bölge Türk kumandanlarının yönetimindedir.
XI. yüzyılda Selçuklular İran’ı ele geçirip batıya doğru akmaya başladıklarında; Tarihi kaynaklarda Navakiyye, Yabgulu ve Yarukiyye diye isimlendirilen çok sayıda Türkmen topluluğu Bağdat’tan Şam’ kadar olan sahaları yurt edinmişlerdir. Bağdat, Irak Selçuklularının başkenti olurken, Kerkük’te, Musul’da Erbil’de Türkler tarafından Atabey devletçikleri kurulmuştur. Bu dönemde henüz Anadolunun birçok bölgesi Türkleştirilmemiş iken Kuzey Irak Türk yurdu haline gelmiştir.
Bölgede Türk varlığı bununla sınırlı değildir. Selçuklulardan sonra sırasıyla Anadolu’da kurulan Karakoyunlu, Akkoyunlu devletleri buralara hakim olmuş, nihayet XVI. yüzyılda Osmanlı Devleti bölgeyi hakimiyeti altına almıştır. Bu hakimiyetler sadece devletin sınırları içine alınmaktan ibaret siyasi bir hakimiyet değildir. Kültürü ile sosyal yapısı ile bölge bir Türk yurdu haline getirilmiştir.
Bu nedenledir ki Mondros Mütarekesi şartları ile Türk vatanı parçalanmak istenildiğinde Milli Sınırlar içinde vatan bir bütündür parçalanamaz itirazımız yükselecektir. Misak-ı Milli sınırları dediğimiz bu sınırların içinde bugünkü Kuzey Suriye ve Kuzey Irak da vardır.
İşte bu nedenledir ki Lozan Görüşmelerinde Türkiye –Irak sınırı en hararetli tartışmalara sahne olmuştur. 1926 yılında asırlardır Türk yurdu olmuş bu bölgelerin vatan topraklarından kopartılmış ve maalesef “yad ellere” kalmıştır. Bu bölge ile toplumsal bağımızın zayıflatılması için İngilizler tarafından “Irak Türkmenleri” ifadesi geliştirilmiştir. Bu tarihten sonra başta Kerkük olmak üzere Irak Türkleri birçok kez merkezi Irak güçlerinin ve bölgedeki Barzani kuvvetlerinin kıyımına uğramışlardır.
Önce 1930 da Türkçe eğitim-öğretim hakları ellerinden alınmış, 14 Temmuz 1959 yıllarında Mustafa Barzani kuvvetleri Kerkük’te üç gün üç gece süren büyük bir katliam gerçekleştirmiştir. Sonraki Baas rejimi döneminde de Irak Türkleri üzerindeki baskı devam etti. Körfez Savaşı sonrasında Kuzey Irak’ın kontrolünü ele geçiren Barzani güçleri Kerkük-Musul gibi şehirlerde ilk iş olarak tapu ve nüfus dairelerinin yakarak bölgedeki Türk varlığının delillerini ortadan kaldırmaya girişti….
Yad elinde kalan Kerkük mum gibi yandı. Kerküklü ozan böyle haykırıyor;
Elinde yad elinde,
         Öt bülbül yad elinde,
         Bir diyar mezar olsun,
         Galmasın yad elinde.
Can Kerkük, canan Kerkük,
         Her söze ganan Kerkük,
         Galıpdı yardan uzah,
         Mum kimin yanan Kerkük.
Bugün geldiğimiz noktada, Türkiyenin toprak bütünlüğünün ileri karakolu ve kalesidir Kerkük. Onun için diyoruz ki Kerkük yanarsa, Canımız Yanar.. "

Editör: TE Bilişim